SaadibniEbiVakkas
(Allah onsan razı olsun), genç yaşında Müslüman olmuş, cennetle müjdelenen on
kişi olan Aşere-i Mübeşşere’dendir.
Müslüman
olunca, putperest annesi, Kâbe’nin yanında meydan yerine çıkar ve oğluna, “Ey
Saad, tekrar dinine dönünceye kadar burada durup, yemeyeceğim içmeyeceğim” der.
Bir nevi modern tabiriyle; açlık grevine başlar. Ve de bu, İslâm tarihinde ilk
açlık grevi yapan kâfir kadındır.
Durumu
öğrenen SaadibniEbiVakkas, Hz. Peygambere gelir ve durumu arz eder, bunun
üzerine Ankebut süresinin sekizinci ayeti nazil olur: “Bütün insanlara, anne ve
babasına iyilikte bulunmalarını vasiyet ettik” yani emrettik anlamındadır.
Lokman
süresinde Rabbimiz, Lokman’ın oğluna nasihatini anlatırken: “Biz insana,
anne-babasına karşı (iyilik yapmasını) tavsiye ettik. Annesi onu zayıflık
üstüne zayıflıkla taşımıştır. Onun sütten ayrılması iki senede olmuştur. Bana
ve anne-babana şükret, dönüş banadır diye tavsiye ettik” (Lokman süresi ayet
31/14).
Ayette
anne ve baba ikisi birden zikredilmekte, kişi her ne olursa olsun anne ve
babasına itaat edecektir.
Bundan
sonra da, annenin özelliklerine dikkatimizi çekmekte: “Onu, annesi zayıflık üzerine
zayıflıkla taşıdı.” Yani hamileliğin başlaması ile annede bir zorluk güçsüzlük
başlar, hamileliğin ilerlemesi ile günden güne artan bir zahmet, doğumdan sonra
yine çocuğun bakımı, gece uykularında rahatsız olması, 2-3 yaşına kadar kucakta
gezmesi, büyüyüp yürümesi, hep bir zorluk ve meşakkat içindedir.
“Bana,
anne ve babana teşekkür et” buyuruyor.
İsra
süresi yirmi üçüncü ayetinde anne ve babaya iyilik yapmayı emrederken, bu
ayetle de, “Anne-babaya teşekkür etmemizi” emrediyor. Anne-babayı her iki ayetle,
Allah’a ibadetin arkasından getiriyor.
Bu
ayetlere dayanarak ulema; “Rabbin rızası, anne ve babanın rızasını almaktan
geçer” demişlerdir.
Fakat
anne-baba inançsız olursa, o zaman tabiî ki durum değişiyor ve hemen gelen
ayette açıklık getiriliyor:
“Hakkında
bilginin olmadığı şeyi, bana ortak koşman için, anne ve baban seni zorlarsa,
sakın onlara itaat etme. Bu dünyada onlarla iyi geçin ve bana yönelenin yoluna
uy. Sonra dönüşünüz banadır. Yaptıklarınızı size haber veririm” (Lokman süresi
ayet 31/14-15).
Eğer
anne ile bahanız, müşrik olmanız için çalışırlar, hatta zorlarlarsa, senin, her
şey olabileceğini ancak, sadece mümin olmanı istemezlerse, onlara itaat etme.
Fakat
bu dünyada onlara yine de iyilikle arkadaş ol, sahip çık. Sadece imansızlığı
emreden sözlerine ve emirlerine uyma. İnsani ilişkilerde onlara hürmet et, her
türlü maddi ve manevi yardımda bulun.
Bu
konuya açıklık getirecek bir hatıramı anlatayım; Müslüman olup daha sonra Cemil
ismini alan Koreli bir din kardeşimizle tanıştım. Bizim İstanbul
Üniversitesi’nde doktorasını tamamlamıştı. Bana şunları anlatmıştı; “Bir gün
anne ve babama Müslüman olduğumu açıkladım. Babam, Buda dinine mensup bir
profesör olduğu için, beni evden kovdu. Ben de okulun pansiyonuna taşındım ve
babama her hafta tam 4 yıl düzenli bir şekilde mektup yazdım. Daha sonra
üniversiteden mezuniyetimizde, dekanımız, babamla benim aramdaki bu durumu
bildiği için aramıza girip bizi barıştırdı” demişti.
Tabi
ki bu konuda Müslüman olup Cemil ismini alan bu kişinin babasını hiç bırakmamasının
büyük bir payı var. Onun için iyilikten hiçbir kişiye zarar gelmez. Allah’a
yönelen, Allah’a tevbe eden, teslim olan kişinin yoluna uy. O da Hz.
Peygamberin yoludur. O yol da Allah’ın gösterdiği yoldur.
Yapılan
her şey yazılmakta kayda alınmakta ve bunlar bir gün gelecek bize haber
verilecek. Öyle ise kişi yaptığı, söylediği duyduğu her şeyden sorumludur.
Bunların güzel olmasına dikkat etmelidir.