Yeryüzünde dikili, bir ağacım var.
1972 yılında imamlığını yaptığım caminin önüne diktiğim çınar ağacı, şu anda 51 yaşında.
Boyu, minareyi geçmiş.
Senede bir defa ziyaretini yapar, gölgesinde yapraklarının etrafa saldığı serinliği içime çeker, eski camimde öğle veya ikindi namazımı kılarım.
Ağaç yapraklarının serçe kuşları gibi kıpır kıpır kıpırdarken o nazlı hareketlerini görünce aldığım hazzı, aybaşında aldığım emekli maaşımın kâğıtlarından almıyorum.
Aldığımda hiç saymadım. Matik, eksik mi verir, fazla mı verir bilmem.
Hep pantolon cebinde taşırım.
Eşim ve çocuklarıma lazım olduğunda o cepten alırlar.
Belden yukarı hiç çıkarmadım.
Yani ceketin cebine koyup koynuma almadım.
Çobanın köpeğinin, çobanın arkasından gitmesi normal de, çobanın, köpeğinin arkasından gitmesi anormal.
Çocuğunuz doğduğunda mı çok sevindiniz? Yoksa yağlı ballı ihaleyi kaptığınızda mı daha çok sevindiniz?
“Eee, tabi ki çocuğum doğduğunda daha çok sevindim” diyenler olacak.
Kaç çocuğun var?
Kaç bin, milyon, milyar doların var?
Neden çocuğun çok olmasını değil de, paranın malın çok olmasını istiyorsun?
Malı, çocuktan daha fazla seviyorsun demektir.
Topladığın malın, sen ölünce arkandan kabre kadar da gelmeyecek ama çocuklarınla dostların gelecek.
Eşinizle beraber yatıyorsunuz da, paranızla kucaklaşıp uyuyamıyorsunuz.
Hatta o parayı eve getirdiğinizde uykularınızı kaçırıyorsunuz ve hiç tanımadığınız insanların kasasına yatırıyorsunuz.
Çocuklarından kaçıp büyük şehirlerde gönlüne göre yaşayan iki tane baba bilirim ben.
Altmışından sonra hasta haliyle oğlunun veya kızının yanına gelen ve onlar tarafından bakılanları bilirim.
Baba ocağı, ana kucağı, oğul balının sevinci, altına hücum edenlerin altını bulduklarındaki sevinçlerinden fazladır.
Öldüğünüzde servetiniz, sizin arkanızdan ağlamaz, dua etmez, hayır yapmaz ama eşiniz, çocuğunuz ve dostlarınız ağlar, dua ederler.
Bir ton altınınız olsa ve onu çaldırsanız, gasp etseler, sizin zararınıza olur ama ülkenin ondan zararı olmaz.
Ülke içinde olduğu sürece o ülkenin serveti demektir.
Ama o altını çalan insan, asıl kaybettiğimiz ve yeri doldurulamaz servetimizdir.
Eğer o insan Müslümanken kâfir olmuşsa, en büyük kaybımız demektir.
Kâfir olarak kaybolan bir insanımızı kazanmak için Merkez Bankası’nın bütün varlığını harcasak israf sayılmaz.
Çünkü insana harcanmıştır.
İnsan, para kazanır ama para insan kazanmaz.
İki bin yıl önce yaşayan bir cimrinin, bir küp dolusu altını, iki bin yıldır toprakta yatıp durur da üzerinde bir tek insan bitmez.
Yabancı kurumların ve onların kuyruğuna takılan yerlilerin ülkemizden yurt dışına para çıkarmalarından daha fazla çalınan çocuklarımıza üzülelim ve kaptırmama eğitimini çocukluktan itibaren başlatalım.
Madencinin altın damarına rastladığı haberini aldığında,
Petrolcünün, zengin petrol yataklarını bulduğunda,
Şirket sahibinin yıllık kârının yüksekliğini hesap ettiğinde,
Çiftçinin, tarladaki mahsulünün rekor seviyede olduğunu gördüğünde hissettiği sevinçten çok daha fazla sevinelim imanlı, edepli, âlim, arif bir yavru yetiştirdiğimizde.
19 Şubat 1991’de Hollanda’nın Leeuwerden Cezaevi’nde uyuşturucu satmaktan tutuklu iken İtalyan mafyasının ünlü ailelerinden Trappaniler tarafından helikopterle hapishaneden kaçırılan ve "Müthiş Türk" lakabıyla tanınan Halil Havar, eğer iyi bir İslami eğitim alsaydı, aynı helikopterle uyuşturucu satmaz, Hollanda Parlamentosu’na helikopterle iner ve her konuda yaptıkları yanlışları söyler, İslam’a göre çıkış yollarını anlatır ve yine yakalanmadan Gaziantepli Şahin Bey gibi görevini tamamlardı.
Şu anda Diyanet’in, imam-hatiplerin, ilahiyatların ve özel medreselerin çok iyi niyetli hocalarının öğrettikleri, İslam dininin ihyasına yönelik değil, unutulmasını engellemeye yöneliktir. Allah hepsinden razı olsun.
İki torunum, ilahiyatı bitirdi.
Beş torunum, imam-hatipte okuyor.
Biri imam-hatipte hafız oluyor.
Rabbimizin örnek ve önder olmaları için hayatlarından bazı bölümleri bildirdiği peygamberlerin, çocukların da olmasını istedikleri özelliklerini size takdim ediyorum:
“Onlar: ‘Rabbimiz, bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve çocuklar bağışla ve bizi muttakilere önder kıl’ derler.” (Furkan süresi ayet 25/74)
“Orada Zekeriyya, Rabbine dua etti: ‘Rabbim, bana katından temiz bir çocuk ver. Muhakkak sen duaları işitensin’ dedi.
O (Zekeriyya) mihrapta namaz kılarken melekler ona: ‘Şüphesiz Allah sana, Allah’tan olan kelimeyi doğrulayan, seyyid, iffetli ve Salihlerden bir nebi olmak üzere Yahya'yı müjdeler;’ diye seslendi.” (Al-i Imran süresi ayet 3/38-39)
“Doğrusu ben, arkamda benim yerime kalacak yakınlarımdan korktum. (Bu görevi üstlenemezler.) Hanımım da kısır. Bana tarafından bir veli bağışla.
O (Veli) bana ve Yakup oğullarına varis olsun. Rabbim, onu razı olduğun biri yap.” (Meryem süresi ayet 19/5-6)
“Davut’a Süleyman’ı hibe ettik. O ne güzel bir kul, Şüphesiz o hep Allah'a yönelirdi.” (Sad süresi ayet 38/30)
“O, sizi bir tek nefisten (Adem) yarattı. Ondan da sükûn bulsun için eşini yarattı. Eşini sarınca eşi hafif bir yük (nutfe) yüklendi. Ve onu (rahminde) gezdirdi. Ağırlaşınca ikisi, Rablerine dua ettiler: ‘Eğer bize salih bir (çocuk) verirsen biz şükredenlerden olacağız’ (dediler).” (A’raf süresi ayet 7/189)
“Hani İbrahim şöyle demişti: Rabbim, şu beldeyi güvenli kıl. Beni ve çocuklarımı putlara tapmaktan uzak tut.” (İbrahim süresi ayet 14/35).