“Cennet, Türklerindir, Araplarındır, falanlarındır, filanlarındır” denmez.
Hazreti Adem Aleyhisselam’dan Hazreti Muhammed Aleyhisselam’a kadar bütün peygamberlerin mesajı, “Cennet, iman eden ve ameli salih işleyenlerindir” diye yazar.
İman ve amel-i salih ise, o peygamberin mesajında açıklandığı şekilde olursa, Rabbimizin rahmetiyle cennete gider.
Kur’an-i Kerim şu anda yaşamakta olan Yahudileri bize tarif ederken, dünyanın bütün servetlerini kontrolünde tutma hırsında olanların ahireti bile yalnız kendileri için olduğunu iddia ettiklerini şöyle haber verir:
“De ki: "Allah katında âhiret yurdu diğer insanların değil de, özellikle sizin ise ve eğer sözünüzde de doğru iseniz hemen ölümü isteyin.” (Bakara Süresi, Ayet 2/96)
Bu dünya, cennetle kıyaslanamayacak kadar kötü ve çirkindir.
Köprü altında yaşarken köşke geçmek gibi bile değildir.
Derme çatma evde otururken kazandığı parayla güzel bir ev alan adam, oraya taşınmak için acele ettiği gibi, Yahudilere “Madem cennet yalnız size ait, buyurun kendinizi öldürün ve cennetinize gidin” deniyor.
“Oturduğu ahır sekisi, çığırdığı İstanbul türküsü” dendiği gibi, Yahudiler Gazze’de katliam yaparak, toprak üstünde canlı bırakmayan silahlarla Gazze’yi almak isterken “Cennet de bizim” diyen kişiler olduğunu haber verir.
Dünya hayatı için de hırslı olduklarını haber verir Rabbimiz:
“And olsun sen onları, insanlardan ve (hatta) müşriklerden de hayata düşkün bulacaksın. Onlardan her biri bin yıl yaşamayı ister. Halbuki onun çok yaşatılması onu azaptan uzaklaştırıcı değildir. Allah onların ne yaptığını görüyor.” (Bakara Süresi, Ayet 2/96)
Allah (C.C.) her insana hırs vermiştir.
Hırs bir nimettir, kötü bir şey değildir.
Allah bize ne vermişse o güzeldir dedik.
Allah bize inkâr kabiliyetini de vermiş o da güzeldir.
Ama bu inkâr kabiliyetini Allah’a karşı kullanmayacağız.
Ancak, Allah’a karşı gelen ve “Kanun koyucu benim” diyen bir adam veya gurubu inkâr edip, Allah’a iman ederse bu Müslüman aynı zamanda o tağut adamı da inkâr etmiş oluyor. Rabbimiz şöyle haber verir:
“Dinde zorlama yoktur. Gerçekten doğruluk ile sapıklık birbirinden ayrılmıştır. Artık kim tağutu (Allah'tan başka kendisine boyun eğilen şahıs, kuruluş veya putları) inkâr edip Allah'a iman ederse o, kopması olmayan sağlam bir kulpa sarılmıştır. Allah işiticidir, bilicidir.” (Bakara Süresi, Ayet 2/256)
Tağutun inkar edilmesi gerekiyor. Onun olabilmesi için insanın inkâr kabiliyeti de olması lazım.
Rabbimiz bu özelliği herkese vermiş.
Kâfir, bu özelliğini Allah’a karşı kullanıyor. Mü’min de Allah’a başkaldıranlara karşı kullanıyor.
Hırs, Allah’ın (C.C.) insanlara verdiği bir kabiliyettir, her insana verilmiştir.
Mü’mine de, kâfire de vermiştir. Peygamberimiz için:
“Muhakkak içinizden size öyle bir Rasül/elçi geldi ki, sizin sıkıntıya düşmeniz ona ağır gelir. Size hırslı/düşkündür. Mü'minlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir.” (Tevbe Süresi, Ayet 9/128) buyruluyor.
Peygamber Efendimiz de hırslı ama bütün insanların Müslüman olması için Rabbine dua ediyor ve de çok çalışıyor.
Yani bizim cehenneme gitmememiz, cennete gitmemiz, mü’min olmamız için çok hırslı bir peygamberden bahsediyor.
Bunu ben bir hoca efendiye anlattım. "Hocam bu konuda nasıl bir anlatım kolaylığı getirelim?" dedim.
Dedi ki; “Çocukluğumda hırsım vardı. Yüce bir dağın tepesinden, dağdan geçen uzun bir yol görsem, “Acaba bu yol Mekke’ye mi gider?” derdim.
Yolda iki adam görsem, “Şu adamlar yanıma gelse de cemaat olup öğle namazını kılsam” derdim.
Karşıda yüksek bir kaya görsem “Allah-u Ekber” diye bağırır, oradan gelen yankıyı dinlerdim.
Yani gördüğüm her şeyi İslâm’a göre yorumlamaya çalışırdım” dedi. İşte hırs budur.
Çıktınız dışarıya bir yabancı bir turist gördünüz, “Aman Ya Rabbi şu adamdan ne güzel Müslüman olur!” dediniz.
Pehlivan yapılı bir kâfir gördünüz. “Aman Ya Rabbi, şu Müslüman olsa ne mücahit olur ya; Hazreti Hamza gibi, hazreti Ali gibi, Alparslan gibi, Fatih gibi olur bu adam" dediniz.
Yani hep böyle onun iki dünyasının güzel olması için hırslı olmamız gerekiyor.
Peygamberler ve onların müjdelediği insanların dışında herhangi bir şahsın cennet garantisi yoktur.
Ayet-i kerimenin bize bakan tarafı, hiç kimse kendisi hakkında "Ben cennetliğim" demesin. "Benim şıhım da cennetlik" demesin. Ümitli olsun.
Eğer cennete gitme garantisi varsa, buyursun köhne evden yeni eve taşındığı gibi, bu dünyadan çeksin gitsin.
Onun için kesinlikle "Cennet bizimdir" diyemeyiz. Ama kesinlikle "Cennet Allah’a iman edenlerin ve amel-i Salih işleyenlerindir" deriz.
O kim bilemeyiz.
Biz öyle olmak için gayret ederiz.
Yani imanı kâmille, amel-i Salih üzere ölmek için Rabbimize dua eder ve de o doğrultuda çalışırız.