Tarlaya tohum atarsanız, tohuma hiç benzemeyen güzel bir çiçek çıkar, o çiçekten de meyve çıkar.
Ana rahmine düşen damladan dünyanın hiçbir yerinde yetişmeyen cennet kokulu çocuk çıkar. Tohum meyveye, damla çocuğa benzemez. Pancardan şeker çıkar, şeker pancara benzemez. “Dünya, ahiretin tarlasıdır.” Ne ekersek onu biçeceğiz. Ancak ekilenle biçilen birbirine benzemez. “Bir Müslüman secde etse veya rüku etse (yani namaz kılsa) o secde ve rüku, ahiret âleminde cennet olur.” (Mesnevi, Tahir-ül-Mevlevi tercemesi, beyit no 11119). “Senin ağzından Allah’ın hamdi (el-Hamdülillah) çıkınca, Cenab-ı Hak, o hamdi cennette bir kuş yapar.” (T.M. 11120). “Senin elinden sadaka ve zekât verilince o sadaka ve zekât, cennette bağ, bahçe olur.” (T.M. 11122). “Senin sabır suyun, cennetteki nehirlerdir. Cennetteki süt ırmağı da yine senin Allah’a olan aşk ve muhabbetindir.” (T.M. 11123).
“İbadetten aldığın zevk, bal ırmağı, senin mest ve şevkin de cennet şarabının ırmağıdır.” (T.M. 11124). “Cennetteki ağaçlar da sana itaat eder. Çünkü o ağaçlar senin sıfatlarından ve ahlakından yeşerdi ve meyve verdi.” (T.M. 11129). “Bu güzel sıfatlar dünyada senin elinde olduğu için onların ahiretteki mükafatı da senin elinde demektir.” (T.M. 11130).
Rabbimiz El-Hakka Sûresi’nin 23-24’üncü ayetlerinde mü’min insanların dünyada iken yaptığı iyi işlerin mükafatı olarak cenneti ve cennetteki dalları mü’mine doğru yaklaştırdığını haber verir: Artık o hoşlandığı bir yaşantı içindedir. Yüksek bir cennette. Devşirilecekleri yakın. Geçmiş günlerde yaptıklarınıza karşılık afiyetle yiyin için.” (Hakka Sûresi, ayet 69 (21-24)
Muhammed Sûresi’nin 15’inci ayetinde müttakilere cennette rengi, kokusu, tadı hiç bozulmayan su ırmakları, tadı değişmeyen süt ırmakları, içenlere lezzet veren şarap ırmakları, süzülmüş bal ırmakları, her türlü meyve ve Rabbin mağfiretinin olduğunu haber verir:
“Müttakilereva’d olunan Cennet’in durumu şudur: Orada bozulmayan su ırmakları, tadı değişmeyen süt ırmakları, içenlere lezzet veren şarap ırmakları, süzülmüş bal ırmakları vardır. Onlar için orada her türlü meyve ve Rablerinden mağfiret vardır. Hiç bu (Cennettekiler), ateşte ebedi kalan, kay¬nar su içirilen ve bağırsakları parça parça edilen gibi olur mu?” (Muhammed Sûresi, ayet 47/15)
CEHENNEM
“Elinden bir mazluma zulüm erişince, o zulüm cehennemde bir ağaç olur ve ondan zakkum meyvesi meydana gelir.” (T.M. 11131).
DuhanSûresi’nin 43-44’üncü ayetlerinde Cehennem’de günahkâr insanların yiyeceğinin zakkum ağacı olduğunu haber verir: “Muhakkak zakkum ağacı, Günahkârların yemeğidir.Erimiş maden gibi karınlarında kaynar. Sıcak suyun kaynaması gibi” (DuhanSûresi, ayet 44/43-46)
Tabii ki şu bizim bildiğimiz, güzel çiçekli zakkum ağacı değil. Bu bizim bildiğimiz zakkum ağacının yaprağı da zehir gibidir. Rabbimiz bize bildiklerimizden hareketle bilmediklerimizi öğretir. Yoksa Cehennem’deki zakkumun bir damlası dünyaya düşse bütün denizleri zehir yapar. Onun için günahtan sakınalım.
“Sen, kızıp da başkalarının kalbini kıracak ve yakacak olursan, Cehennem ateşinin mayası olmuş olursun.” (T.M. 11132)
“Senin o gazap ateşin insanlara kast eylediğinden, ondan parlayan cehennem ateşi yine sana saldıracaktır.” (T.M. 11134)
“Dünyada yılan ve akrep gibi insan sokan sözlerin, orada yılan ve akrep olup senin kuyruğundan yakalayacak, yahut nefesini kesecektir.” (T.M. 11135)
“Allah dostlarının da’vetine icabeti geciktirdiğinden ve onları beklettiğin için kıyamette de beklemek sana yâr olacaktır.” (T.M. 11137)
Kâfir olduğu halde bu dünyada yumuşak huylu olan insanlar da var. Onlar için: “Eğer sen din nurundan mahrum olduğun halde hilm/yumuşak huy elde edebilmişsen, bilmiş ol ki gazap ateşin sönmemiş, lakin külle örtülmüştür.” (T.M. 11142) “Din nuru olmayınca gösterilen hilm/yumuşak huy, zorlamadır ve perdedir. Ateşi din nurundan başka bir şey söndürmez.” (T.M. 11143)
Köpek bile önüne konanı koklamadan yemez. Sen de işittiğin veya okuduğunu Allah’ın vahyi Kur’an’dan mı yoksa şeytanlaşmış insanların vesvesesinden mi olduğunu aklınla kokla. “Halk çarşıya birlikte gider, fakat kimi zevkli, kimi dertli gider.” (T.M. 11175)
“Ölüme de aynı görünüşte giderim, fakat yarımız zararda, yarımız karda Husrev ve şah olarak gideriz.” (T.M. 11176)