Gülü gören herkesin yüzü güler.
Bu gül, dostun gülü müdür, düşmanın gülü müdür, hiç fark etmez.
Gül, yüzleri güldürmeden önce bütün vücudun hücrelerinin gülmesini sağlar da yüzümüz, tenimizin tamamının tercümanı olur.
Ama dost yüzü kadar yeryüzünde insana mutluluk veren hiçbir gül yoktur.
Leşi görsek, kötü kokusunu hissetsek yüz buruşur.
İçteki iğrenti, dışa vurur ve yüz, yine tercümanlığa devam eder.
Ama hiçbir pislik, hiçbir kokmuş leş, insanlık düşmanı, İslam düşmanı kafir kadar pis olamaz.
Görmediğimiz, tanımadığımız dostlar ediniyoruz internetten.
Kendi kuruntularımızı doğru zannedip, sekiz milyar insanla cenge girebilecek cahil cesareti var hepimizde.
Cahil cesareti olduğundan, billur camlardan daha berrak gönülleri, çirkin kelime topuzlarıyla kırıp geçirdiğimiz anlar olur.
Yaratılışımızda herkese verilen cesaret/kahramanlık, cehaletin eline verilirse kırmadık kalp bırakmaz.
Ama o cesaret, kalbi de, cesareti de, yazan eli de, konuşan dili de, düşünen beyni de, yol gösteren aklı da yaratan Rabbimizin kitabına uygun kullanırsak, Sevgili peygamberimizi de örnek alırsak, bizi öldürmeye geleni de kendimize dost edebiliriz, Hazreti Ömer örneğinde olduğu gibi.
Bizim, kendi kuruntularımızla doğru olduğuna karar verdiğimiz doğrular, boyumuzla, kilomuzla, yaşımızla, okuduğumuz kitaplarla, sosyal çevremizle sınırlıdır.
Ayrıca biz, hepimiz, aklımızın, çevremizin, okuduğumuz kitapların, sahip olduğumuz unvan, makam, rütbe gibi şeylerin mahkumuyuz, esiriyiz.
Esaretten kurtulmanın, hapishaneden tahliye olmanın yolu, tenimizi, canımızı, kalbimizi, kanımızı, aklımızı, fikrimizi, çevremizi….yaratanın doğrularına teslim ederek özgürlüğümüzü kazanmamız gerekir.
Mahkumlar, hapishane ortamında birbirlerini kırmışlarsa, esirler, maaşla, rütbeyle, fakirlikle, zenginlikle…esir iken esircinin emriyle birbirlerine yanlış yapmışlarsa esaretten kurtulunca, hapishaneden tahliye olunca birbirlerinden özür dilerlermiş.
Biz de, özür dilemede öne geçelim.
Kimsenin özür dilemesini beklemeyelim.
Özür dileme erdemini tatmayanlara tattırmak için özür dileyelim.
Allah’ın insan olarak yarattığı herkesi insan bileceğiz.
İnkar yükünü, gönlüne yükleyerek, insanlıktan çıkmaya ve hayvanlık derekesine inmeye karar verip intihar edenleri, düştükleri o durumdan çıkarmak için alttan alıp yukarı çıkarırken, yine dikkat edip kendi hayallerimizin ördüğü iple değil, hepimizi yaratanın gönderdiği ip olan Kur’an-i Kerimle kurtarmaya gittiğimizde metod olarak Kur’an’ı Kerimi en iyi anlayıp açıklayan sevgili peygamberimiz gibi davranacağız.
Gönlü, kelimeler kırdığı gibi yine kelimeler tamir eder.
Haydin, son seçim ayı içinde kırdığımız gönülleri tamire çalışalım.
Hazreti İbrahim’in dostlunun, Hazreti Musa’nın yumuşak kelimelerinin, Hazreti İsa’nın can veren nefesinin, Hazreti Muhammed’in rahmetinin karışımından elde ettiğimiz kelimelerle, estetik ameliyat yapan doktor hassasiyetiyle gönül tamirine çıkalım.
Kırdığınız yerde tamir ediniz.
Evde kırmışsanız evde, internete kırmışsanız internete, büroda kırmışsanız büroda, tanıdığınıza, tanımadığınıza barış mesajları gönderiniz.