Mustafa UYSAL
Emekli İmam Hatip
Genç ve fakir adama sormuşlar.
Çam ağacı sana neyi hatırlatır.
Cevap: Kuru fasülye'yi.
Peki koyun sürüsü.?
Cevap: Kuru fasülye'yi.
İpte asılı çamaşır.?
Cevap: Kuru fasülye'yi.
İnşaat görüntüsü.?
Cevap: Kuru fasülye'yi.
Yahu bunca alakasız şey nasıl olurda sana aynı şeyi hatırlatır.
Sen'in aklından zorunmu var.?
Yok'sa bizimle kafamı buluyorsun.?
Hayır ben şu anda kurt gibi açım.
Ve aylardır kuru fasülye yemedim.
İyi o zaman şurdan bir fasülye konserve açalım da ye.
Hem sen'in hasretin bitsin, hem biz'de sevaba girelim.
Olmaz demiş genç ve fakir adam.
Bir kere onu anam yapacak.
Bizim köyün fasülye'sinden yapacak.
Odun ateşinde yapacak.
Kalaylı bakır tencerede yapacak.
Sâde yağ ile yapacak.
İçinde "kemikli" koyun eti olacak.
Özellikle kemikli et olacak.
Köy domatesi salçası ile yapacak.
Acılı, hattâ bol acılı olacak.
Yer sofrasında, sini üstünde olacak.
Kalaylı bakır sahanda olacak.
Ocaktan yeni inmiş olacak.
Yanı başında mor baş soğan yumruklanmış olacak.
Ben başına bağdaş kurmuş olacağım.
Buharı havaya çıkarken ben üstüne pul biber serpeceğim.
Tam buğday somunundan
kopardığım bir parçayı suyuna banacağım.
Yanı başımda köy çeşmesinden,
yeni doldurulmuş kırmızı testide buz gibi soğuk su'da olacak.
Ulan sen'in bu keyfini;
daha bu şehrin en zengini sürmedi.
Sen bu kafayla kuru fasülye hasretinden gidersin.
Diyen dostlarına:
Alt ucu bir kuru fasülye dedim.
Onu da ağız tadıyla yemedikten sonra. demiş garibim.
İki gün önce sabah dokuz otuz civarında telefonum çaldı.
Tanımadığım bir ses.
Bilmediğim bir numara.
- Hocam ben Kastamonu’dan arıyorum.
Adım... ..... ....
Ben Ahmet Tek abinin arkadaşıyım.
Sizde okuldan arkadaşmışsınız.
- Doğrudur.
- Sizin bir aylık dağ başında,
telefon çekmez bir yerde,
çam hışırtılı, kuş sesi hariç,
sesten arınmış bir mekan hayaliniz varmış.
Ahmet abi benden rica etti,
ben şimdi yer bakıyorum.
Siz ne zaman musaitsiniz.?
Odamda ayaktayım.
Dışarısı aydınlık.
Araba gürültüsü geliyor yoldan.
Yani rüyada değilim.
Telefon konuşmamız biter bitmez, bir kenarda uvuna uvuna ağlamam lazım.
Dedim ki telefondaki değerli kardeşime.
Üstadım o adı üstünde bir hayaldi.
Benim değerli arkadaşım sağ olsun size ansıtmış.
İnanın o hayali yaşamış gibi oldum.
Çok ama çok teşekkür ediyorum.
Hayat şartları malûm.
Kaldı ki ben evimin dışında hiç bir yerde rahat edemem.
(Kabirde belki.)
Size ve Ahmet Tek beye nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum.
Allah'a emanet olunuz.
Kamyoncu kırılan Ahmet abim,
böyle bir jeste karşı derdi ki:
‘Bu adamın iyiliği, beni ecelimden evvel öldürecek.’
Dünya iyi insanların iyi niyeti ve duasıyla ayakta durur diye bir inanç var Anadolu'da.
Galiba öyle.
Genç ve fakir adamın kuru fasülye hayali ile ben'im sessiz, tenha yer hayalim.
Ne derler Anadolu'da:
Hem kel hem hodul.
(Biz'im köyde fodul).
Sağlıcakla kalınız.
