Siyaset ne kadar çirkefleşti!
Siyasetçiler aralarında birbirlerinin ayaklarını kaydırma mücadelesi veriyor. Önemli bir vazife!
İlk aşamada önce kendi adamının, yoldaşlarının, davadaşlarının, ülküdaşlarının, Müslüman kardeşlerinin ayağını kaydıracaksın, sonra genel merkezini geçeceksin, onlar da tensip buyururlar da aday yaparlarsa sonra milletten oy isteyeceksin... Çok aşamalı yani...
Zaten genel merkezlerin aradığı adam, devlete hizmet eden adam değil, kendilerine hizmet eden adam...
Aday adayı uçsa havada ağzı ile kuş tutsa faydası yok!
Ülke, vatan, millet, derdi filan yok!
Hepsinin derdi menfaat...
Ülke ayaklarının altında kayıyor, umurlarında değil!
Üstelik kendi çıkarlarına aykırı olan kim varsa kötü ve hain!
"Levent Bey, ben dahi gelsem düzeltemem nasılsa!" cılar... Yani kendisi seçilse dahi hiç bir şey yapamayacak, ülkeyi düzeltemeyecek ama adam aday! Hem teslim olmuş, düzeltme yahut savaşı kazanma düşüncesi yok hem de komutan olmak istiyor! Neden?
"Sen mi kurtaracan lan vatanı" cılar...
"Banane, elle gelen düğün bayram, ohh iyi olmuş" çular...
Önüne gelene, işine gelmeyene hain etiketi vuranlar...
Birbirlerine alçak, namussuz, şerefsiz, çukur, tezek, pislik, tezek diyerek hakaret eden siyasetçilerden hele devlet adamlarından, devlete, millete, ülkesine bir fayda gelir mi?
Kendi çıkarları için parsadan pay alma derdine düşmüşler, seni de yanına çekmeye, karbon kağıdı gibi kullanmaya uğraşıyorlar.
Bu kadar yani!
* * *
Bir beyler var, bir de marabalar... Beyler hiç elini taşın altına sokmazlar. Onlar yüce yaratılmışlardır ve her şeyin en iyisini beklerler. Marabalarından sürekli övgü beklerler, etraflarında yalaka insanlar beklerler ve samimiyetsiz iltifatları bir şey zannederler. Sürekli fırsat kollayıp fırsat bulduklarında da beyliklerini ispata çalışanlar.
Sahiplerinin hain ilan ettiği kişilerle aynı fotoğraf karesinde olmamaya özen gösteren tipler var. Çünkü birtakım beklentileri var ve bir gün "bak sen bu adamla fotoğraf çekinmişin, bu hain adam bizim liderimizin yanlışlarını uyarmış, sen de onlardansın!" diyecekler korkusuyla attığı adıma dikkat eden tipler! Bunlardan bir nane olmaz!
Bir de sahiplerine yaranmak ve kendilerine alan açmak için yazdıklarının, paylaştıklarının, yaptığın yorumların fotoğrafını çekip genel merkezlerine gönderen ispiyoncu tipler var! Bunlar ispikçi, gammazcı, karaktersiz tipler, onları hiç saymıyorum.
* * *
Dünyanın hiç bir yerinde yoktur;
Adam yerelde bir siyasetçiye kızıyor, öteki ona kızıyor. Seni kiminle görürlerse ondan yapıyorlar. Ahmet ile oturuyorsun Ahmetçi, Mehmet ile çay içiyorsun Mehmetçi!
Yani aralarındaki pis ve kirli ilişkilerine taraf olmanı bekliyorlar.
Adam senin gül hatırın için sen küssün diye senin küs olduklarına küsecek mi?
Hatta bırak farklı partileri filan, bazen aynı partinin mensupları bile birbirine demedik lafı bırakmıyor. Aynı "davanın" diyorlar. Tabi dava denilen çıkar davası!
Var mı böyle bir dünya?
Sonra soruyorsun;
Niye sen vekil olmak istiyorsun, Başkan olmak istiyorsun? Senin artı özelliğin nedir? Rakibinin senden kötü yönü, sende olup onda olmayan nedir kardeşim!
Tecrüben mi, eğitimin mi, geçmişte yaptığın başarıların mı ne! Bugüne kadar kime ne yararın dokundu da ülkene dokunacak!
Bir cevabı yok!
* * *
Bakıyorsun adamın dilinden dava kelimesi düşmüyor. kendi ilinde davasına toz kondurmuyor, lakin kendini yönetenlerin dava anlayışlarını, yanlışlarını döktüğün vakit susuyorlar. Orayı es geçiveriyorlar. Sağır rolü yapıyorlar. Onlar da biliyorlar kendi partisini yönetenlerin kendi davası ile bir ilgisi olmadığını...
