Mustafa UYSAL
(Emekli İmam Hatip)
Yoğurt'u yumruğumla yediğim günlerim oldu herkes gibi.
Herkesten akıllı ben'im dediğim günlerde.
Geceyi gündüzü farketmedim bir zaman.
Meğer:
hayatın "H" sından habersiz yaşadığım zamanlarmış o zamanlar.
Şimdi mi.??????
İnanın buraya nasıl geldiğime hayret ediyorum.
Acımışlar bana canavar takımı.
Yaşım yetmiş bir (71).
Gençliğimde aynada göremediğimi, şimdi tuğlada görürüm sanıyorum.
Ancak yanılıyorum.
Aslında öyle değil.
Belki bana öyle geliyor.
Çünkü her gün bir şekilde,
eyvah dediklerim oluyor.
Anladım ki dünyayı çözemeden öleceğim.
Daha doğrusu insanları.
Çocuklarıma bazen diyorum.
Hiç kimseye, ama hiç kimseye sonsuz güvenmeyin.
Sizin için canını vermeye hazır olan banada.
Tabii'ki bunu,
konunun önemini anlasınlar diye söylüyorum.
Ama anladıklarını sanmıyorum.
Zira benim şartlarımla onlarınki aynı değil.
Rivayet edilir ki;
Akif merhum bir gün sohbet te,
İki yüzlü adam arıyorum bulamıyorum der.
Efendim çevre onlarla dolu diyenlere;
Ben iki yüzlü arıyorum,
Etraf dört, beş, altı yüzlülerle dolu diye yakınır insanlardan.
Şimdilerde bez maske takıyoruz ya.
İnanın görünmez maske takılı o kadar insan suratlı tanıdım ki,
bu dünyada.
İnsanlardan ürker oldum.
En çokta politik hasta olduğum zaman ki arkadaşlarımdan.
Orayı geçiyorum.
Ancak o kadar çok şey öğrendim ki onlardan.
Hiçbir zaman emeklerinin karşılığını ödeyemem.
Şeytanın onlardan korktuğunu sanıyorum.
Mezarlıkta rastladım birine yıllar sonra.
Kalabalık'ta merhaba edecek oldu.
Yahu birgün burada buluşacağımızı biliyordum da,
öldükten sonra sanıyordum dedim kendi kendime.
Kulağı olan herkese söylüyorum:
"Hiçbir faniye sonsuz itimad etmeyin".
Zira Allah onunla imtihan ediyor kulunu.
Çünkü ben'i sınadı onlarla.
O sonsuz itimad;
Belli'ki gayretullaha dokunuyor.
Burayı da geçiyorum.
Üç aylık bebeğin eline bir şey verin.
Doğru kendi ağzına götürüyor.
Hiçbir şeyi bilmeyen biri,
bunu nereden biliyor dersiniz.
Bilmiyor aslında.
Fıtrattan o fıtrattan.
O mezara kadar öyle gider.
Önce ben.
Sonra yine ben.
Sonra.....sonra.. sonra.. yine ben.
Belki lazım olursun diye,
ölmemen için sen.
Bir tek istisnası var bunun.
Sıkı durun.
Tamda dün, bolca pohpohladığımız kadın neslinin "anne olanı" var'ya işte o mübarek canlı.
Yavrusu için önce sen diyebilen tek canlı türü ben'im bildiğim.
Hayvanlarda da anne olanlar aynı.
Köy hayatı olanlar çok iyi bilirler.
O yüzden söylenmiştir:
Bir insanın hayatınının en karanlık günü;
Annesini kaybettiği gündür diye.
Dün şöyle bir haber turu yaptım kısaca.
Yahu ne kadar çok kadın kıymeti bilirmişizde,
ben'im haberim yokmuş.
İnsanın gözleri yaşarıyor.
Bir an için kendimi İsveç vatandaşı sandım.
İtiraf edeyim ki,
en çok'ta içinde ömrümü tükettiğim dindar kesim bilmez kadın kıymetini.
Nereden mi biliyorum.
Kendimden biliyorum arkadaş kendimden.
Hiç şüphesiz içinde istisnası vardır.
Onları tenzih edelim tamam.
Ancak bu bir realite.
Kadın kocasının hakkını ödeyebilmek için,
diye başlayan o kadar çok safsata varki burada yazacak yüzüm yok.
Ehli bilir bunları.
Şu anda şekerim yükseliyor bu uydurmaları hatırladıkça.
Bir itirafla bitiriyorum.
Ben hanımıma ilk çiçeği 2002 de,
yâni yirmi sene önce Almanya'da aldım.
Onu'da Almanlara baka baka.
Bütün marketlerin çıkışında çiçek harmanı var malûm.
İLLÂ evine çiçekle gidiyor Alman.
Üzüm üzüme baka baka karardı.
Ben'de alır oldum.
Demek ki bu bir kültür meselesi.
Hocam sen öylesin diye herkesi öylemi sanıyorsun diyebilirsiniz.
Tamam teslim oluyorum.
Sizin ömrünüz hanıma çiçek taşımakla geçmiş olsun.
Hiç değilse çiçekle bitirdik.
Sağlıcakla kalın.
