Murat AY
18 Temmuz 2021 / Amsterdam
Bu
bestemin çalışmalarına altı ay önce başladığımda çocukluğumdan bu yana
dinlediğim, okuduğum ve yaşam felsefem edindiğim KOCA OZANIMIZIN şiirleri
beynimde, kainatın aynası gibi bana bakıyordu. İnsanlığın nasıl olması
gerektiğini anlatan bu hüzme, sabaha karşı bir düş ile ve içimdeki dönüp duran
melodilerle uyandı...
Karamanlı
ozanımız Yunus Emre 750 yıldır, ömürlere yüklediği değerlerden insan olmak,
insanı anlamak ve insanın yaşam döngüsünü betimleyen dizeleriyle, ülke
sınırlarını da aşan bir üne erişmiştir.
Şiirlerinden
gönüllere akan sevgi seli, geçen yüzyıllar içinde artarak insanlığın gönlüne
çağlamış, insan olmanın erdemlerini beslemiş, derin uçurumlardan çıkardığı
karanlıkları aydınlatmıştır.
Yunus
Emre sıradan bir filozof, şair, ozan değildi; onun gönül gözü, geçmiş nesillere
olduğu gibi gelecek nesillere de şavk olacak kadar ışıktı. Ona göre insan, hiç
bir ayırım olmadan sevilmeyi hak eder.
Bunu
aşağıdaki dörtlükte çok güzel anlatır.
“Yunus
Emre der hoca
Gerekse
var bin hacca
Hepisinden
eyice
Bir
gönüle girmektir…”
Bir
derviş olarak insanlık anlayışının en yüce noktasına erişmiş, dünya
güzelliklerini gönüllerimize sunduğu şiir ve ilahilerini de içine alan
"Yunus Divanı" ile "Risalet-ün Nushiyye" eserleri bizlere
ulaşabilmiştir.
Yunus
Emre Rapsody eserimde, ozanımızın tüm bu özelliklerini hissedecek, şiirlerinde
anlattığı doğum, yaşam ve ölümün biçemini algılayarak, anlamlar
yükleneceksiniz. Melodilerdeki çok seslilikten tek sesliliğe, tek seslilikten
de çok sesliliğe gidiş-gelişlerde, "Yunus Felsefesi"nin çok
renkliliğini, ben ve bizi hissedeceksiniz.
Ruh,
nefis, kanaat, gazap, sabır, haset, cimrilik akıl konularının işlendiği bir tür
destan olan Risalet-ün Nushiyye’yi bu RAPSODY de yaşayacak, Yunus felsefesini
içinize çekerken, sufistik geçkilerde “En el Hak”a ereceksiniz.
“Bu
cihana gelmeden sultan-ı cihanda idim
Sözü
gerçek hükmü revan ol hükm-i sultanda idim.
Halayık
bunda gelmeden gökler melaik dolmadan
Bu mülke
bünyad olmadan mülkü yaradanda idim.”
Dizelerinde
dediği gibi insanın ervah yani ruh olarak evren kurulmadan önce Tanrı ile
birlikteliğini duyumsayacak,
“Bu
tılsımı bağlayan, cümle dilden söyleyen
Yere
göğe sığmayan, girmiş bu can içinde
Baştan
ayağa derin Hak`tır seni tutmuş
Hak`tan
ayrı ne vardır, kalma güman içinde.”
Yere
göğe sığmayan tanrıyı içinizde hissedecek,
“Yer
gök yaratılmadan, Hak bir gevher eyledi
Nazar
kıldı gevhere, Sığmadı devr eyledi
Gevherden
buğ çıkardı, Ol buğdan gök yarattı
Gökyüzünün
bezeğin, Çok ilduzlar eyledi
Göğe
eyitti dön dedi, Ay ü gün yürsün dedi
Suyu
muallak dutup, Üstünü yer eyledi
Yer
çalkandı durmadı, Bir dem karar kılmadı
Yüce
yüce dağları, Hak çoksiler eyledi.”
Dizelerindeki
gibi kainatın yaratılışını, bigbeng’leri (Yeniden oluşum), yaşamın coşkusunu,
sevincini, acısını, insanın sürekli değişimini, yeniden doğuşunu, ölümdeki
sonsuz yaşamı velhasıl tüm bunları anlattığım Yunus Emre Rapsody eserimde,
makamlar arasındaki sofistike geçkiler ile melodilerde duyumsayacaksınız.