Neden susuyorlar?
Çünkü beklentileri var! Kendileri bir şekilde bir yerlere aday olacaksa, eğri de olsa genel merkez mensupları ile arası bozulmasın...
O ayrı bu ayrıcılar yani...
Hani genelevinde çalışan bir kadın da "biz orospu değiliz, ruhumuzu satmıyoruz, o ayrı, o ayrı!" diyor ya... Veya bir içki içen bir imamın "o iş ayrı, bu iş ayrı" demesi gibi.
Bunlar onlardan daha beter yeminle!
* * *
Yereli böyle, geneli öyle!
Montaj videolarla seçimi kazanmak sonra da "kazandık" demek, hele "koyduk muuu...?" demek erdemli bir insana yani bırak siyasetçiyi, falanı, filanı, adam olana, insan olana yakışmaz!
Şimdi şu siyasete bak!
Fetöcülerle yıllarca aynı yatağa baş koymuş, onlarla yemiş, içmiş, aynı yolda beraber yürümüş, beraber ıslanmış biri rakibini Fetöcü olmakla suçluyor. Yıllarca meydanlarda hakaretler ediyor, suçluyor...
Fetöcü diyerek suçladığı siyasi parti liderinin yıllardır telefonları dinlemeye alınmış, attığı her adım takip edilmiş, bütün banka kayıtları, hesap hareketleri, konuşmaları didik edilmiş ve tek bir bağlantı bile bulamamışlar.
Şimdi mahkeme bu kişi Fetöcü değil dedi!
Ne olacak kardeşim şimdi? Buna ne denir?
Müslümanlığı esas alan birinin sosyal medyada yazdıkları, çizdikleri yaptığı iftiraları nereye koyacaksın şimdi? Nasıl helalleşeceksin?
İşte pis siyaset, pislik ve çirkef siyaset, bel altı siyaset bu!
* * *
Seçim çalışması için biri odama oy istemeye geldi. Vermeyeceğimi söyledim. "Neden?" dedi. Genel Başkanının ve genel merkezinin yanlış yaptığını, ülkenin menfaatlerine aykırı davrandığını düşündüğümü söyledim.
"Abi genel merkeze değil bana ver!" dedi yeminle. "Vermem!" dedim. Genel merkezine kendisinin de itimadı yok yani ama kendisine oy istiyor.
Garip olanı; insanlar da en iyi yalan söyleyen, en iyi ikiyüzlülük yapan siyasetçileri üstün görüyor.
Köye gidiyor siyasetçi; "Ben köyünüze dört gidiş geliş şeritli yol yapacam" diyor, köylü inanıyor yani aslında inanmak istiyor. Yalan söylediğini çok iyi biliyor ama en iyi yalan söyleyeni, eli yüzü düzgün olanı, iyi konuşanı adam sayıyor. Öteki taraftan başka biri geliyor uçuk vaatler vermiyor, doğruları söylese de kötü görülüyor. Alıcısı yok... İnsanlarımızın da pekmezi bozulmuş, nedelim!
Sayelerinde hep birlikte siyasetin de çivisi çıktı ülkenin de pili bitti!
Hâlbuki eskiden ANAP'lı biri ile DYP'li, MHP'li oturur sohbet ederlerdi. Düğünde, cenazede siyaset unutulurdu. Seviyeliydi her şey... Espriler bile güzeldi, siyaset bir hizmet yarışıydı çünkü...
Üçkâğıtçı esnafları biliyorum, işini iyi yapmayan ustaları, işçileri biliyorum, görevini savsaklayan memurları, idarecileri, menfaatçi patronları biliyorum... Bunları siyasetçi yapsan, ülkenin yönetimini kendilerine teslim etsen değişen çok bir şey olmayacak ülkede vaziyet...
Teşbihte hata olmaz;
İmam osurdu, cemaati de gereğini yaptı!
Yahut cemaat içinden osuranları imam yaptı!
Tarak bu, baş da bu...!
Siyaset-siyasetçi denilince midem bulanıyor. Açıkçası güvenim de kalmadı. Hani içki içen siyasetçilere kızardı millet eskiden. Onlar masum kaldı. Siyaseten yalan söylemek, ikiyüzlülük sıradanlaştı...
Ben düşmanın bile mert olanını severim...
İyi olanları da var elbette, sözüm onlara değil, onları tenzih ediyorum ama Allah kötülerle beni yan yana bile hiç getirmesin!
"O..punun donu dokuz olur, birini de geçirir senin kafana geçirir!" derler yahut "Kork Allah'tan korkmayandan!" derler...
Allah muhafaza!
Yolumuz belli, izimiz belli çok şükür... Kendimizi bildik bileli hiç çizgimizi bozmadık, bozmayacağız...
Allah kimseyi alçaklara mahcup etmesin!