Tanıdığınız veya tanımadığınız bir Müslümanın şu aşağıdaki yemini yaptığını duysanız ne dersiniz?
Yeminin metni:
“Burada, önünüzde, şimdiye kadar tabiiyetinde bulunduğum her türlü devlet tabiiyeti ve egemenliğini reddettiğime;
Bundan böyle ABD Anayasası'nı ve yasalarını iç ve dış düşmanlara karşı savunacağıma;
ABD'ye bağlılık ve sadakat göstereceğime;
Kanunun gerektirdiği hallerde ABD ordusuna hizmet vereceğime;
Kanunun gerektirdiği durumda sivil yönetim altında ulusal önemi olan işlerde çalışacağıma ve bu yükümlülükleri özgür bir şekilde, akıl sağlığım yerinde ve samimi olarak üstleneceğime yemin ederim. Tanrı yardımcım olsun”
Bu yemin, Amerika Vatandaşlığına kabul edilenlerin kabul töreninde yapması gereken yeminmiş.
Yemini yapan kişi, daha önce hangi millettense ona olan bağlılığından koptuğunu ve o eski devletinin egemenliğini reddettiğini söylüyor.
ABD yasalarını iç ve dış düşmanlara karşı savunacağına söz veriyor.
Gerekirse ADB ordusunda görev alacağına yemin ediyor.
ADB vatandaşlığını elde edenlerin hepsini aynı kabul etmek doğru değil.
Herkesin, her ülke insanının, her dinden ve ırktan insanların orada kalma sebebi birbirinden ayrıdır.
Bütün bu ayrı niyetli insanların yaptığı yeminin metni ise aynıdır.
İyi bir Müslümanın çok iyi niyetlerle yaptığı bu emin bile sakıncalıdır.
Kafiri koruyacağına, kafirliğini de koruyacağına yemin ediyor.
“Yemin sayılmaz” fetvası alanlar, söz vermenin ne anlama geldiğini hayatında duymamış, sözünde durmanın tadını almamış, ahde vefanın ne demek olduğunu görmemiş insanlarımızdır.
Yani “benim niyetim başka, dilim başka” diyenlerden tarih boyunca başarılı bir tek insan görülmemiştir.
Kafir kanmış görünür ve kendi hedefi doğrultusunda onu kullanır. İşi bitince de gereğini yapar.
Sevgili peygamberimizin elçiliğini yapan Abdullah b. Huzafetü's-Sehmi, bir gün Rumlara esir olur. Orada büyük işkenceler yapılır. Hatta devlet başkanı demiş ki; "Dininden dön, Hıristiyan ol, kızımı da sana vereyim, mülküme de ortak edeyim."
Yani bu ülkeyi sen yönet diyor. Abdullah diyor ki; "Eğer Rum diya¬rının tamamını versen, gücün yetse de Arap diyarının tamamını versen ve bana da bir göz açıp kapayıncaya kadar kafirliği teklif etsen ben buna razı olmam." İşte ihlas bu."
Büyük kazanlar getirip ateşin üzerine koyuyorlar, içine su koy-muyorlar, Abdullah'ın arkadaşlarından birini canlı olarak kazanın içine koyuyorlar, bir anda etleri ile kemikleri birbirinden ayrılıveriyor. Ondan sonra Abdullah'ı alıyorlar, kazanın içerisine iple sarkıtıyorlar. Abdullah ağlıyormuş; Kral "her halde Hıristiyan olacak" diyerek durduruyor. Niçin ağladın? diyor.
Abdullah diyor ki; "bir tek canım var. O bir can da birkaç dakika içe¬risinde yok olup gidecek. Benim üzüldüğüm şu. Keşke benim saçım adedince başım olsaydı da Allah yolunda o başların hepsini ben verseydim. Saçımın adedince başımın olmadığına ben üzülüyorum" diyor.
Hıristiyan kral onu hapse attırıyor. Yemek olarak hiçbir şey vermi-yorlar. Üç gün sonra tam olarak acıktıklarında biraz domuz etinden yi-yecekle şarap gönderiyor.
Abdullah bunları da yemiyor. Kral niçin ye¬mediğini soruyor. Abdullah diyor ki, “bunlar bana helal. Çünkü zaruret var. Zaruret anında domuz etini yemek, şarabı içmek helaldir. Ancak sana, kafir olacağım ümidinin kokusunu dahi vermem. Bunun için yemedim." Diyor. Yiğitliğini gören kral, onu saygıyla karşlıyor ve serbet bırakıyor. Medineye gelince sevgili peygamberimizin övgüsüne kavuşuyor. ( İbni Hacer el Askalani, el-İsabe, Abdullah maddesi ve diğer tarih kitapları)
Kafire Gavur olacağımız ümidini vermediğimiz gibi ümidin kokusunu dahi vermememiz lazım.
Efendim beş dakikalığına onların dediğini diyeyim." Değil, bir göz açıp kapayıncaya kadar Allah inancından uzak kalmamaya dikkat edeceğiz.
Can derdi olduğunda Kur’an ruhsat veriyor:
لَا يَتَّخِذِ الْمُؤْمِنُونَ الْكَافِرِينَ أَوْلِيَاءَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِنِينَ وَمَنْ يَفْعَلْ ذَلِكَ فَلَيْسَ مِنَ اللَّهِ فِي شَيْءٍ إِلَّا أَنْ تَتَّقُوا مِنْهُمْ تُقَاةً وَيُحَذِّرُكُمُ اللَّهُ نَفْسَهُ وَإِلَى اللَّهِ الْمَصِيرُ
“Mü'minler, mü'minlerden başka kâfirleri dost (ve yönetici) edinmesinler. Kim bunu yaparsa, ona Allah’tan hiçbir şey yoktur. Ancak onlardan sakınmak için dost görünmeniz başka. Allah sizi kendisiyle sakındırır. Ve dönüş Allah'adır.” (Al-i Imran süresi ayet 3/28)
Ama konforumuz kısılmasın diye bir anlığına bile dinden çıkılmaz.
Hiç bir Müslüman, İslam düşmanı ABD kanunlarını koruyacağı hakkında söz veremez, verenin de sözü kafir yanında da Müslüman yanında da geçerli olmaz.
Peygamberimiz (s.a.v) bir duasında:
اللَّهُمَّ رَحْمَتَكَ أَرْجُو فَلَا تَكِلْنِي إِلَى نَفْسِي طَرْفَةَ عَيْنٍ وَأَصْلِحْ لِي شَأْنِي كُلَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنْتَ
“Allah’ım, rahmetini umuyorum, bir göz açıp kapayıncaya kadar beni bana bırakma. Bütün işlerimi ıslah et. Senden başka yaratan, yaşatan ve yöneten yoktur” duasıdır. (Ebu Davud, Sünen, K. Edep, Bab Babü ma yekulu iza esbaha, hadis 4426)