Mahmut TOPTAŞ
Yeme, içme, barınma, ısınma, aydınlanma, eğitim gibi ihtiyaçlar, olmazsa olmazlarımızdandır.
Bunun için de olanlar ile olmayanların yardımlaşmasını emreder Rabbimiz.
Namazda okuduğumuz ayetlere kulak verelim, anlamaya ve ona göre yaşamaya çalışalım.
Mesela, her gün namazımızda okuduğumuz Maun süresinde dini yalanlayanların özellikleri anlatılırken:
أَرَأَيْتَ الَّذِي يُكَذِّبُ بِالدِّينِ (1)
1- Gördün mü o dini yalanla¬yanı?
فَذَلِكَ الَّذِي يَدُعُّ الْيَتِيمَ (2)
2- İşte Odur yetimi iten,
وَلَا يَحُضُّ عَلَى طَعَامِ الْمِسْكِينِ (3)
3- Miskini doyurmaya teşvik etmeyen” denir (Maun süresi ayet 107/1-3)
Fakirin karnının doyurulması için çalışmaz, gayret göstermez ve teşvikte bulunmaz.
Başkasına söylemiyor, okuyana söylüyor.
Cehennemliklerle cennetliklerin ahirette konuşacaklarını haber verirken:
فِي جَنَّاتٍ يَتَسَاءَلُونَ (40) عَنِ الْمُجْرِمِينَ (41)
40- 41- Onlar cennetlerde, Suçlulara, sorarlar:
مَا سَلَكَكُمْ فِي سَقَرَ (42)
42- Sizi Sakar'a (Cehenneme) iten nedir?
قَالُوا لَمْ نَكُ مِنَ الْمُصَلِّينَ (43)
43- Dediler: "Biz namaz kılanlardan değildik,
وَلَمْ نَكُ نُطْعِمُ الْمِسْكِينَ (44)
44- Fakiri doyurmazdık” derler.(Müddessir, süresi ayet 74/41-44)
Namazı kılmamaları ve fakiri doyurmamaları cehenneme girme sebeplerinden iki tanesidir.
“Allah isteseydi fakirleri de zengin ederdi” sözü Müslümana ait değildir.
Kafirlere ait olduğunu Rabbimiz haber verir:
Buyurun okuyun:
وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ أَنْفِقُوا مِمَّا رَزَقَكُمُ اللَّهُ قَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لِلَّذِينَ آَمَنُوا أَنُطْعِمُ مَنْ لَوْ يَشَاءُ اللَّهُ أَطْعَمَهُ إِنْ أَنْتُمْ إِلَّا فِي ضَلَالٍ مُبِينٍ (47)
47- Onlara "Allah'ın size rızk olarak verdiğinden ihtiyaç sahiple¬rine infak edin" denildiğinde, kâfirler mü’minlere: "Allah dileseydi doyurabileceği kim¬seleri biz mi doyuracağız? şüphesiz siz apaçık bir sa¬pıklık içindesiniz" der¬ler.” (Ya-Sin süresi ayet 36/47)
Sevgili peygamberimiz:
مَا آمَنَ بِي مَنْ بَاتَ شَبْعَانًا وَجَارُهُ جَائِعٌ إلَى جَنْبِهِ وَهُوَ يَعْلَمُ
“Yanı başındaki komşusunun aç olduğunu bildiği halde tok yatan, bana (hakiki anlamda) iman etmiş olmaz” buyurmuş.” (Tirmizi, Sünen, K. Zühd, bab 2, Hakim, Müst, edrek, K. Edeb, Hadis no 7707, Beyhaki, Şuab’ül İman, Hadis no 197)
Ayrıca Sevgili peygamberimiz buyurur:
لا يُؤْمِنُ أَحَدُكُمْ حَتّى يُحِبَّ َلأخيهِ ما يُحِبُّ لِنَفْسِهِ
“Sizden biri, kendisi için arzu ettiğini, kardeşi için de arzu etmedikçe (gerçekten) iman etmiş olmaz” buyurmuş. (Buhari, Sahih, K. İman, Müslim, İman, Ahmet, Müsned, 3/176, 272, 278)
