Müsteşriklerin biri yazmış: “Yeni bir atılım yapa¬caklar, dikkat edin.” diye. Mehdi gelecek, o yapacak. Ta¬mam, gelecek, yapacak ama ne zaman 10-20-100 sene onun için herkes kendisine mecazi manada Mehdi kabul edecek ve elinden geleni yapacak, hocam, ben ne yapabilirim?
Herkes üzerine düşeni yapacak, fabrikada önemsiz bir vida olmazsa fabrika duruyor. Bir dişli kırılsa motor çalışmı¬yor.
Ben, vidayım. Vidalığımı yapacağım.
Sen motorsan, motorluğunu yapacaksın.
Tedbir olarak da gerekli olan her şey yapılacaktır.
Peygamberimiz, “Allah seni insan¬lardan koruyacaktır.” (Maide, 67) buyuruyor.
Efendi¬miz’i bazı olaylarda ashabı koruyordu. Ayet-i kerime na¬zil olunca bunu yapmaz oldular ama Peygamberimiz, insan olarak tedbirini alıyordu.
Hicrette de önce inanmış insanların hicret etmesini sağlıyordu.
Günümüzde ise önce başkan kaçıyor cepheden.
Peygamberimiz, evvela hicret edilecek zemini hazırlıyor, sonra ashabını gönderip, kimse kalmayınca kendisi gidiyor.
Tedbir olarak Hazreti Ebu Bekir’e 2 deve hazırlamasını söylüyor.
“Ben peygamberim, Rabbim beni korur, uçar gide¬rim.” demiyor. Deve hazırlatıyor.
Dinimize inanmayan ama iz¬ciliği iyi bilen ve bölgeyi çok iyi tanıyan bir adamı kiralı¬yorlar.
Develeri ona veriyorlar ve üç gün sonra mağaraya götürmesini söylüyorlar. Adam, ağzını tutacak tabii ki.
Peygamberimiz hicret gecesi Hz. Ali’yi yatağında yatırmak su¬retiyle Hz. Ebu Bekir ile birlikte Sevr mağarasına ulaşıyorlar.
Üç gün orada gizleniyorlar. Bu arada ne yiyecekler?
Bir ço¬banla anlaşıyorlar. Çoban sürüsünü her gün oraya getiri¬yor, sürüyü sağıp sütünü içiyorlar.
Hz. Ebu Bekir’in (r.a.) oğlu her gün oraya geliyor. Günlük olayları onlara bil¬diriyor. Gece orada kalıyor. Sabahleyin Mekke’ye dönü¬yor.
Sürü de onun izinin peşinden gidiyor ve izi kaybolu¬yor.
Hem gelişte hem de gidişte, Hz. Ebu Bekir’in oğlu yemek de getiriyor. Yani Peygamber Efendimiz’in bugünkü tabirle casusları vardı.
Peygamberimiz tüm tedbirleri al¬dıktan sonra Rabbine yöneliyor.
Saklandıkları mağarada onları arayan Mekkeliler o kadar yaklaşıyorlar ki, sesleri duyuluyor; eğilseler göre¬cekler.
Endişelenen Hz. Ebu Bekir’e Peygamberimiz:
“Eğer siz O’na (Rasül’e) yardım etmezseniz, Allah ona yardım etmişti. Hani ikinin ikincisi iken kâfirler onu çıkarmıştı. O ikisi mağarada iken arkadaşına (Ebu Bekir'e) "Üzülme, Allah bizimle beraberdir" demişti. Allah da ona sekineyi (güveni) indirdi ve sizin görmediğiniz ordularla O’nu kuvvetlendirdi. Kâfirlerin (küfür) kelimesini alçalttı. Allah'ın kelimesi, işte o çok yücedir. Allah azizdir, hâkimdir.” (Tevbe süresi ayet 9/40)
“Allah, bizimle beraberdir.”
Peki madem ta baştan beraberdi de o kadar tedbire ne gerek vardı.
O zaman bize örnek olmazdı, bize olması gerekeni göstermiştir. Sen de tedbirini alacaksın; müşrikleri de kendi emrinde adaletle yönetmesini bileceksin.
Hicretten önce Mekkeliler Peygamberimiz hakkında bir toplantı yapıyorlar. Buna ne yapalım diye.
Rabbimiz, onların kendi aralarındaki tekliflerini peygamberine haber veriyor:
“Hani, o kâfirler seni hapsetmek, öldürmek veya çıkarmak için tuzak kuruyorlardı. Onlar tuzak kurarlar, Allah da tuzaklarını bozar. Allah, tuzak kuranlara karşılık verenlerin en hayırlısıdır.” (Enfal süresi ayet 8/30)
Teklifler arasından öldürme fikri kabul ediliyor.
Bunu her kabileden bir delikanlı katılacak ve hep beraber öldürecekler ve böylece Kureyş kabilesi kan davası güdemeyecekti.
Pey¬gamberimiz’in evini sarıyorlar. Fakat yatakta Hz. Ali’yi bu¬luyorlar.
Allah’ü Teala’nın onların tuzaklarını boşa çıkar¬ması için kulunun da gayret etmesi gerekiyor.
Gökyüzün¬den melek indirip hiçbir zaman İslâm’ı savundurtmamıştır ama bir mümin çıksa onu desteklemiştir.
Peygamberimizi öldürüp gelene, yakalayıp gelene ödüller vaat ediyorlar; her türlü yıldırma planları, ateşe atma, ambargo, sürgün etme eskiden, o dönemden kalmış¬tır.
Konulan ödülü almak isteyen bir sürü insan sağa sola koşuşturuyor.
Gönülleri evirip çeviren Allah celle celalühtür.
Süraka isimli Mekke’nin en güçlü ve cesur insanlarından biri, Peygamberimizi buluyor ama Rabbimin bir mucizesi olarak atın birkaç defa tökezlen¬mesi Süraka’da bir şeyler canlandırıyor.
“Bu bir peygam¬berdir, öldürülmemesi gerekir” diyor.
Dünyasında bir deği¬şiklik olmuş, hatta Peygamberimiz ’den bir berat bile al¬mıştır.
Mekke’ye dönerken ödül avcılarına, “Bu tarafta yok” diyerek geri çevirir.
Ve yolculuğun sonunda Peygamberimiz sağ salim Medine’ye ulaşmış, büyük bir coşku içinde karşılanmıştır.
Bugün Efendimiz teniyle aramızda yok ama getirdiği Kur’an-ı Kerim ve ha¬dis-i şerifleri ile aramızda.
İmam Malik Hazretleri, hadis okutacağında bembeyaz elbiselerini giyerdi, güzel kokular sürünür ve ders esna¬sında da buhurdanlıklar yakılır, dershane buram buram çiçek kokusuyla dolar ve ondan sonra vakarla çıkar dersini verirdi.
Bu Efendimizi karşılama gibi bir şeydi bu; mümkün mertebe bunlara dikkat edilmesi gere¬kir.