Ulvi EMRE
Cumartesi günü şehrin ana caddesinde şöyle bir dolaşmaya çıktım. Gördüklerim karşısında şaşırdım. Zira şehrin ana caddesinde kendi halkımızdan daha çok, yabancılar dolaşmaktaydılar.
Bunların çoğu çeşitli ülkelerden yurdumuza niçin geldikleri belli olmayan çoğunluğu suriye ve Afrika kökenli oldukları konuşmalarından ve renklerinden belli olan kişilerdi. Toplu halde beşerli guruplar halinde yüksek sesle ve birbirleriyle şakalaşarak gezerlerken, bizim halkımızda onlara şaşkın şaşkın bakıp duruyorlardı. Bir yaşlı teyzemizin onlar hakkında ve onları ülkemize sokanlar hakkındaki sözlerini yakın çevresinde bulunanlar alkışladılar.
Dönüşte alış veriş yapmak için önünde durduğum manavda çalışanlardan iki kişinin aralarında yine yabancı bir dille konuştuklarını duyunca, hangi ülkeden olduklarını sorduğumda "Afganlıyız" cevabını aldım. Üzüntülü bir şekilde eve dönüp binanın merdivenlerinden çıkarken, yukarıdan aşağıya inmekte olan üç kişinin yine yabancı bir dille konuştuklarını duyunca ne arıyorsunuz burada diye sordum. En üst kattaki dairede tadilat var biz orada çalışıyoruz dediler. Hangi milletten olduklarını sorduğumda ise aldığım cevap "biz Suriyeliyiz" oldu.
Benim milletimin, üniversiteden mezun olmuş gençleri işsiz dolaşırken bunlara iş verilmesinin ne kadar doğru olduğunu kamunun vicdanına bırakıyorum.
Değerli dostlarım, arkadaşlarım, öğrencilerim;
Hangi siyasi görüşte olursak olalım. Hangi partiye gönül vermiş olursak olalım önceliğimiz "VATAN" Olmalıdır.
Yaşım 76 ülkemin hiç bu kadar sahipsiz bırakıldığını görmedim.
Benim ülkem her yabancının rahatça girip çıktığı yolgeçen hanı mıdır?
Bu şekilde üzüntülü bir halde eve çıkıp televizyonu açıp haberleri dinlerken üzüntümden mideme ağrılar girdi.
Bu üzüntü içerisinde önce Necip Fazıl Kısakürek'in Sakarya adlı şiirindeki şu iki dize zihin ekranıma düştü.
"Öz yurdumda garip, vatanımda parya" oldum.
Ve büyük şairimiz Mehmet Akif Ersoy:
" SAHİPSİZ OLAN VATANIN BATMASI HAKTIR.
SEN SAHİP OLURSAN BU VATAN BATMAYACAKTIR."