Emekli İmam Hatip
Genç ve fakir adama sormuşlar.
Çam ağacı sana neyi hatırlatır.
Cevap: Kuru fasülye'yi.
Peki koyun sürüsü.?
Cevap: Kuru fasülye'yi.
İpte asılı çamaşır.?
Cevap: Kuru fasülye'yi.
İnşaat görüntüsü.?
Cevap: Kuru fasülye'yi.
Yahu bunca alakasız şey nasıl olurda sana aynı şeyi hatırlatır.
Sen'in aklından zorunmu var.?
Yok'sa bizimle kafamı buluyorsun.?
Hayır ben şu anda kurt gibi açım.
Ve aylardır kuru fasülye yemedim.
İyi o zaman şurdan bir fasülye konserve açalım da ye.
Hem sen'in hasretin bitsin, hem biz'de sevaba girelim.
Olmaz demiş genç ve fakir adam.
Bir kere onu anam yapacak.
Bizim köyün fasülye'sinden yapacak.
Odun ateşinde yapacak.
Kalaylı bakır tencerede yapacak.
Sâde yağ ile yapacak.
İçinde "kemikli" koyun eti olacak.
Özellikle kemikli et olacak.
Köy domatesi salçası ile yapacak.
Acılı, hattâ bol acılı olacak.
Yer sofrasında, sini üstünde olacak.
Kalaylı bakır sahanda olacak.
Ocaktan yeni inmiş olacak.
Yanı başında mor baş soğan yumruklanmış olacak.
Ben başına bağdaş kurmuş olacağım.
Buharı havaya çıkarken ben üstüne pul biber serpeceğim.
Tam buğday somunundan
kopardığım bir parçayı suyuna banacağım.
Yanı başımda köy çeşmesinden,
yeni doldurulmuş kırmızı testide buz gibi soğuk su'da olacak.
Ulan sen'in bu keyfini;
daha bu şehrin en zengini sürmedi.
Sen bu kafayla kuru fasülye hasretinden gidersin.
Diyen dostlarına:
Alt ucu bir kuru fasülye dedim.
Onu da ağız tadıyla yemedikten sonra. demiş garibim.
İki gün önce sabah dokuz otuz civarında telefonum çaldı.
Tanımadığım bir ses.
Bilmediğim bir numara.
- Hocam ben Kastamonu’dan arıyorum.
Adım... ..... ....
Ben Ahmet Tek abinin arkadaşıyım.
Sizde okuldan arkadaşmışsınız.
- Doğrudur.
- Sizin bir aylık dağ başında,
telefon çekmez bir yerde,
çam hışırtılı, kuş sesi hariç,
sesten arınmış bir mekan hayaliniz varmış.
Ahmet abi benden rica etti,
ben şimdi yer bakıyorum.
Siz ne zaman musaitsiniz.?
Odamda ayaktayım.
Dışarısı aydınlık.
Araba gürültüsü geliyor yoldan.
Yani rüyada değilim.
Telefon konuşmamız biter bitmez, bir kenarda uvuna uvuna ağlamam lazım.
Dedim ki telefondaki değerli kardeşime.
Üstadım o adı üstünde bir hayaldi.
Benim değerli arkadaşım sağ olsun size ansıtmış.
İnanın o hayali yaşamış gibi oldum.
Çok ama çok teşekkür ediyorum.
Hayat şartları malûm.
Kaldı ki ben evimin dışında hiç bir yerde rahat edemem.
(Kabirde belki.)
Size ve Ahmet Tek beye nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum.
Allah'a emanet olunuz.
Kamyoncu kırılan Ahmet abim,
böyle bir jeste karşı derdi ki:
‘Bu adamın iyiliği, beni ecelimden evvel öldürecek.’
Dünya iyi insanların iyi niyeti ve duasıyla ayakta durur diye bir inanç var Anadolu'da.
Galiba öyle.
Genç ve fakir adamın kuru fasülye hayali ile ben'im sessiz, tenha yer hayalim.
Ne derler Anadolu'da:
Hem kel hem hodul.
(Biz'im köyde fodul).
Sağlıcakla kalınız.