Yardımın ölçüsünü de yine sevgili peygamberimiz koymuş:
3139 - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ حَدَّثَنَا الْأَعْمَشُ عَنْ الْمَعْرُورِ بْنِ سُوَيْدٍ قَالَ مَرَرْنَا بِأَبِي ذَرٍّ بِالرَّبَذَةِ وَعَلَيْهِ بُرْدٌ وَعَلَى غُلَامِهِ مِثْلُهُ فَقُلْنَا يَا أَبَا ذَرٍّ لَوْ جَمَعْتَ بَيْنَهُمَا كَانَتْ حُلَّةً فَقَالَ إِنَّهُ كَانَ بَيْنِي وَبَيْنَ رَجُلٍ مِنْ إِخْوَانِي كَلَامٌ وَكَانَتْ أُمُّهُ أَعْجَمِيَّةً فَعَيَّرْتُهُ بِأُمِّهِ
فَشَكَانِي إِلَى النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَلَقِيتُ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ يَا أَبَا ذَرٍّ إِنَّكَ امْرُؤٌ فِيكَ جَاهِلِيَّةٌ قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ مَنْ سَبَّ الرِّجَالَ سَبُّوا أَبَاهُ وَأُمَّهُ قَالَ يَا أَبَا ذَرٍّ إِنَّكَ امْرُؤٌ فِيكَ جَاهِلِيَّةٌ هُمْ إِخْوَانُكُمْ جَعَلَهُمْ اللَّهُ تَحْتَ أَيْدِيكُمْ فَأَطْعِمُوهُمْ مِمَّا تَأْكُلُونَ وَأَلْبِسُوهُمْ مِمَّا تَلْبَسُونَ وَلَا تُكَلِّفُوهُمْ مَا يَغْلِبُهُمْ فَإِنْ كَلَّفْتُمُوهُمْ فَأَعِينُوهُمْ
“Elinizin altındakilere yediğinizden yediriniz, giydiğinizden giydiriniz” buyurmuş. (Müslim, Sahih, K. Eyman, Babaü Itamül memluk)
Ayetten örnek ver diyenlere de yeminini bozan bir kişinin keffaret olarak on fakiri doyuracağında ölçü, yemin yapan kişinin maddi durumuyla orantılı olduğunu şöyle haber verir:
لَا يُؤَاخِذُكُمُ اللَّهُ بِاللَّغْوِ فِي أَيْمَانِكُمْ وَلَكِنْ يُؤَاخِذُكُمْ بِمَا عَقَّدْتُمُ الْأَيْمَانَ فَكَفَّارَتُهُ إِطْعَامُ عَشَرَةِ مَسَاكِينَ مِنْ أَوْسَطِ مَا تُطْعِمُونَ أَهْلِيكُمْ أَوْ كِسْوَتُهُمْ أَوْ تَحْرِيرُ رَقَبَةٍ فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ ثَلَاثَةِ أَيَّامٍ ذَلِكَ كَفَّارَةُ أَيْمَانِكُمْ إِذَا حَلَفْتُمْ وَاحْفَظُوا أَيْمَانَكُمْ كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمْ آَيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
“Allah sizi kasıtsız yeminle¬rinizden hesaba çekmez. Ancak bilerek yaptığınız yeminler¬den he¬saba çeker. Bilerek yapılıp bo¬zulan yemi¬nin keffareti; ailenizi do¬yurduğunuz yeme¬ğin orta halli¬siyle on fakiri doyur¬maktır, veya on fakiri giydirmek veya bir köle azad etmektir. Kim bunları bulamazsa üç gün oruç gerekir. İşte yemin ettiğinizde yeminle¬rinizi boz¬manın cezası budur. Yeminle¬rinizi koru¬yun. Şükre¬desiniz diye Allah ayet¬lerini size işte böyle açıklar.” (Maide süresi ayet 5/89)
Siz, benim dediklerime bakmayınız, Rabbimizin ayetleri ile, onun gönderdiği elçinin hadislerine göre hareket ediniz.
Bu makaledeki ayet ve hadisleri yeniden okuyunuz.