Biz, sevgiyi severiz. Sevgiyi, seveni ve sevdiklerimizi yaratan Allah’ı severiz.
Allah’tan bize Kur’an’ı getiren Cebrail’i severiz.
Bize yürümenin yordamından, konuşmanın tonuna kadar, her şeyimizi öğreten Kur’an’ı Kerimi severiz.
O Kur’an’ın nasıl anlaşılacağını ve nasıl hayata geçirilmesi gerektiğini bize öğreten ve bizi bizden daha fazla seven, Rabbinin huzurunda cennet nimetlerine gözü kaymadan “Ümmetiiim” diye Rabbine yalvaran sevgili peygamberimizi severiz.
Bütün peygamberleri ve onlara iman edenleri severiz. Havarileri severiz.
Gönlünü, evini ve sofrasını Mekke’den gelen mühacir kardeşlerine açan Medine’li Ansarı severiz.
Günümüzde de Ansar’ın yaptığını devam ettirenleri severiz.
Ashabın tamamını severiz. Onlara tabi olanları severiz. Kur’anı ve sünneti seniyyeyi bu günlere getirenleri severiz.
Güzel manzarayı severiz. Güzel kokuyu severiz. Güzelliği ve güzel iş yapanları severiz.
Bizi Rabbimizin huzuruna götüren namazı severiz.
İmanı severiz. Mekke’yi, Medine’yi, Kudüs’ü severiz.
Ali’yi, Fatıma’yı, Hasanı, Hüseyin’i, ve evladı rasülü severiz.
Gönlünde zerre kadar imanı olan herkesi severiz.
Allah’ın sevdiği her şeyi severiz.
Sevgi, iliğimize kadar işlemez bizim, bizim iliğimiz, sevgiden gelir. Kanımız, sevgiyle kaynar.
Bizi Allaha yaklaştıran ilmi ve ameli severiz.
Sabreden fakirleri, şükreden zenginleri severiz. Kazanmayı severiz, dağıtmayı severiz.
İnsanlara ve eşyaya karşı yumuşak davranan, iyi ve güzel yorum yapmayı ve yapanları severiz.
Allah’ın yasakladıkları şeyleri yapmamayı, yapanların hatalarını gizlemeyi, yüzlerine vurmamayı severiz.
Kendimiz için istediğimiz bir şeyi kardeşimiz içinde istemeyi severiz.
Kendimiz için istemediğimizi kardeşimiz için de istememeyi severiz.
Annemizi, babamızı hürmetle severiz.
Eşimizi şehvetle severiz.
Çocuklarımızı şefkatle severiz.
Gülü severiz, dikeni de severiz.
Bülbülü severiz, kargayı da severiz.
Sevgilisi yolunda can veren pervaneyi severiz.
Sevenini yakarken yanan, mumu da severiz.
Canımızı severiz ama cananımızı canımız biliriz.
Gönlümüzdeki yangınları severiz. Yangınlarımızdan o kadar memnunuz ki, göz yaşlarımız, iç yangınlarımızı söndürmesin diye içe değil dışa akıtırız.
Kalbimizde yangın çıkaranı da severiz.
Seveni severiz, sevmeyeni de severiz.
Çünkü biz “Yaratandan ötürü yaratılanı severiz.”
Yarin, cefasını da severiz vefasını da severiz.
Nazı da severiz, niyazı da severiz.
Derdi de severiz, dermanı da severiz.
Gündüzü severiz, geceyi severiz.
Tatlıyı severiz, acıyı severiz.
Güneşi, ayı, yıldızları severiz.
Denizleri, çiçekleri, çocukları, taşları, kuşları severiz.
Bizi kavuşturan, tozlu yolları severiz, asfalt yolları da severiz.
Atı severiz, uçağı da severiz.
Dağ kulübesini severiz, gökdelenleri severiz.
Mevla’nın verdiği gönül var bizde.
Her şeyi Mevla’nın mülkü görür severiz.
Ve biz, üç yüz altmış beş gün severiz.