Ben, bir şey demeyeyim.
Hepimizi yaratan Rabbimiz:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا مَنْ يَرْتَدَّ مِنْكُمْ عَنْ دِينِهِ فَسَوْفَ يَأْتِي اللَّهُ بِقَوْمٍ يُحِبُّهُمْ وَيُحِبُّونَهُ أَذِلَّةٍ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ أَعِزَّةٍ عَلَى الْكَافِرِينَ يُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَلَا يَخَافُونَ لَوْمَةَ لَائِمٍ ذَلِكَ فَضْلُ اللَّهِ يُؤْتِيهِ مَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ
“Ey iman edenler, sizden kim dininden dönerse Allah öyle bir kavim getirir ki Allah onları sever, onlar da Allah'ı sever. Mü'minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı güçlü ve onurludurlar, Allah yolunda cihat yaparlar ve kınayanın kınamasından korkmazlar. Bu, Allah'ın bir lütfudur, onu dilediğine verir. Allah'ın lütfu boldur, O her şeyi bilendir.
إِنَّمَا وَلِيُّكُمُ اللَّهُ وَرَسُولُهُ وَالَّذِينَ آَمَنُوا الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَهُمْ رَاكِعُونَ
“Sizin dost ve idareciniz, Allah, Onun Rasülü ve rukü ederek namaz kılıp zekât veren mü'minlerdir.
وَمَنْ يَتَوَلَّ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَالَّذِينَ آَمَنُوا فَإِنَّ حِزْبَ اللَّهِ هُمُ الْغَالِبُونَ
“Kim Allah'ı, Rasülünü ve iman edenleri dost ve yönetici edi-nirse, şüphesiz Allah’ın tarafını tutanlar, galip gelenlerin ta kendileridir.” (Maide süresi ayet 5/54-56)
“Müminler kardeştirler”, kardeş kardeşle kavga etmemelidir..
Kardeş kavgaları konusunda Rabbimiz, Hazreti Adem’in iki oğlunu örnek verir ve şöyle buyurur:
وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَأَ ابْنَيْ آَدَمَ بِالْحَقِّ إِذْ قَرَّبَا قُرْبَانًا فَتُقُبِّلَ مِنْ أَحَدِهِمَا وَلَمْ يُتَقَبَّلْ مِنَ الْآَخَرِ قَالَ لَأَقْتُلَنَّكَ قَالَ إِنَّمَا يَتَقَبَّلُ اللَّهُ مِنَ الْمُتَّقِينَ
“Onlara, Adem'in iki oğlunun gerçek haberini oku. Hani ikisi de Allah'a kurban sunmuşlardı, birinden kabul edilmiş, diğerinden kabul edilmemişti. Kurbanı kabul edilmeyen (Kabil) "Seni muhakkak öldüreceğim" deyince, Kardeşi (Habil) "Allah ancak sakınanlardan kabul eder.
لَئِنْ بَسَطْتَ إِلَيَّ يَدَكَ لِتَقْتُلَنِي مَا أَنَا بِبَاسِطٍ يَدِيَ إِلَيْكَ لِأَقْتُلَكَ إِنِّي أَخَافُ اللَّهَ رَبَّ الْعَالَمِينَ
“Eğer sen, beni öldürmek için elini uzatırsan, ben seni öldürmek için elimi uzatmayacağım. Ben âlemlerin Rabbi Allah’tan korkarım.
إِنِّي أُرِيدُ أَنْ تَبُوءَ بِإِثْمِي وَإِثْمِكَ فَتَكُونَ مِنْ أَصْحَابِ النَّارِ وَذَلِكَ جَزَاءُ الظَّالِمِينَ
“Dilerim hem benim günahımı, hem kendi günahını yüklenir cehennem halkından olursun. Zalimlerin cezası işte budur." dedi.
