“Yiyeceğimi alabilirsiniz,
Yatağımı satabilirsiniz,
Taş ocaklarında çalıştırabilirsiniz,
Çöplerinizi yedirebilirsiniz,
Ülkemi alabilirsiniz,
Gençleri hücreye atabilirsiniz,
Geçmişimizi talan, kitaplarımızı
yakabilirsiniz,
Etimi köpeklere parçalatabilirsiniz,
Köyümün çatılarına terör ağı
kurabilirsiniz,
Gözümün ışığını söndürebilirsiniz,
Anamın öpücüğünü yasaklayabilirsiniz,
Tarihimi çarpıtır, çocuklarımın
gülmesini yasaklayabilirsiniz,
Yaşam hakkımı yasaklayabilirsiniz,
Çevreme nefret duvarları örebilirsiniz,
Ama siz güneşin düşmanlarıyla
uzlaşmayacağım,
Damarıma kan bastıkça yüreğim,
‘direneceğim’ diye figan
etmiş.” (Türkçesi, K.E.)
Figan etmiş ama yüreğinde hep yangınlar çıkmış.
Mehmet Akif merhum, figanın dile gelmesinin zor
olduğunu, hatta hayal olduğunu, Hind&Pakistan’ın Ümmet şairi İkbal'in bile
ruhunda duyduğu heyecanları dile getirememekten şikayet ettiğini, yüreğe çöken
semum/zehrin üç beş aaaahhh la anlatılamayacağını ifade etmek için:
"Figâna söyletebilmek bir ızdırâbı,
hayâl!
Diyordu şâiri Hind’in o feylesof İkbâl:
“Heyecâna verdi gönülleri,
Heyecanlı sesleri gönlümün;
Ben o nağmeden müteheyyicim:
Ki yok ihtimâli terennümümün.”
“Benim de kalb-i harâbımda duyduğum
hicran,
Henüz duyulmadı mızrâbımın lisânından.
O bir “semûm”, onu nerden duyursun üç
beş “âh”?" diyor.
Kucağındaki çocuğunun kurşunla öldürüldüğünü
gören annenin feryadı arşı a’layı titretirken, bizim taşlaşmış yüreklerimizde
ancak yankılanıp feryat sahibi annenin sesini kendine döndürmek oluyor.
Tevfik ziyad (Türkçesi K.E.) ın kararlı
olduklarını:
“Düşüncemizi öldürmekten,
Yada yolumuzdan döndürmekten,
Bin defa daha kolay
İğne deliğinden deveyi geçirmek.” Diyor.
(Bülent Ecevit’in önsözüyle, Ribhi Hallum,
Belgelerle Filistin, Alan yayıncılık 1988)
“İğne deliğinden devenin geçmesi” ifadesi Kur’an-i Kerimden alınmadır.
Kur’an’ın ayetlerini inkar edenlerin cehennemde
ebedi kalacaklarını haber veren ayette:
إِنَّ الَّذِينَ كَذَّبُوا بِآَيَاتِنَا وَاسْتَكْبَرُوا
عَنْهَا لَا تُفَتَّحُ لَهُمْ أَبْوَابُ السَّمَاءِ وَلَا يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ حَتَّى
يَلِجَ الْجَمَلُ فِي سَمِّ الْخِيَاطِ وَكَذَلِكَ نَجْزِي الْمُجْرِمِينَ
“Muhakkak ayetlerimizi yalanlayanlara ve
onlara karşı kibirlenenlere göğün kapıları açılmaz. Deve iğne deliğinden
geçmeden cennete giremezler. İşte suçluları böylece cezalandırırız.” (A’raf
süresi ayet 7/40)
Deve de iğne deliğinden geçemeyeceğine göre,
diğer ayetlerde “Halidine fiha/Sonu gelmeyen, ebediyyen” şekliyle
ifade edildiği gibi cehennemden çıkamayacaklarını açıklayan ayetin bu ifadesini
kullanırken onlara “Biz bir ömür boyu Hak yolunda sizin zulmünüze uğrarken siz,
sonsuz senelerde cehennemde yanacaksınız hatırlatmasını da yapmış oluyor.
Siyonistler bu inceliği anlarlar mı? Denilirse
hepsi anlamaz ama Müslümanlara zulmetmekle meşgul birim bu inceliği de bilir.
Hatta Türk dilinde Fuzuli:
“Benim sırtımda öyle gam/keder yükü var
ki, eğer benim bu stres yükümü bir devenin sırtına yükleseniz, cehennemdeki
bütün kafirler cehennemden çıkar ve azab ehlinin hepsi sevincinde güler ve
oynar” diye
sadeleştirdiğimiz şu:
“Bu ğamlar kim benim vardır beîrin
sırtına vursan
Çıkar kâfir cehennemden güler oynar azâb
ehli” beytini bu gün
okuyanın biri “Ben bu şiirde hiçbir derinlik görmüyorum” diyebilir.
