Mahmut TOPTAŞ
“Kimseye söyleme” uyarısından sonra sırrı anlatan biri, herkese bu sırrı açıkladığını duyduğunuzda siz de sır olmaktan çıkan bu sözü söylemeniz sırra hıyanet olmaz ama biz yine bu tür dedikoduları yaymamaya dikkat edelim.
Her sohbetin sırrı vardır. Özel toplantılarda konuşulanların duyurulanların dışında kalanlar sır olarak kalmalıdır.
Hani bazı yetkililerle yapılan röportajlarda, “Yazılmamak kaydıyla” diye verilen bilgiler sırdır, sahibi açıklamadığı sürece açıklanmamalıdır ama buna riayet eden insan çok azdır.
Basın mensubu ise, kovulunca ağzını açıyor.
İçindeki emanetlerin koruduğu emanet mallardan daha fazla korunmalıdır sırlar.
Politikacıların “sır” dediği sözleri de bir gün atılırsa bile o sırrı söylememeye dikkat etmeli.
Sır, emanettir, hıyanet etmemeli. Biz sırları, göğsümüzde saklarız. Sırrını veren adam, canımıza kastetse gerekeni yaparız ama sırrını ifşa etmeyiz. Açıklandığında kimseye faydası olmayan sırrını, düşmanına söylemediğin gibi dostuna da söyleme. Hani atalarımız, “Söyleme sırrını dostuna, o da söyler dostuna” demişler.
Otogarlarda, tren istasyonlarında, havaalanlarında emanetçiler vardır. Emaneti bırakan ona düşmen olsa bile emanet malı korumaya devam eder. Sırrını yayan dostuna da fazla kızma. Sen, kendi sırrını saklayamadın, ona söyledin, o nasıl saklasın?
Özel bir toplantıda birinin aleyhinde konuşan kişi o toplantıda laf taşıyıcının da olduğunu görünce toplantı dağıldığında konuşan kişi, laf taşıyıcısının yanına varır gizlice yüz lira verir ve “Aman bu söylediklerimi ona taşıma” der.
Gece yarısı konuşanın kapısı çalınır ve “Ben uyuyamadım al şu elli liranı ben sabahleyin lafı ona taşıyacağım “der.
Konuşan kişi, “Ama ben sana yüz lira vermiştim” deyince... “Gece yarısına kadar tuttuğumun karşılığı” diye cevap verir.
Siz, sırrınızı neden söylersiniz ki? Bir düşünün. Sizden iyi sırrınızı saklayacak dünyada kimse yoktur. Gömün onu kalbinize, kabir taşı da dikmeyin o sırrın başına.
Yazı da yazmayın sırrın kabir taşına. Sırlayın.
Sırları yayanlar, genellikle karakteri bozuk, havsalası dar kişilerdir ama siz karakteri sağlam, adam gibi adam dostlarınızın da gönlüne sır yükü yüklememeye dikkat ediniz.
“Sır” deyince hemen aklımıza birinin size gizlice söylediği söz akla gelir. Doğrudur. Tanıdık tanımadık, dost veya düşman kim olursa olsun uygunsuz bir halini gördüğümüzde kulağına uyarı yapmamızın dışında o olayı kimseye duyurmamaya dikkat edelim.
Dine, ahlaka aykırı yapılan gizli işleri de yaymamak gerekir. O kişiyi ona iten ne ise ilgili birim onunla ilgilenmeli, tedavisi gerekiyorsa tedavi edilmeli, sorun çözülmeli.
Ahlaksızlık yayın yoluyla yayılır. “Herkes öyle imiş” fikri yayılır. Rabbimiz, Müslümanlar arasında ahlaksızlığın yayılmasını isteyenler olduğunu haber verir: “Müminler arasında fuhşun yayılmasını isteyenlere dünyada da, âhirette de acıklı azap vardır. Allah her şeyi bilir, siz bilemezsiniz” (Nur süresi ayet 24/19).
Biz, gördüğümüz bir kötülüğü yaymak yerine, elle, dille, gönülle değiştirme görevlisiyiz.
Sevgili Peygamberimiz:
“Müslüman kardeşinin ayıbını gizleyenin, kıyamet gününde ayıbını Allah gizler. Kim Müslüman kardeşinin ayıbını açıklarsa Allah da onun ayıbını açığa çıkarır ve onu kendi evinde bile rüsvay eder” buyurur. (İbniMace, Sünen, K. Hudud, bab).
Bazı sırlar vardır ki dinimizi, vatanımızı, güvenliğimizi ilgilendirirse o zaman yine yaymak yok, yalnız ilgili birimlere bildirmek vardır.
Gazetecilik okulu öğrencilerine de ders olarak verilmesi gereken ayette Rabbimiz:
“Onlara emniyet veya korkuya ait bir haber geldiğinde onu yayıyorlar. Eğer o haberi resule ve onlardan olan emir sahiplerine götürselerdi, onların içinden o haberden mana çıkaracak olanlar onu bilirdi. Eğer Allah’ın lütfu ve rahmeti olmasaydı çok azınız müstesna siz şeytana uyardınız” buyurur. (Nisa süresi ayet 4/83).
Güvenliği ilgilendiren haberlerin kötü olanları yayınlanmamalı ve hemen iyileştirme tarafına gidilmeli. Güvenlikle ilgili iyi gelişmeler yayılmalı, dostlara güven verilmeli, düşmanları barışa yönlendirmeli.
Hâkim, savcı gibi görevlerde olanlar, cezayı verseler bile yaymamaya dikkat etmeli.
Sevgili Peygamberimize bir adam gelip, “Ben cezayı gerektirecek suç işledim, cezayı uygula” dediğinde Efendimiz sessiz kalmış. Namazı beraber kılmışlar ve o kişi tekrar söyleyince:
“Sen bizimle namaz kılmadın mı? Allah senin günahını afvetti” buyurmuş. (Buhari, Sahih, K. Muharibin, bab 11).
Davacısı olmayan, kişinin şahsını ilgilendiren suçları açmamaya dikkat ettiği gibi, “Hangi suçu işledin” diye soru da sormamış.
Doktorlar, hastalarının sırlarını,
Cenaze yıkayıcıları ölünün bedeninin sırlarını gizlesinler.