فَطَوَّعَتْ لَهُ نَفْسُهُ قَتْلَ أَخِيهِ فَقَتَلَهُ فَأَصْبَحَ مِنَ الْخَاسِرِينَ
“Nefsi ona kardeşini öldürmeyi teşvik etti. O’nu öldürdü de zarara uğrayanlardan oldu.” (Maide süresi ayet 27-30)
Sa’d ibni Ebi Vakkas, Sevgili peygamberimizin şöyle dediğini rivayet eder:
إِنَّهَا سَتَكُونُ فِتْنَةٌ الْقَاعِدُ فِيهَا خَيْرٌ مِنَ الْقَائِمِ وَالْقَائِمُ خَيْرٌ مِنَ الْمَاشِى وَالْمَاشِى خَيْرٌ مِنَ السَّاعِى ». قَالَ أَفَرَأَيْتَ إِنْ دَخَلَ عَلَىَّ بَيْتِى وَبَسَطَ يَدَهُ إِلَىَّ لِيَقْتُلَنِى. قَال كُنْ كَابْنِ آدَمَ
“Yakında fitne çıkacak, o zaman oturan yürüyenden hayırlıdır, yürüyen koşandan hayırlıdır”
Sa’d şöyle der: “Bir adam evime girse ve beni öldürmek için elini bana doğru uzatsa ne dersin?” Sevgili peygamberimiz cevap verir: “Adem’in oğlu gibi ol” (Tirmizi, Sünen, Kitab Fiten, hadis no 2354)
Sevgili peygamberimiz yine buyurur:
مَنْ حَمَلَ السِّلاَحَ عَلَيْنَا فَلَيْسَ مِنَّا
“Bize silah çeken bizden değildir” (Buhari, Sahih, Kitab Diyat)
Sevgili peygamberimiz, “….yapan benden değildir, veya bizden değildir” sözünü, bazı yanlış yapan arkadaşlarını uyarmak için buyurmuş ve o kötülüğün yapılmamasını isteyerek eğitmiş.
Birisi bu hatayı yapmışsa en ağır ifade olarak “Bunu yapan benden değildir” diyerek hoşlanmadığını anlatmış.
“Bizden değildir” sözünün “İslam dininden çıkmıştır” anlamına gelmediğini, o hatayı yapanın daha sonra Ashab-ı kiram arasında olduğunu görerek anlıyoruz.
Hadisleri rivayet edenler, bu sözün “Bizim gibi davranmıyor, bizim edebimizle edeplenmemiştir” anlamında olduğunu söylemişler.
Ve yine buyurur:
إِذَا الْتَقَى الْمُسْلِمَانِ بِسَيْفَيْهِمَا فَالْقَاتِلُ وَالْمَقْتُولُ فِي النَّارِ فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ هَذَا الْقَاتِلُ فَمَا بَالُ الْمَقْتُولِ قَالَ إِنَّهُ كَانَ حَرِيصًا عَلَى قَتْلِ صَاحِبِهِ
“İki Müslüman kılıçlarıyla karşılaşsalar, öldüren de ölen de ateştedir”
Ya Rasülellah, öldüreni anladık, ölenin suçu ne ki ateşte olsun?” dedim, “Öldürülen de arkadaşını öldürme konusunda hırslı idi” buyurmuş. (Buhari, Sahih, Kitab İman, hadis no 30)
Kafirler için hazırladığımız kurşunu, Mümin kardeşimize sıkmadığımız gibi, zalim kafirler için kullanacağımız dil kılıcıyla Müslüman yüreğinde yaralar açmayacağız, kalemlerimizi ok gibi kullanmayacağız.
Müslümanlar arasında yaşarken Müslümanlara karşı koyun gibi, kafirlere karşı aslan gibi olacağız.
Yunus gibi kendi aramızda “Dövene elsiz gerek, sövene dilsiz gerek” diyeceğiz ve bize düşmanlık yapan kardeşlerimize karşı Yunus duası okuyacağız:
Her kim bana ağyar(düşman) ise
Hak Tanrı yâr olsun ona
Her nereye varır ise
Bağ u bahâr olsun ona
Bana ağu (zehir) sunan kişi
Şehd ü (ballı) şeker olsun işi
Kolay gele müşkil işi
Eli erer olsun ona
Acı dirliğim isteyen
Tatlı dirilsin dünyada
Kim ölümüm ister ise
Bin yıl ömür olsun ona
Her kim diler ben hâr olam
Düşman elinde zâr olam
Dostlar şâd ü düşmanı
Dost mâşuk yâr olsun ona
Ardımca taşlar atanı
Hak tahta ağdırsın onu
Önüme kuyu kazanı
Güller nisâr (saçılmış) olsun ona
Her kim diler ise benim
Ol dostumdan ayrıldığım
Gözlerinden hicâp (perde) gitsin
Didâr iyân (Allah’ın cemali) olsun ona
Bu Muhlis oğlu Paşa’nın
Güldüğün istemeyenin
Ağladığımı isteyenin
Gözüm pınar olsun ona”
Gücünüzü, direncinizi, insanlık düşmanı kafir, katil, zalim, gaddar, sömürgenlere karşı kullanınız.