Dosta düşmanlık, din düşmanlarına dostluk havalarının estiği, Müslümanların aşağılandığı, dinsizlere rağbetin yüceltildiği, Müslümanlara karşı sırtlanmaların arttığı, gâvurlara karşı kuzu gibi melemelerin ayyuka çıktığı günlerde, anlı şanlı İslamcı kardeşlerimizin biri bana: “Hocam, artık kâfire “kâfir” demesek daha iyi olmaz mı?” deyiverdi.
Ben de ona, “Sevgili Peygamberimiz’ in sünnetine uyarak çoğunlukla sabah namazlarımın sünnetinin birinci rekâtında “Kâfirun” süresini okurum; ikinci rekâtında “İhlas” süresini okurum; hatim esnasında da yüzlerce kere kâfir kelimesini okurum.
Şimdi ben ne yapayım, Kur’an hatmini ve Kâfirun süresini okumayı terk mi edeyim” dediğimde, “Bu yönünü hiç düşünmemiştim” demişti.
Aynı günlerde Maide süresinden:
“Ey iman edenler, Yahudi ve Hıristiyanları (idareci) dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudur (idarecisidir.) Sizden kim onları (idareci) dost edinirse muhakkak o, onlardandır. Allah, zalim toplumlara yol göstermez.
“Kalplerinde hastalık bulunanların “Bize bir belâ gelmesinden korkarız’ diyerek, onların (Yahudi ve Hıristiyanların) arasında koşuşturduklarını görürsün. Umulur ki Allah, bir fetih veya kendi katından bir emir getirir de içlerinde gizlediklerine pişman olurlar.” (Maide süresi ayet 5/51-52)
Bu ayetler okunduğunda bazı devletlerle dostluk görüntüleri verilirken, sanki o fotoğraflarla, ayetler yalanlanmış gibi oluyordu.
Ama 350 milyonluk Amerika, 500 milyonluk Avrupa Birliği toplarıyla, tüfekleriyle dolarla kiralanmış Siyonist askerleriyle Gazze’nin iki buçuk milyonluk Müslüman üzerine saldırdığında hepsinin içi dışına çıkıverdi.
Dost maskeli düşmanların her biri canavar kesildi.
Şimdilik elli bin civarında sivil halktan on beş bini çocuk olmak üzere şehit edildi.
Putu, halkın oyları olan bu dost görünen düşmanların hepsi, kendi halkından insaflı insanların, öğrencilerin, öğretim üyelerinin protestolarını, polis coplarıyla susturmaya çalışırken kendi putlarını yeme tarafına da gittiler.
Hele hele…
“Yemin olsun ki cehennem için cin ve insanlardan birçok kişi yarattık. Onların anlamayan kalpleri, kendisiyle göremedikleri gözleri, kendisiyle işitemedikleri kulakları vardır. Onlar hayvanlar gibidirler. Hatta daha da sapıktırlar. İşte onlar gafillerin ta kendileridirler.” (A’raf süresi ayet 7/179)
“… Kâfirler ise (bu dünyadan) faydalanırlar, davarların yediği gibi yerler. (Ahirette) Onların yeri ateştir.” (Muhammed süresi ayet 7/12)
Ayetleri konu edildiğinde o kâfir yöneticilerin “Hayvanlardan daha sapık, şaşkın ve aşağı oldukları” söylendiğinde onunla alakayı kesiyorlardı.
Ama hayvanlardan daha aşağı olduklarını kendileri parçaladıkları çocuk, kadın, yaşlı, demeden, camileri, kiliseleri bile yakıp yıkıyorlar.
Ayetlerle bugünü ve dünyanın son gününe kadar gelecek insanların röntgenini görüyoruz.
Sırtlan sürüsü bile bir ceylanı yakalayıp yedikten sonra karnı doyunca saldırmazlarken, bu hayvanlardan daha aşağı yaratıklar, elli bini şehit ettikten sonra biraz daha hız veriyor öldürmeye.
Onları tahrik ve teşvik eden aşağılıklar da kendi ülkelerinden gönderilen para ve silahları da protesto ettiklerinde ağızlarını kapatma tarafına gidiyorlar.
Böyle bir gaddarlık, hayvanlar âleminde bile görülmezken bunlar, vahşetlerinin aleni ve ilan ederek yapıyorlar.
Ayette geçen “Bize bir belâ gelmesinden korkarız’ diyerek onların (Yahudi ve Hıristiyanların) arasında koşuşturduklarını görürsün.” ifadesi, bu günlerde nerede bu etkili yetkili kişiler, öğretim üyeleri, dernek, vakıf, kulüpler… denildiğinde bu ayetler, imdadımıza yetişiyor.
Maymunlar cumhuriyeti, sırtlanlar devleti, yılanlar ülkesi… ancak filmlerde olur.
Rabbimiz buyurur:
“Muhakkak zikir (Tevrat)den sonra Zebur'da da: "Yeryüzüne salih kullarım vâris olacaktır" diye yazdık.” (Enbiya süresi ayet 21/105)
Yeter ki biz, Rabbimizin tabiat kanunlarına uymak için soğuktan, sıcaktan, hastalıktan… sakınmak için tenimizin gıdasını verdiğimiz gibi, yine Rabbimizin şeriat kanunlarına göre de hayatımızı düzene koyan Salih kullardan olmaya çalışalım.