Viyana'yı ikinci defa kuşatan Merzifonlu Kara Mustafa paşa, Diyarbakır valiliği sırasında orada yaşamakta olan ve halkın büyük sevgisine mazhar olmuş bir Allah dostu ilim adamını ziyarete gider.Bir müddet sohbet ettikten sonra ayrılmak için müsaade istediği zaman kendisine unutamayacağı şu sözü söyler.
“Zafer köprülerini ayık geç”
Mustafa paşa bu sözden birçok zaferler kazanacağı düşünerek sevinir. Gerçekten de bu olaydan sonra hayatında hızlı bir yükseliş başlar, önce kaptanı derya, sonra sadrazam olur.Bu yükselişe güvenerek Kanuninin yapamadığı işi yapmaya kalkar ve Viyana'yı kuşatır, neticede kuşatmanın uzaması, yeniçerilerin beklemekten usanmaları ve Kırım hanı Giray hanın ihaneti sonucu büyük bir bozguna uğrayarak altı yüz bin kişilik orduyla çıktığı seferden ancak bin kişi ile İstanbul'a döner. Padişahın yolladığı cellatlara boynunu uzatırken,
“Zafer köprülerini ayık geçmenin ne demek olduğunu çok geç anladım” der.
İnsanlar, arka arkaya başarılara ulaşıp zafer sarhoşluğuna girebilirler ama bu sarhoşlukla şaşırıp, gücün, kuvvetin verdiği hudutları aşarak kendini, kendi gözünde tanrılaştırmamalıdır.
Bilgilerinin yetersizliğini düşünmeden her şeyi ben bilir, ben yaparım, gökyüzüne bile merdiven kurar çıkarım diyenlerin ne hallere düştüklerini tarih kitapları anlatmaktadır.
Tarih' den ders alınmalı ve o derslerde ibret alınarak yanlışlar tekrar edilmemelidir, tarih devlet adamları için bir ışık, bir meşaledir ve bu ışıktan faydalanamayanlar karanlıkta ıslık çalanlara benzerler.
"TÜRK TARİHİNİN GÖZYAŞLARI " adlı kitabımdan.