Asırlık çınar ağaçlarının gölgesinde serinlemeye çalışıyoruz. Çam ağaçlarının tazelediği havayla hayat bulmaya devam ediyoruz. Tarihi mekânlarda yazılmamış tarihimizi okuyoruz.
Müzelerde gezerken, geçmiş hakkında kendi kültürümüz oranında bilgi sahibi olurken, ilgi alanımız olan geleceğimize şekil veriyoruz. Medeniyetlerin hiçbiri sıfırdan başlayarak zirveyi bir nesilde tamamlamamıştır.
Şu anda bizim yararlandığımız her şey, bizden öncekilerin başlattıkları ve ondan sonra gelenlerin devam ettirdikleridir. Çıktığımız medeniyet merdivenlerinin son basamağında duruyoruz. Bir veya birkaç basamak da bizim yükseltmemiz gerekir.
Geriye bakarak, basamak sayarak, basamaklardaki sanat eserleri üzerine sonu gelmez tartışmalarla son basamakta pinekleyenler emir almaya kendilerini hazırlayanlardır.
Nizam-ül Mülk “Siyasetname”sinin 37’inci bölümünde İran hükümdarlarından Nûşirevân’ın bir av gezisinde bir ihtiyarın ceviz ağacı diktiğini görünce, “Bre ihtiyar sen bu ağaçtan kaç sene sonra yiyebileceksin?” diye sorduğunu, İhtiyarın da, “Bizden öncekiler ektiler biz yedik, biz ekelim bizden sonrakiler yesin” diye cevap verince Nûşirevân’ın hoşuna gidip bin dirhem verilmesini emrettiğini, ihtiyar, bin dirhemi eline alınca “Bak ağacım meyve verdi” deyince, Nûşirevân’ın iki bin dirhem daha verdiğini nakleder.
Onlar ektiler biz yiyoruz, onlar yaptılar biz kullanıyoruz, biz de ekelim yapalım ki bizden sonrakiler yesinler ve yararlansınlar. İbni Haldun, medeniyetlerin meyvesi olan Seddi marib’lerin, Ehramların, Kartacalıların yaptığı su kanallarının ve bunlara benzer ihtişamlı eserlerin bir krala, bir ustaya, bir nesle ait olmadığını, her gelenin o eserlere birer ilave yapmak suretiyle meydana geldiğini ifade ettikten sonra: “Sizi de, yaptıklarınızı da Allah yarattı” (Sâffât süresi ayet 37/96) ayetiyle Mukaddimenin, bölüm 4, fasıl 4’ü sona erdirir.
Baki’nin, “Avazeyi aleme Davud gibi Sal/Baki kalan bu kubbede hoş bir sadâ imiş” mısraı da bizi bu alemde bir eser bırakmaya teşvik eder. Bazen yapılan güzel eserlere bakar kendimizden geçeriz. Güzel bir bahçe, güzel bir bina, güzel bir şiir, güzel bir teknik alet gördüğümüzde hemen sahibini sorar ve takdirlerimizi bildiririz. Rabbimiz güzel bir bahçeye sahip olan kişi için, “Bahçene girdiğinde Mâşâallah Lâ Kuvvete illâ billâh Allah’ın dilediği olur. Allah’tan başka hiçbir kuvvet yoktur, demen gerekmez miydi…” diyor. (Kehf süresi ayet 18/39).
İşte İbni Haldun konunun sonunda bu, “Sizi de, yaptıklarınızı da Allah yarattı” (Sâffât süresi ayet 37/96) ayetini vermekle gözlerimizi eserden sanatçıya, sanatçıdan da sanatçıyı yaratan Allah’a çevirmemize işaret eder. Çocukluğumuzda öğretilirdi, terzilerin piri İdris aleyhisselamdır, Gemicilerin piri Nuh aleyhisselamdır, Demircilerin/sanayicilerin piri Davud aleyhisselamdır diye sorulu cevaplı öğretilirdi. Her türlü iyiliğin, güzelliğin, faydalılığın öncüleri peygamberlerdir.
İnsanlık ailesinin değerli ilim adamları da o ilmin varisi olarak her çağın insanına sunmuştur.
Biz o peygamberlere vefa gösterip her gün Saffat süresinin son ayetini okuyup “Ve selâmün alel mürselin/Peygamberlere selam olsun” diyoruz.