Adam, sohbetin ortasına goril gibi dalıyor ve sohbeti yapan hocaya soruyor: “Hangi tarikattansın?”
Hoca cevap veriyor: “Tarikatı Muhammediyyedenim”
Hoca adamı tanıyor ve ona “Sohbet başkanınıza sor, Komünistliği ne zaman bırakmış ve kim bıraktırmış”
Adamın biri bir şehirde 45 yıl yaşıyor, 25 yıl komünistlik yapıyor.
Bir gün şehre gelen bir hocayla tanışma sonunda Komünistliği bırakıp tarikatı Muhammediyye’ye giriyor.
Cılık ve culuk yapan bütün guruplar onu ziyaret ederek: “Bak kardeşim buradan İstanbul’a gidebilmek için garaja gidip otobüs şirketlerinden birinden bilet almak gerekir. Cennete gitmek için de bu guruplardan birine girmeniz gerekir.” Derler ve eski Komünisti kendi guruplarına alırlar.
Eskiden tekkeler, camiye cemaat toplama yeri iken, şimdilerde camiye geleni tekkeye çekme yeri oldu.
Bu durum genel bir hastalıktır. Sağcısı da solcusu da herkes kendi fikrine, ağabeyinin veya atasının fikrine davet ediyor.
Kur’an, Sünnet, İcma, Ehlisünnet’in ne olduğunu da bilmeden adamı adama bağlama yarışına giriyorlar.
Sevgili peygamberimizin arkadaşları olan Ashab-ı Kiramın hiç biri ve onlardan sonra gelen Tabiinin hiç biri “Ben Ebubekir’ciyim, ben Ömer’ciyim, ben Osman’cıyım…” gibi ayırıcı ayrıştırıcı gruplaşmalara gitmemişler.
Allah’ın salih, veli kulları her çağda vardır ve kıyamete kadar olmaya devam edecektir.
Ama onların kim olduğunu herkes bilemeyeceğinden, bilme zorunluluğu da olmadığından, Rabbimiz, bize örnek olarak Kur’an’da adı bildirilen peygamberleri göstermektedir.
Bakınız, Nuh aleyhisselam, kendini kavmine ilan ederken, “Ben Müslümanlardanım” diyor:
فَإِنْ تَوَلَّيْتُمْ فَمَا سَأَلْتُكُمْ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى اللَّهِ وَأُمِرْتُ أَنْ أَكُونَ مِنَ الْمُسْلِمِينَ
"Eğer yüz çevirirseniz, ben sizden her hangi bir ücret istemedim ki. Benim ücretim Allah üzerinedir. Ben Müslümanlardan olmakla emr olundum." (Yunus süresi ayet 10/72)
Sevgili peyagmberimizin de şöyle söylemesi emrediliyor:
إِنَّمَا أُمِرْتُ أَنْ أَعْبُدَ رَبَّ هَذِهِ الْبَلْدَةِ الَّذِي حَرَّمَهَا وَلَهُ كُلُّ شَيْءٍ وَأُمِرْتُ أَنْ أَكُونَ مِنَ الْمُسْلِمِينَ
Sevgili peygamberimize Rabbimizden emir:
“(De ki) Ben, ancak bu şehrin Rabbine ibadet etmekle emr olundum ki; bu şehri (Mek¬ke'yi) O muhterem kılmıştır. Ve her şey Ona aittir. Ve ben, Müs¬lümanlardan olmakla emr olundum.” (Neml süresi ayet 27/91)
İbrahim aleyhisselam da bakın ne diyor:
قُلْ إِنَّ صَلَاتِي وَنُسُكِي وَمَحْيَايَ وَمَمَاتِي لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
“De ki: "Benim namazım, ibadetim (Haccım, kurbanım) yaşa-mım ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah içindir.
لَا شَرِيكَ لَهُ وَبِذَلِكَ أُمِرْتُ وَأَنَا أَوَّلُ الْمُسْلِمِينَ
“O’nun ortağı yoktur. Ben böyle emr olundum ve ben Müslü-manların ilkiyim.” (En’am süresi ayet 6/162-163)
Rabbimiz de Hazreti Adem den günümüze kadar Hak dine iman edenlerin adının Müslüman olduğunu haber veriyor:
وَجَاهِدُوا فِي اللَّهِ حَقَّ جِهَادِهِ هُوَ اجْتَبَاكُمْ وَمَا جَعَلَ عَلَيْكُمْ فِي الدِّينِ مِنْ حَرَجٍ مِلَّةَ أَبِيكُمْ إِبْرَاهِيمَ هُوَ سَمَّاكُمُ الْمُسْلِمِينَ مِنْ قَبْلُ وَفِي هَذَا لِيَكُونَ الرَّسُولُ شَهِيدًا عَلَيْكُمْ وَتَكُونُوا شُهَدَاءَ عَلَى النَّاسِ فَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآَتُوا الزَّكَاةَ وَاعْتَصِمُوا بِاللَّهِ هُوَ مَوْلَاكُمْ فَنِعْمَ الْمَوْلَى وَنِعْمَ النَّصِيرُ (78)
Allah (yolun) da, onun cihadına layık cihat ediniz. O sizi seçti. Dinde size hiç bir zorluk kılmadı. Babanız İbrahim'in dini (gibi kolay kıldı). O (Allah) ,sizi bundan (Kur'ân'dan) önce de, burada (Kur'ân'da) da "Müslümanlar" diye isimlendirdi ki, Peygamber size şahit olsun, siz de bütün insanlara şahit olasınız. Haydi namazı dosdoğru kılınız, Zekâtı veriniz ve Allah'a (Allah'ın ipi olan Kur'ana) sarılınız. Odur sizin Mevla’nız. O, ne güzel Mevlâ ve ne güzel yardımcıdır." (Hac süresi ayet 22/78)
وَمَنْ أَحْسَنُ قَوْلًا مِمَّنْ دَعَا إِلَى اللَّهِ وَعَمِلَ صَالِحًا وَقَالَ إِنَّنِي مِنَ الْمُسْلِمِينَ
“Allah’a da'vet eden, amel-i salih işleyen ve "Ben Müslü-manlardanım" diyenden daha güzel sözlü kim vardır?” (Fussılet süresi ayet 41/33)