Tilkiyle aslan arkadaş olmuşlar. Ormanda gezinti yaparken beş adımda bir tilki geriye döner bakarmış.
Aslan bu durumdan rahatsız olmuş ve “Neden arkana bakıp duruyorsun?” demiş.
Tilki “Benim düşmanım çok” diye cevap vermiş.
Tilki, aslında kendi içinde ürettiği korkulardan korkuyor. İçinde yüzlerce tilkilik dolaşıyor.
İçinde dolaşan tilkilerin kuyruklarının birbirine dokunmasından kendini düşman sanıp kendinden korkuyor.
Dış düşmanlarla korkutarak daha kindar bir millet yetiştirmeye çalışan İsrail’de bu atmosferde büyüyen bu insanlar hep kuşku yiyip öfke içtiklerinden dünyanın en fazla korku depresyonuna yakalanarak yüzde yetmiş beşle birinciliği kazanıyormuş.
Bu korku imparatorluğuyla dünyanın en eski milletlerinden olmalarına rağmen hep kendilerini kırdırdıkları için bir avuç kalan Yahudileri kontrol altına alacaklarını zannederken onların yok olmasını sağlıyorlar.
Yangınlarda alevler, İtfaiye tarafından söndürülse de yangının is kokusu o evde yıllarca sürebilir.
Savaşa giren asker kazanır veya kaybeder ama korku propagandası bombardımanına tutulan halklara sinen korku, is kokusu gibi yıllarca sürer.
Amerika’nın, Almanya’nın, Rusya’nın bile….kendilerine düşman olduğunu zaman içinde İsrailli en yetkili kişileri söylediler.
Tilkinin hep arkasına bakması gibi dünyanın her tarafında basın-yayın yoluyla, casuslarıyla, dinleme aygıtlarıyla hep kendine yönelik sesleri dinliyor.
Medine’de gerçekten Müslüman olmadığı halde Müslüman görünmeye çalışan, Yahudilerle, Hıristiyanlarla geceleri görüşüp Müslümanlar aleyhine planlar hazırlayan, gündüzleri Müslüman görünen münafıkları tarif ederken Rabbimiz şöyle buyurur:
يَحْسَبُونَ كُلَّ صَيْحَةٍ عَلَيْهِمْ
“…Her bağırmayı kendi aleyhlerine zannederler….” (Münafikun süresi ayet 63/4)
Kalabalık bir meydanda, yüksek sesle “Hırsııııııız” diye bağırılsa ilk dönüp bakan hırsızlar olurmuş. Ayrıca sese dönen suçsuz insanlar da olur tabiii.
“Yakalayııııın” sesi duyulduğunda ilk kaçanların sorunu vardır.
Onun için önce korkulacak iş yapmamaya dikkat edelim.
Mesela, evinin arsasında, temelinde, demirinde, çimentosunda, kapısında penceresinde haram, haksız bir şey olmayan, kimsenin malına, namusuna, hakkına, hukukuna tecavüz etmeyen bir insanın korkacak bir şeyi de olmaz.
Korku, Rabbimizin bize lutfettiği en güzel nimetlerden biridir.
Korkularımız olmasa yolun ortasından otobüse karşı yürürüz, raylar üzerinde trene meydan okuruz, elektrik teline bir defa dokunuruz ve bir daha dokunamayız.
Evler yapmamız, elbiseler giymemiz…hep sıcağa, soğuğa, saldırıya karşı alınan tedbirlerimizdir.
Biz, korkumuzu israf etmeyelim.
Ekmek korkusundan çocuklarınıza hiç bahsetmeyin.
Dişini yaratan, rızkını da verir deyin. “Sana çalışmak düşer” deyin.
Düşman ne kadar güçlü olursa olsun “La havle vela kuvvete illa billah/Ondan daha güçlü Allah vardır” deyin ama çocuğunuzu ve milletinizi madden ve manen güçlü kılmaya yatırım yapın.
Rabbimiz buyurur:
فَلَا تَخْشَوُا النَّاسَ وَاخْشَوْنِ وَلَا تَشْتَرُوا بِآَيَاتِي ثَمَنًا قَلِيلًا وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَا أَنْزَلَ اللَّهُ فَأُولَئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ
“…İnsanlardan korkmayın Ben¬den korkun. Azıcık para karşılığında ayetlerimi satmayın. Kim Allah'ın indirdi¬ğiyle hükmetmezse işte onlar, kâfirlerin ta kendileri¬dir.” (Maide süresi ayet 5/44)