Halbuki Fuzuli bu şiirinde Allah’ın ayetlerini
yalanlayanların cehennemde ebedi kalacağını, deve iğne deliğinden geçerse,
kafirlerin de cehennemden çıkacağını söyleyerek bunun olmayacağını ifade eden:
إِنَّ الَّذِينَ كَذَّبُوا بِآَيَاتِنَا وَاسْتَكْبَرُوا
عَنْهَا لَا تُفَتَّحُ لَهُمْ أَبْوَابُ السَّمَاءِ وَلَا يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ حَتَّى
يَلِجَ الْجَمَلُ فِي سَمِّ الْخِيَاطِ وَكَذَلِكَ نَجْزِي الْمُجْرِمِينَ
“Muhakkak ayetlerimizi yalanlayanlara ve onlara
karşı kibirlenenlere göğün kapıları açılmaz. Deve iğne deliğinden geçmeden
cennete giremezler. İşte suçluları böylece cezalandırırız.” Ayetinden iktibas
yapmıştır. (A’raf süresi ayet 7/40)
Volkan gibi patlayan şiirini
okuduğumuzda mücahidin içinden gelen homurtuyu ve lavlarını görüyoruz ama onun
gönül derinliklerinde meydana gelen kızgın katmanları göremediğimizden uzaktan
yanardağ seyircisi gibi kalıyoruz.
Bu kendilerini Firavunun köleliğinden, zulmünden
kurtaran Musa aleyhisselama bile ihanet eden, onun Tur dağında kırk gün
kalmasını fırsat bilerek altından buzağı yapıp tapınan (Ta-Ha süresi ayet
20/87-88), güçlü kuvvetli bir orduyla karşılaştıklarında Musa
aleyhisselama “Haydi sen ve Rabbin harp edin biz de buradan
seyredelim” diyen,
قَالُوا يَا مُوسَى إِنَّا لَنْ نَدْخُلَهَا أَبَدًا
مَا دَامُوا فِيهَا فَاذْهَبْ أَنْتَ وَرَبُّكَ فَقَاتِلَا إِنَّا هَاهُنَا قَاعِدُونَ
“Musa'nın kavmi: "Ey Musa, onlar
orada kaldıkça biz oraya hiçbir zaman girmeyiz. Sen ve Rabbin gidiniz ve
onlarla harp ediniz. Biz burada oturacağız" demişlerdi.” (Maide süresi ayet 5/24)
Tur dağının kendilerini ezeceğini görünce “Tamam
Tevratı işittik” diyen ama tehlike geçince “İsyan ettik”
diyenler,
وَإِذْ أَخَذْنَا مِيثَاقَكُمْ وَرَفَعْنَا فَوْقَكُمُ
الطُّورَ خُذُوا مَا آَتَيْنَاكُمْ بِقُوَّةٍ وَاسْمَعُوا قَالُوا سَمِعْنَا وَعَصَيْنَا
وَأُشْرِبُوا فِي قُلُوبِهِمُ الْعِجْلَ بِكُفْرِهِمْ قُلْ بِئْسَمَا يَأْمُرُكُمْ
بِهِ إِيمَانُكُمْ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ
Hani "Size verdiğimiz (Tevrat)'ı
kuvvetle tutun ve onu dinleyin" diye Tur'u tepenizin üzerine kaldırıp
sizden kesin söz almıştık. "Dinledik isyan ettik" dediler. Ve
küfürleri nedeniyle buzağı kalplerine içirilmişti. De ki: "Eğer mü'min
iseniz imanınız size ne kötü şey emrediyor." (Bakara süresi ayet 2/93)
Allah’a ve Rasülü Musa aleyhisselam bile verdikleri
sözü tutmayan Siyonistlerle anlaşma, andlaşma, sözleşme imzalamanın hiç bir
faydası olmadığını yukarda adını verdiğim, önsözünü Sayın Bülent Ecevit’in
yazdığı kitapta, bütün sözleşmelerinin hiç birine uymadıklarını sözleşme
metinleri, tarihlerini veriyor ve uygulamadıklarını yazıyor.
Yiğitler, kahramanlar, mücahitler, Davud
aleyhisselamın sapanıyla, Amerika, İngiltere ve Avrupa devletlerinin, gönülsüz
desteklediği İsrail işgalcilerine, en az yüz yıldır, geri adım atmadan, Kudüs
direnişini sürdüren kardeşlerim, zalimlere direnişte dünyaya örnek oldunuz.
Size “kardeşlerim” derken
kendimden utanıyorum. Ağabeyimin benim kardeşim olduğunu babamla annem söyledi.
Ağabeyime bir zarar verseler hemen harekete geçeceğimi sanıyorum ama, Rabbimin
“Mü’minler kardeştir” sözüne aynı derecede karşılık veremediğim için
utanıyorum.
Allah’a dayanan, O’na güvenen siz şanlı
kahramanlara, çağın teknolojisinin ürettiği silahların, yüreklerinizde korku
meydana getiremeyeceğini bizlere de gösterdiniz.
Kudüs savunmasında cephede bizlere de dua
ediniz…..
Veya bize birkaç milyon doz cesaret aşısı
gönderiniz de, uyuyan canları, uyuşan kanları harekete geçirsin.
Biz de sizlere, içinde korku titreşimleri olan
dualar gönderelim.