Dünyanın her yerinde, insan haklarını savunanların hapse atıldığı bir dönemde, en güvenli yolun hayvan haklarını savunma olduğunu gören bir kısım insanımız bu yola girdiler. İyi de ettiler. İnsanı savunamayınca yine de boş durmayıp ciğer taşıyanları korumaya yöneldiler. Sevgili Peygamberimiz ise insanı öne aldı, onları eğitti, iman ve amel-i salihle donattıktan sonra onlara:
“Ciğer taşıyan her canlıya yapılan iyilik için sevap vardır” buyurdu. (Buhari, Sahih, Edeb, bab 27, hadis 5663, Müslim, Selâm, bab 41, hadis 2224).
Hindistan’ın “Kelile ve Dimne” sinde,
Feridüddini Attar’ın “Mantık-ut-Tayr”ında,
Mevlana’nın “Mesnevi” sinde,
Sa’dinin “Gülistan” ında”,
Türklerin “Tutiname” lerinde,
La Fontaine’nin (1621-1695 Fransız şair) “Fables”inde birçok hakikat, hayvanların diliyle dillendirilerek edebiyatın “belâgat” bölümünün “bedi’” kısmında “intak” yani konuşamayanları konuşturma ta’biri ortaya çıkmıştır.
Mevlana “Mesnevi”sine: “Dinle ney”den” diyerek başlamış ve yirmi sekiz bin beyit inşad etmiş. Aslanları, tavşanları, kurtları, tilkileri konuşturarak bizim kurtluklarımızı, tilkiliklerimizi gözler önüne serivermiş.
Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’inde insan hak ve sorumluluklarını belirlerken insanlara hayvanların da insanlar gibi bir ümmet olduğunu açık, seçik net ifadelerle şöyle açıklıyor:
“Yeryüzünde kıpırdayan hiçbir hayvan ve iki kanadı ile uçan hiçbir kuş yoktur ki sizin gibi birer ümmet olmasınlar.
Biz Kur’an’da hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonra Rablerinin huzurunda toplanacaklardır” (En’am süresi ayet 6/38).
Bu ayetlere göre hareket ederek bize örnek olan Sevgili Peygamberimiz, deve güreşlerini, horoz dövüşlerini, köpek dalaşlarını ve bütün hayvanların boğuşturulmasını yasaklamış.
(Ebu Davud, Sünen, K. Cihad 56, hadis 2562, Tirmizi, Cihad hadis 1708)
Susuz köpeği sulayan bir erkeğin ve bir kadının cennetlik olduğun (Buhari, Sahih, K. Müsakat, bab 10, K. Mezalim, bab 23),
Bir kediyi evine hapsedip yemek ve su vermeyen bir kadınında azap göreceğini haber vermiştir. (Müslim, selâm hadis 2243).
Bindiği hayvana sözlü hakarette bulunan kadının bu kötü sözünü duyan Peygamber Efendimiz: “O kadını o bineğin sırtından indirin” buyurmuş. (Müslim, Birr, hadis, 2595, Ebu Davud, Cihad hadis 2561).
Açlıktan inleyip ağlayan bir devenin gözyaşlarını sildikten sonra sahibini uyaran bir Peygamberin ümmetiyiz. (Müslim, hadis no:342,2429, Müsned 1/205, Ebu Davud Cihad, hadis: 2549).
Bir bedevinin çadırında bağlı duran dişi ceylanın, süt kuzusu yavrularından ayrı duruşunu gören Sevgili Peygamberimiz, o dişi ceylanın bağını çözer ve yavrularını emzirdikten sonra dönmesini ister.
Bir müddet sonra ceylan memeleri boşalmış olarak geri döner ve Sevgili Peygamberimiz ceylanı tekrar bağlar. Bedevi gelince ceylanı satmasını veya bağışlamasını söyler. Bedevi de ceylanı, Efendimize bağışlar. Sevgili Peygamberimiz de ceylanı serbest bırakır.(Beyheki, Delail 6/34, Ebu Nüaym, Delâil hadis No:273, Zehebi, Tarih-ül İslâm M. Can tercemesi 2/29).
Bir sahabe, yolculuk esnasında ormana dalarak kuş yumurtası bulur ve alır. Biraz sonra kuş, yumurtalarının peşinden gelir.
Durumu öğrenen Sevgili Peygamberimiz, “Bu faciayı hanginiz yaptı?” der.
Adamın birisi: “Ben yumurtalarını almıştım” deyince Sevgili Peygamberimiz: “Ona acı da, onu aldığın yere geri bırak” der. (Ebu Davud hadis 2675, 5268, Beyheki, Delâil, 6/33, Hakim 4/239, Müsned 1/404, Taberani 10/218, Buhari, Edeb-ül Müfred hadis 382, Zehebi, Tarih-ül İslâm M.Can tercemesi 2/28).
Boks federasyonu üyelerinin deve güreşlerine, köpek dalaşlarına karşı çıkmaları gibi bazı yetkililerin bir tarafta baskıları artırırken, öbür tarafta sevgiden, barıştan, hoşgörüden bahsetmeleri kendi yaptıklarını gizleme oyunlarıdır.
Neml/Karınca suresini okuyan, karıncayla Süleyman aleyhisselâm arasında geçen macerayı öğrenen ve inanan ecdadımız, “Karıncanın gönlünde taht kuran Süleyman olur” demişler ve İslam’ın ilk asrından itibaren, “Hayvanların hayatı” adı altında kitaplar yayınlanmış. İslâm terbiyesi ile yetişen Bâyezid-i Bistamî, Hemedan’dan çörek otu satın alır.
Memleketi Bistam’a varınca çörek otunun içinde karınca çıkar. Bâyezid-i Bistamî o karıncayı vatanından, anasından yavrusundan ve arkadaşlarından ayırmamak için yedi günlük yolu yürüyerek geriye Hemedan’a getirir. (Prof İsmet Sungurbey, Hayvan hakları s:1233, Maltepe Ünv. Yayını).
Kanuni Sultan Süleyman bir gün Şeyhülislam Zembilli Ali Efendiye:
“Bir dırahtı (ağacı) sarmış olsa karınca,
Zarar var mı karıncayı kırınca?” diye fetva sorar.
Zembilli Ali Efendi:
“Yarın dîvan-ı Hakk’a varınca,
Süleyman’dan hakkın alır karınca” diye cevap verir. (Prof İsmet Sungurbey, Hayvan hakları s:1233, Maltepe Ünv. Yayını).
Milenyum yılına girdik. Hayvanlar âlemiyle ilgili kitaplar, ansiklopediler yirmi cildi geçmemekte.
Kemaleddin Demiri’nin (1344-1404) Türkçeye de terceme edilen “Hayat’ül-Hayevan” isimli eserinin yanında İstanbul Fatih’teki Millet Kütüphanesi’ne uğrarlar ve bakarlarsa altmış üç (63) ciltlik hayvanlar âlemiyle ilgili sekiz yüz yıl önce yazılan eseri görebilirler. Kütüphane müdürü merhum Mehmet Tayşi beyefendi haberdar eyledi ve birinci cildini göstermesini istediğimde getirdi ve “Bu büyüklükte 63 cilt var” dedi.