Sevmeyi, sevilmeyi ve sevdire bilmeyi bilen can dostlarım!
Bazen insan gördüğü ilgiden dolayı “Allahım, bu ilgiyi gören ben miyim? oysa bu kadar sevgi seline kapıla bilecek kadar herhangi bir şey yapmış değilim, bu kadarı benim hakkım olmasa gerek” demekten kendini ala koyamıyor.
Çünkü sizlere yalnız Konya N. E. Ü. Tıp Fakültesinde tedavi olacağımı bildirirken yazı benim değildi. O bayram günleri gelen dostlarla hiç hasbihal edememiştim. O günleri daha önceleri şiddet ve kesintisizlik yönünden o güne kadar öyle elem görmemiştim. O günleri hep ağrılarla geçirip nerdeyse düşünme melekemi kaybediyordum. Namaza başlıyorum, ama okuma ne okuyordum, bir ayete başlayıp arkasını getiremiyordum. Rekatlarda tam olmuyor, kaç rekat, hangi namaz benim kıldığım, hiç belli değil.
Bu ağrının ızdırabına dayanabilmek için Eyyup (as)ın sabrına yakın bir sabır gerekiyor. Hastane günleri sona erince ne göreyim en az beşyüz dost kalem bana geçmiş olsun temennisinde bulunmuş, benimse hiç haberim olmamış. Haberim olduktan sonra ise cevap verme gücüm kalmadığından, yalnız dostların dilek ve temennlerini gözyaşlarıyla okuya biliyordum.
O esnada tam bir ruh çöküntüsüne uğramak üzereydim ki Allah bana acıdı ve merhamet etti de o dönemi atlata bildim.
Zira yıllar önce başlamış olduğum Kuran meali tamamlanmasına iki cüz kalmışken, elimin ve dilimin bu son günlerde işini yapamaz bir durum ortaya çıkınca içimi derin bir sızı kapladı. Demek yıllarımı alıp götüren Kuranı Kerim meali çalışması yarım kalacaktı. Öte yandan ağrıların verdiği kulluk görevini yerine getirememe korkusu…….
Zaman zaman ümidim şifaya veda etmeye ramak kalınca kendi kendime “sus ey divane, Allah sana onca kitap yazma imkanı verdi, yazamazsan bile, şimdiye kadarki yazmış olduklarına sayarsın” diyerek, içimdeki yangını biraz hafifletiyor idim. Bu arada Hastalıkla konuşmaya uğraşıp bu imkana Allah’a şükür, bir nebze kavuşur gibi oldum.
Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi,
Olmaya, devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi. Kanuni Sultan Süleyman.
Evet, Kanuni “halkın gözünde devlet gibi onun yerini tutabilecek başka şey olmadığın, oysa devlet denen gücün sağlıklı olarak alınan bir nefesi karşılamadığını” söylüyor. Öyledir insan denilen bu meçhul meraklısı malum. Biz ne veya nasıl anlıyoruz acaba…..
Hastalık Hadiste “ لكل داء ودواء her derdin devası vardır” şeklinde nakledilen dert mi acaba? Yoksa Kuranın çok yerinde geçen şifa mı?
Arkası inşallah ilk fırsatta gelecek.