Ulvi EMRE
Sevgili dostlar; Birkaç gündür sizlere Kur'anı doğru anlayıp yorumlayan, Müslüman-Türk âlimlerinden birkaçını sizlere sunmaya, tanıtmaya çalıştım.
Yaşadığı yıllara dikkatle bakarsınız bu yılların 850-1450 yılları arası olduğu görülür. Ortak özellikleri yaşadıkları bölge yani Türkistan ve çevresi olması.
İslamın en önemli şartlarından birinin İLİM olduğunu bilerek ve anlayarak çalışarak, araştırarak ve çeşitli bilim dallarında yüzlerce eserler vererek, kendilerinden sonra gelecek olanlara ilimle uğraşmayı, araştırma yapmayı hem örnek olarak hemde miras olarak bırakmışlardır.
Bugün dünya üzerinde bu kadar çok bilim dalında eserler vermiş bir tek bilim adamına rastlıyamazsınız. Birde o günlerin imkansızlıklarını bir düşünün, elektirik yok,bigisayarlar yok elinizin altında dökümanlar yok, bir yerden başka bir yere gitmek için uçak, tren ve diger vasıtalar yok. Böyle bir devirde ömürlerini İLİM uğrunda feda eden bilim adamlarımızı mutlaka tanımak ve gençlerimize tanıtmak zorundayız.
Böyle çalışkan, böyle ilim sevdalısı bir milletin evlatları nasıl oldu da, okumayı, çalışmayı, araştırmayı, öğrenmeyi sevmeyen, ilim yolunda yürümekten aciz ve tembel bir insanlar olduk. Hangi hatalarımız bizi bu hallere getirdi? Daha düne kadar Avrupa milletleri okullarında ve üniversitelerinde bizim ilim adamlarımızın eserlerini ders kitabı olarak okuturlarken, şimdilerde biz onlardan, onların bilim adamlarının yazdıklarından istifade etmeye çalışır hale geldik.
Neden! 850-1450 yılları arasındaki üstünlüğümüzü devam ettiremedik. Neden? O devirde yetişmiş olan bilim adamlarımızı takip edecek nesilleri yetiştiremedik?
Bütün bu soruların cevabı; 1500 li yıllarda Yavuz Sultan Selimin Mısır seferinden dönerken, Arabistan' da hüküm süren ve devamlı isyan eden "Suud" kabilesinin ileri gelenlerini toplayıp İstanbul'un en güzel semtlerine yerleştirmeleriyle başlar. Zira İstanbul'a getirilen bu asi aşiretin liderleri ya hoca olarak camilerde görevlendirildi, ya da Şeyhül-İslam yani Diyanet işleri başkanı yapıldı. Örnek vermek gerekirse uzun süre Şeyhül-İslamlık yapan "Ebussud efendi" isminden de anlaşılacağı üzere, Arabistan’dan getirtilen bir suud. Peki bunda ne var diyeceksiniz, işte bunların verdikleri fetvalar ve vaaz sonrasında ilmin yerini tarikatlar, zikirler ve nafile ibadetler aldı. Bu tarihten sonra KUR'AN yanık yanık okunup, kuzu kuzu dinlenmeye başlandı. Hiç kimse okunan bu ayetlerde, bu surelerde yüce Allah ne diyor diye düşünüp sormadı.
Yüce Allah'ın AKIL' la ve İLİMLE ilgili yüzlerce ayeti görmezden gelindi ve millet olarak sufli bir hayata yönlendirildik. Yıllarca İngiliz istihbarat teşkilat başkanlığı yapmış olan zat hatıralarında şöyle yazıyor: "Türkiye de 70 den fazla tarikat kurarak Türklerin elinden kılıcı, kalemi, kitabı ve silahı aldık, yerine ellerine teşbih verdik ondan sonra dünya da bizde rahat ettik." Düşünün ki! Matbaanın ülkeye girmesi tam 250 yıl bu zihniyet tarafından engellenmiştir. Aynı zihniyet Bisiklete şeytan icadı diyerek tüm yeniliklere ve buluşlara ülke kapısını kapatmıştır.
Yine aynı zihniyet, dünyada ilk uçuş denemesini, Galata kulesinden, Anadolu yakasına uçarak gerçekleştiren HAZERFAN AHMET ÇELEBİ’yi içerisine şeytan girmiş deyip fetva vererek idamına sebep olmuşlardır. Yine dünyada ilk defa roketi icat eden ve bu roketin üzerine binip uçuş yapan LAGARİ HASAN ÇELEBİ’yi de içerisine şeytan girmiş katli vaciptir fetvası üzerine padişah 4. Murat idam hükmünü sürgüne çevirmiş ve Kırıma sürgün edildikten iki sene sonra vefat etmiştir. Düşünün daha 1300 yıllarda RASATHANE kurarak gökyüzünü inceleyen büyük Türk âlimi ULUĞ BEĞ' in çalışmaları arkasından gelenler tarafından devam ettirilebilseydi, bugün yalnız Dünya üzerinde değil, Uzayda da Türk hâkimiyeti olacak ve devam edecekti.
Biraz Kur'anı ve hadisleri okuyup anlama çabasına girselerdi, yüce peygamberin ilimle ilgili sözlerine kulak verir ve elinde tespih bir köşeye çekilip münzevi bir hayat sürmezlerdi. İşte o hadislerden sadece biri:
“DÜNYAYI İSTEYEN İLME SARILSIN, AHİRETİ İSTEYEN İLME SARILSIN, HEM DÜNYAYI VE HEM DE AHİRETİ İSTEYENLER YİNE İLME SARILSIN.”
Konu ile ilgili daha geniş bilgi almak isteyenler, ALTIN IŞIK ve TÜRK TARİHİNİN GÖZYAŞLARI adlı kitaplarıma bakabilirler.
Tüm dostlarıma, hayırlı, huzurlu ve sağlıklı günler diler sevgi ve saygılar sunarım.