Bütün dünyanın paralarını yapanlar insanlardır.
Allah’ın (Celle celalüh) kulu olan insan, Allah’ın yarattığı ağaç veya pamuğu inceltiyor, inceltiyor ve üstünü boyalıyor sonra da “işte bu benim param” diyor.
Şimdi adam mı gücünü kendi yaptığı paradan alıyor?
Yoksa o boyalı kağıt mı gücünü kendini boyayan adamdan alıyor?
Dünyada sekiz yüzün üzerinde üs kurmuş, asker ve silahlarıyla o ülkenin bağrına kara yılan gibi çöreklenmiş adamın parası, düdüğünü öttürürken gücünü adamın zehirli gazından, silahından, sözüne sahip çıkmayan, dönek, hain, dostluk nedir bilmeyen, dostunun postuna alıcı çıkarsa yüzüp satan küresel terör çetesinden alıyor.
Biz henüz öyle olmadık diye sevinelim.
Biz, dost için posttan geçeriz.
Biz, yar için candan geçeriz.
Ve bu durumdan da hiç şikayetçi olmayız.
İman esaslarımızdan birinde zerre kadar şüphenin gölgesi gönlümüze düşerse o yaralar bizi
Ahlaki değerlerimiz bir milim inerse üzer bizi.
Önce iman, sonra can derdi daha sonra mal derdi olmalı.
Bu dünyamız bizim geçici vatanımız ve ahirette geçerli olacak mahsuller ekip kaldırmamız için yaratılmıştır.
Dünya üzerindeki her insan, Allah’ın kulu, sevgili peygamberimizin ya davet ümmeti veya icabet ümmetidir.
Bütün batıl ve muharref dinden insanlara veya dinsiz insanlara biz, bir gün gelir Müslüman olur gözüyle bakarken, onları altın madeninden, elmastan, yakuttan, inciden daha değerli görürüz.
Her kafir, işlenmemiş cevherdir.
Haç olarak kullanılmış altın gibidir.
Elmas, Siyon alameti olarak kirletilmiştir.
Buda’da heykelleştirilmiş altın gibidir.
Kirinden arındığı gün can ciğer kardeşimizdir.
Onun için sevgili peygamberimizi bize tanıtırken Rabbimiz onun alemlere rahmet olarak görevlendirildiğini haber verir.
Rahmet peygamberinin ümmeti de rahmet ümmeti olur.
Rahmet peygamberinin tebliğ ettiği ayetler, Hazreti Ebubekir, Ömer, Osman, Ali….(Allah hepsinden arzı olsun) gibi adamlar yetiştirmiştir.
Bu gün aynı ayetlerin lafzı öne çıkarılmış manası ya yasaklanarak (Bizde olduğu gibi) veya tahrif edilerek dev gibi alimler, Mısır’da zalim Sisi’ye yardakçılık yaparken, Mekke imamı Amerika’ya dua ediyor.
Eğitim kalitemizi yükseltelim derken altı ayda hafız yetiştirmek değil, sahabeden birinin dediği “Bu süreyi altı aydır okuyorum bitiremedim, yani manasını anlamak ve onu hayatıma uygulamakla geçiriyorum” gibi bir eğitim.
Kerrat cetvelini sular seller gibi ezberlemiştik ilkokulda iken.
O kerrat cetveliyle aya çıkıldığını yıllar sonra duyarak öğrendik.
Yani Kerrat cetvelinin neye yaradığını, bizim köyde yalnız seksen kilo elmanın on kuruştan satıldığında kaç lira edeceğine yaradığını sanıyorduk.
İmam-Hatibi, İlahiyatı bitirdikten sonra imam, müezzin, vaiz, müftü, okullarda din dersi hocası, Arapça hocası olup açlık sınırının altında bir maaş için okunuyorsa Mekke imamı gibi Tump’a dua edecek adam yetiştiriyoruz demektir.