(Emekli İmam Hatip)
Yoğurt'u yumruğumla yediğim günlerim oldu herkes gibi.
Herkesten akıllı ben'im dediğim günlerde.
Geceyi gündüzü farketmedim bir zaman.
Meğer:
hayatın "H" sından habersiz yaşadığım zamanlarmış o zamanlar.
Şimdi mi.??????
İnanın buraya nasıl geldiğime hayret ediyorum.
Acımışlar bana canavar takımı.
Yaşım yetmiş bir (71).
Gençliğimde aynada göremediğimi, şimdi tuğlada görürüm sanıyorum.
Ancak yanılıyorum.
Aslında öyle değil.
Belki bana öyle geliyor.
Çünkü her gün bir şekilde,
eyvah dediklerim oluyor.
Anladım ki dünyayı çözemeden öleceğim.
Daha doğrusu insanları.
Çocuklarıma bazen diyorum.
Hiç kimseye, ama hiç kimseye sonsuz güvenmeyin.
Sizin için canını vermeye hazır olan banada.
Tabii'ki bunu,
konunun önemini anlasınlar diye söylüyorum.
Ama anladıklarını sanmıyorum.
Zira benim şartlarımla onlarınki aynı değil.
Rivayet edilir ki;
Akif merhum bir gün sohbet te,
İki yüzlü adam arıyorum bulamıyorum der.
Efendim çevre onlarla dolu diyenlere;
Ben iki yüzlü arıyorum,
Etraf dört, beş, altı yüzlülerle dolu diye yakınır insanlardan.
Şimdilerde bez maske takıyoruz ya.
İnanın görünmez maske takılı o kadar insan suratlı tanıdım ki,
bu dünyada.
İnsanlardan ürker oldum.
En çokta politik hasta olduğum zaman ki arkadaşlarımdan.
Orayı geçiyorum.
Ancak o kadar çok şey öğrendim ki onlardan.
Hiçbir zaman emeklerinin karşılığını ödeyemem.
Şeytanın onlardan korktuğunu sanıyorum.
Mezarlıkta rastladım birine yıllar sonra.
Kalabalık'ta merhaba edecek oldu.
Yahu birgün burada buluşacağımızı biliyordum da,
öldükten sonra sanıyordum dedim kendi kendime.
Kulağı olan herkese söylüyorum:
"Hiçbir faniye sonsuz itimad etmeyin".
Zira Allah onunla imtihan ediyor kulunu.
Çünkü ben'i sınadı onlarla.
O sonsuz itimad;
Belli'ki gayretullaha dokunuyor.
Burayı da geçiyorum.
Üç aylık bebeğin eline bir şey verin.
Doğru kendi ağzına götürüyor.
Hiçbir şeyi bilmeyen biri,
bunu nereden biliyor dersiniz.
Bilmiyor aslında.
Fıtrattan o fıtrattan.
O mezara kadar öyle gider.
Önce ben.
Sonra yine ben.
Sonra.....sonra.. sonra.. yine ben.
Belki lazım olursun diye,
ölmemen için sen.
Bir tek istisnası var bunun.
Sıkı durun.
Tamda dün, bolca pohpohladığımız kadın neslinin "anne olanı" var'ya işte o mübarek canlı.
Yavrusu için önce sen diyebilen tek canlı türü ben'im bildiğim.
Hayvanlarda da anne olanlar aynı.
Köy hayatı olanlar çok iyi bilirler.
O yüzden söylenmiştir:
Bir insanın hayatınının en karanlık günü;
Annesini kaybettiği gündür diye.
Dün şöyle bir haber turu yaptım kısaca.
Yahu ne kadar çok kadın kıymeti bilirmişizde,
ben'im haberim yokmuş.
İnsanın gözleri yaşarıyor.
Bir an için kendimi İsveç vatandaşı sandım.
İtiraf edeyim ki,
en çok'ta içinde ömrümü tükettiğim dindar kesim bilmez kadın kıymetini.
Nereden mi biliyorum.
Kendimden biliyorum arkadaş kendimden.
Hiç şüphesiz içinde istisnası vardır.
Onları tenzih edelim tamam.
Ancak bu bir realite.
Kadın kocasının hakkını ödeyebilmek için,
diye başlayan o kadar çok safsata varki burada yazacak yüzüm yok.
Ehli bilir bunları.
Şu anda şekerim yükseliyor bu uydurmaları hatırladıkça.
Bir itirafla bitiriyorum.
Ben hanımıma ilk çiçeği 2002 de,
yâni yirmi sene önce Almanya'da aldım.
Onu'da Almanlara baka baka.
Bütün marketlerin çıkışında çiçek harmanı var malûm.
İLLÂ evine çiçekle gidiyor Alman.
Üzüm üzüme baka baka karardı.
Ben'de alır oldum.
Demek ki bu bir kültür meselesi.
Hocam sen öylesin diye herkesi öylemi sanıyorsun diyebilirsiniz.
Tamam teslim oluyorum.
Sizin ömrünüz hanıma çiçek taşımakla geçmiş olsun.
Hiç değilse çiçekle bitirdik.
Sağlıcakla kalın.