Mustafa UYSAL
Emekli İmam Hatip
İki yıldır kullanmadığım belediye otobüs kartımı,
onbeş gün önce vize ettirdim.
Daha doğrusu ben değil,
on TL. sınırına dayanan LPG ettirdi.
Arabaya münasip bir garaj buldum, artık pek görüşmüyoruz.
Hava müsait olunca yürüyorum.
On gün önce belediye otobüsündeyim.
Hastahane civarındayız.
Yirmi yaşlarında bir kız çocuğu bindi otobüse.
Maskesi yok.
Şoför bey uyardı.
Hanım kız unutmuşum dedi ve içeri doğru yürüdü.
Şoför bey tekrar uyardı ve aksi halde aşağı inin dedi.
Kız çocuğu pek oralı olmadı.
Ben ortalardayım.
Maske arandım, bir adet yedek var fakat pek hijyenik değil.
Bana uygun ancak, genç bayana verilmez.
Derken;
Şoför beyin bir hışımla:
“Hanımefendi inermisiniz aşağıya” demesiyle olduğum yerde irkildim.
Peşinen söyleyeyim.
Kural neyse uyalım.
Ancak bir bayana bu tavır hiç ama hiç yakışmadı.
Camilerimizde bile deste deste bulunan maskeden bir destede otobüse konsa ne olur.
Bereket bir beyefendide bir düzine varmış.
Bir adet verdi ve bir büyük memleket sorunu ortadan kalkmış oldu.
Şoförler stresli olabilir anlarım.
Ama biraz daha duyarlılık ve nezâket lütfen.
Bugün cuma öncesi yine otobüsteyim.
Yine hastahane civarı.
Kalabalık bir grup bindi otobüse.
Derken hemen arkamda bir ağız dalaşı başladı.
Okuyacaklarınızda eksik var fazla yok. Taraflar iki beyefendi.
Buyurunuz otobüsteki atışmaya:
- Bey amca siz dibe yanaşın bir kişi daha otursun.
- Gelen olursa yanaşırım.
-Sen yanaş boş koltuk görünsün.
- Sana ne benim ne yapacağımdan.
- İyide vatandaş ayakta kaldı.
-Ben bu memlekete kırk yıl hizmet ettim. Ben emekli memurum.
- Ben seksen yaşındayım.
- Yaşamışsın ama boşa yaşamışsın.
- Hem sen benim kim olduğumu biliyor musun.
- Haydaaa burada damı ben kimim.
- Sen benim gençliğimde elime düşecektin.
- Amca sen şu koltuğun birini boşaltırmısın lütfen.
- Karışma sen bana.
Yarım sağ dönüp in ulan aşağıya demek var ama.
Kalp malp olur yığılır kalır şuraya.
HASBÜNALLÂHÜ VE NİGMEL VEKİYL.
Devamı var.
Genç olanı o arada gördüm, kırk civarı. Dedi ki ihtiyara,
- Biz'de memuruz, o’da bir işmi.
- Ne memurusun.?
Sıkı durun.
- Sivil polisim.
- Öylemiii.
- Gel yeğenim otur şuraya.
Bir yurttaş çağrıldı, lütfen verilen yere oturtuldu.
Bir yurdum insanı daha ayakta kalmaktan kurtuldu ancak,
Ne semer kaldı ne kolan.
Ne demiş ecdadımız.
Zora beğlerin bile borcu olur.
Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir.
Tekdirle uslanmayanın hakkı kötektir.
Düşündüm de;
Seksenlik ihtiyar sen benim kim olduğumu biliyormusunu nereden öğrenmiş olabilir.
Adama resmen sen benim gençliğimde elime düşecektinde diyor.
Memurluğunda gariban yurdum insanı neler çekti bu gibilerin elinden kim bilir.
Yukarıdaki ikinci atışma tam Aziz Nesinlik öyle değil mi.?
Ne dersiniz iki üç güne bir otobüse binip gözlemmi yapsam.
Sağlıcakla kalın.
