Algı salgının altında düşünüp konuşuyor muyuz, yoksa kendi akıl ve irademizle mi düşünüp, mantık yürütüp konuşuyoruz.
Soru, “Bomba, füze, öldürme, yaralama, mala, cana, zarar verme” kelimelerini duyduğumuzda akla ilk kimler veya hangi devletler gelir?
Mesela Norveç aklınıza geldi mi?
Gelmediği kanaatindeyim. Hâlbuki çoğunluğu çocuk olmak üzere 77 kişiyi öldürmek, 242 kişiyi yaralamak ve sakat bırakmakla son elli yılın rekorunu elinde tutan 1979 Oslo doğumlu üniversite mezunu Anders Behring Breivik, Norveçlidir.
Devlet olarak hangisidir?
Nüfusuyla orantılı olarak söyleyeceksek işgalci İsrail, haksız yere insan öldürmede dünya birincisidir.
Öldürülen insan sayısıyla değerlendirirsek, rekor Amerika’dadır.
Öldürdüğü insanların hepsinin ülkesine uzaklığı on binlerce kilometre uzaklıktadır.
Bunlar, sınır ihlali yapamazlar.
Silahlarının menzili bin metreyi geçmez.
Bir defa atarsa tamire gitmesi gerekir.
İşte sömürme ile semirmeyi temsil eden devlet, on binlerce kilometre uzaktaki insanların ülkesine geliyor, Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de milyonlarca Müslüman öldürüyor.
Siyonistler, Filistin’de evinden barkından ettiği Müslümanların yurtlarını işgal ettikten sonra hepsini yok etmek için saldırdığında savaş uçakları ve gemileriyle yardımına koşan da Amerika oluyor.
Son bin yıl içinde, bütün devletlere karşı isyan bayrağı çeken ayrılıkçıların bin yılda öldürdüğü insan sayısı, Hıristiyan Alman Nazilerinin veya Amerikalıların veya Hıristiyan Rusların elli yılda öldürdüğüne denk olamaz.
İnternetten Filistin haritasının 1948’deki çizimiyle şimdiki haline baktığınızda yeniden eski bilgilerinizi silerek bakınız.
1948’de nokta kadar olan işgalcilerin haritası, şimdilerde Filistinlilerin haritası nokta gibi kalmış ve son noktayı da silme yarışında olanları görelim.
Kulak verdiğimiz kanallara dikkat edelim.
İçtiğimiz suyun kanalının temiz olmasından daha fazla duyduğumuz kanalların daha temiz olmasına gayret gösterelim.
Bunu yaparken, hadsizlere haddini bildirirken halkımızın eğitimine de dikkat edelim.
Müslümanlar her yatsı namazından sonra Bakara Sûresi’nin son iki ayetini okuyarak yatarlar.
Camilerde imam ve müezzinlerimiz Bakara Sûresi’nin son iki ayetini bu “Amene-r-Rasulü” diye başlayan ayetleri cemaat da ezberlesin diye okurlar ve uluslararası büyük bir siyaset yaparlar.
“Biz bütün peygamberlere ve bütün kitaplara iman ederiz” diyerek bütün insanlık ailesine iyi ve barışçıl gözle bakarlar ve barışçıl sözle hitap ederler.
Dünya siyasetini ve dünya ticaretini tek elden yönetmek için iki bin insanı eğitmenin yeterli olacağına inananlardan değiliz.
Dünyada yaşayan her insanın gücü oranında buna katkıda bulunması gerektiğine inanırız.
Onun için imam, cemaatine “Gönderilen her peygambere ve indirilen her kitaba inanırız” ayetini ezberletir.
Ve bunu DEF (Dünya Ekonomik Form) adına değil, kâinatı yaratan adına yaparak bağımsızlığını da ilan eder.
Bu inançla yetişen Müslümanların yönetiminde diğer dinlere mensup insanlar 1300 yıl güven içinde yaşamışlar ama çağdaş dünyamızda Amerika, dünyada yaşayan bütün Müslüman’dan rahatsız ve onların tamamını yok etmek için her yere asker gönderdi.
Ataları da İspanya’daki Müslümanlardan bir tane dahi bırakmamakla iftihar ediyorlar.
İsrailliler, Filistin’deki Müslümanların evini, bağını, dükkânını işgal ettikten sonra sokak ortasında yatıp kalkmasına bile tahammül edemiyorlar.
Çağımızda ulaşım ve haberleşme araçlarının baş döndürücü bir süratle gelişmesi, dünyayı bir şehir haline getirdi. Bazı yazarlara göre bir köy oldu dünya.
Bana göre ise apartman gibi oldu.
Üst katta biri, duvara bir çivi çaksa, alt kattaki gürültüsünü duyar ya, işte aynen öyle.
Dünyanın bir ucundaki devletin biri uzaya bir uydu çaksa veya denize bir bomba atsa, öbür ucundaki hemen duyar ve binlerce kilometre uzağındaki denizin balıklarını sanki kendi akvaryumunun balıklarıymış gibi korumaya kalkar veya protesto eder.
“Şimdi bu apartman yönetmeliği kime göre olsun?” sorusu insanları meşgul ediyor.
Yahudi’ye göre olsun diyenler var.
Ama Muharref Tevrat’ta: “Ve milletlerin sütünü emeceksin ve kralların memesini emeceksin... (İşaya 60/16) derse küreselleşen dünyada bütün milletler gelip Yahudilere sütünü sağdırır mı?
Yıllarca Almanların sütünü sağmışlar ama tekmeyi çok şiddetli yemişler.
200 daireli bir apartmanda oturur gibi her şeyiyle birbirine yaklaşan milletlerin apartman yönetmeliği Yahudi’ye göre olmaz.
Milyarlarca Hıristiyan’ın ve Müslüman’ın iman ettiği Hz. İsa’nın peygamberliğini kabul etmediği gibi Hz. Meryem validemize de iyi söz söylemezler. Üstüne üstlük bütün milletleri sağmal inek görürler.
Hıristiyanlar ise Yahudilere: “Ey engerek, ey yılan nesli...” diyerek başlar. (Matta 12/34, 23/33)
Böylece Yahudileri dışlar. Hz. Muhammed’i ve Kur’an’ı inkâr ederek milyarlarca Müslüman’ı dışlar.
Kur’an-ı Kerim ise 18 ayetinde “Ey insanlar...” diye başlar.
5 ayetinde “Ey Adem’in çocukları...” diye başlar ve bugün yedi milyar insanı Adem aleyhisselâmın çocuğu olarak görür ve insan olarak hitap eder.
“Ey engerek yılanları, sağmal inekler” demez.
12 ayette “Ey ehli kitap...” diyerek Yahudi ve Hıristiyanlara kitabı seven, sayan, sahip olan insanlar olarak bakar.
6 ayette “Ey İsrail oğulları...” diyerek başlar.
İsrail, Ya’kub aleyhisselâmın adıdır.
Yani Kur’an bize edep öğretir.
Yahudilere ve bir kısım Hıristiyanlara “Ey peygamber çocukları” diyerek çağırmamızı ister.
Bir de Türkiye’de bugün bütün kiliselerin çanları çalar ama Avrupa Birliği devletlerinde hâlâ minareden hoparlörle ezan okumak yasaktır.
Yazılan ve üflenenlere değil, yaşananlara bakalım.