Ulvi EMRE
Evvel zaman içinde ülkenin birinde çok mağrur ve zalim bir kral yaşarmış.
Bir gün komşu ülkenin kralından üç tane hediye gelmiş, bu hediyelerden biri açtığı zaman her bir yaprağı yedi renk olan bir gül, ikincisi kanatlarını açtığı zaman üzerinde yedi rengi taşıyan bir bülbül, üçüncüsü ise dört ayağı, iki kulağı ve kuyruğu ayrı ayrı yedi rengi taşıyan güzel bir kediymiş. Kral hediyeleri baş vezire teslim ederek “bunlara iyi bakılsın “ demiş.
Baş vezir hediyeleri almış ve oda bahçıvana teslim ederek “bunlara iyi bakılsın” demiş. Rivayet o ki zaman içerisinde bülbül önce üzerinde yedi rengi barındıran gülün yapraklarını kopararak yere atmış, bunu gören bahçıvan bülbüle hiddetli bir sesle “ne yaptın sen? gülün AHI SENDE KALMAZ” der. Bir zaman sonra kedinin bülbülü kaparak yediğini görmüş ve kediye dönerek “ne yaptın sen? bülbülün AHI SENDE KALMAZ” der.
Bir zaman sonra da kedinin mutfaktan krala yemek yapılmak üzere hazırlanmakta olan ciğeri kapıp kaçmakta olduğunu görünce elindeki kürekle kediye vurunca kedi yere yıkılıp ölünce kendi, kendine şöyle söylenir “bahçıvan efendi bu kedinin AHIDA SENDE KALMAZ” der. Durumu anlatmak üzere Baş vezirin yanına çıkar ve olup biteni anlatır. Vezir hiddetle ''demek kralımızın emanetlerini mahvettin öylemi'' der ve başının vurulmasını emreder. Bahçıvan odadan çıkmadan vezire bağırır “BENİM AHIMDA SENDE KALMAZ”
Baş vezir durumu anlatmak için kralın yanına gider ve olup biteni anlatır.Zalim kralda veziri başının vurulmasını emreder .Vezir odadan çıkmadan krala bağırı “BENİM AHIMDA SENDE KALMAZ” der.
Bir zaman sonra kral sarayın yanındaki göle gider. Gölün kıyısında bir kayık ve onun yanında da bir adam görür ve sorar “ne beklersin burada?” kayıkçı cevap verir “sizi bekliyorum kralım hava çok güzel göl sakin ,arzu ederseniz sizi dolaştırayım” der. Kral çok memnun olur “hadi açıl bakalım” der. Kayıkçı gölün ortasına gelince hava birden değişir, kara bulutlar göğü kaplar, gök gürlemeye, şimşekler çakmaya başlamış, göldeki dalgalar da yükselmeye başlayınca kral korkmuş ve kayıkçıya “hadi çabuk ol kıyıya dönelim” demiş. Kayıkçı hafifçe gülümsemiş ve “ama kürekleri dalga alıp götürdü” deyince kral sinirlenmiş “kıyıya varınca kafanı koparacağım” deyince kayıkçı sormuş “vezirin odadan çıkarken söylediklerini hatırlıyor musun” kral cevap vermiş “tabii hatırlıyorum benim ahım da sende kalmaz” demişti, deyince kayıkçı cevap vermiş “İŞTE BEN VEZİRİN AHINI ALMAYA GELDİM ADIM AZRAİL” demiş.
VE ATALAR NE GÜZEL SÖYLEMİŞ :
“ALMA MAZLUMUN AHINI ÇIKAR AHESTE, AHESTE”