Emekli İmam Hatip
İki yıldır kullanmadığım belediye otobüs kartımı,
onbeş gün önce vize ettirdim.
Daha doğrusu ben değil,
on TL. sınırına dayanan LPG ettirdi.
Arabaya münasip bir garaj buldum, artık pek görüşmüyoruz.
Hava müsait olunca yürüyorum.
On gün önce belediye otobüsündeyim.
Hastahane civarındayız.
Yirmi yaşlarında bir kız çocuğu bindi otobüse.
Maskesi yok.
Şoför bey uyardı.
Hanım kız unutmuşum dedi ve içeri doğru yürüdü.
Şoför bey tekrar uyardı ve aksi halde aşağı inin dedi.
Kız çocuğu pek oralı olmadı.
Ben ortalardayım.
Maske arandım, bir adet yedek var fakat pek hijyenik değil.
Bana uygun ancak, genç bayana verilmez.
Derken;
Şoför beyin bir hışımla:
“Hanımefendi inermisiniz aşağıya” demesiyle olduğum yerde irkildim.
Peşinen söyleyeyim.
Kural neyse uyalım.
Ancak bir bayana bu tavır hiç ama hiç yakışmadı.
Camilerimizde bile deste deste bulunan maskeden bir destede otobüse konsa ne olur.
Bereket bir beyefendide bir düzine varmış.
Bir adet verdi ve bir büyük memleket sorunu ortadan kalkmış oldu.
Şoförler stresli olabilir anlarım.
Ama biraz daha duyarlılık ve nezâket lütfen.
Bugün cuma öncesi yine otobüsteyim.
Yine hastahane civarı.
Kalabalık bir grup bindi otobüse.
Derken hemen arkamda bir ağız dalaşı başladı.
Okuyacaklarınızda eksik var fazla yok. Taraflar iki beyefendi.
Buyurunuz otobüsteki atışmaya:
- Bey amca siz dibe yanaşın bir kişi daha otursun.
- Gelen olursa yanaşırım.
-Sen yanaş boş koltuk görünsün.
- Sana ne benim ne yapacağımdan.
- İyide vatandaş ayakta kaldı.
-Ben bu memlekete kırk yıl hizmet ettim. Ben emekli memurum.
- Ben seksen yaşındayım.
- Yaşamışsın ama boşa yaşamışsın.
- Hem sen benim kim olduğumu biliyor musun.
- Haydaaa burada damı ben kimim.
- Sen benim gençliğimde elime düşecektin.
- Amca sen şu koltuğun birini boşaltırmısın lütfen.
- Karışma sen bana.
Yarım sağ dönüp in ulan aşağıya demek var ama.
Kalp malp olur yığılır kalır şuraya.
HASBÜNALLÂHÜ VE NİGMEL VEKİYL.
Devamı var.
Genç olanı o arada gördüm, kırk civarı. Dedi ki ihtiyara,
- Biz'de memuruz, o’da bir işmi.
- Ne memurusun.?
Sıkı durun.
- Sivil polisim.
- Öylemiii.
- Gel yeğenim otur şuraya.
Bir yurttaş çağrıldı, lütfen verilen yere oturtuldu.
Bir yurdum insanı daha ayakta kalmaktan kurtuldu ancak,
Ne semer kaldı ne kolan.
Ne demiş ecdadımız.
Zora beğlerin bile borcu olur.
Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir.
Tekdirle uslanmayanın hakkı kötektir.
Düşündüm de;
Seksenlik ihtiyar sen benim kim olduğumu biliyormusunu nereden öğrenmiş olabilir.
Adama resmen sen benim gençliğimde elime düşecektinde diyor.
Memurluğunda gariban yurdum insanı neler çekti bu gibilerin elinden kim bilir.
Yukarıdaki ikinci atışma tam Aziz Nesinlik öyle değil mi.?
Ne dersiniz iki üç güne bir otobüse binip gözlemmi yapsam.
Sağlıcakla kalın.