Ebu Said el-Hudri, Sevgili Peygamberimizi tarif ederken,
“Peygamber (S.A.V.) odasında oturan bekâr bir kızdan daha utangaçtı. Hoşlanmadığı bir şeyi gördüğünde biz onu yüzünden anlardık” diyor. (Buhari, Sahih, K. Edep, bab 72)
Utanmazlar, arlanmaz, küstahlar ve hayâsızlar her çağda geçici rağbet görmüşler.
Sevgili Peygamberimiz zamanında bir adam kardeşini fazla hayâlı/utangaç olmasından dolayı ayıplıyordu.
Sevgili Peygamberimiz, o kardeşini çok utangaç olduğu için ayıplayan adama:
“Kardeşini ayıplamayı bırak. Hayâ/utanma imandandır. Hayâ, hayırdan başka bir şey getirmez” buyurmuş. (Buhari, Sahih, K. Edep, bab 77)
Müslüman, bu dünya yolculuğunda bedenine elbiseni giymeden önce bütün can ve tenini hayâ elbisesiyle süsle.
Yürüyüşün, duruşun, oturuşun, konuşman, susman bakman ve dokunman vs. bütün hâl ve hareketlerin hayâ çiçekleriyle süslenmeli.
Giydiğimiz elbiselerimizin kirlenmemesi için oturup kalktığımız, dokunduğumuz, şeylere dikkat ettiğimiz gibi, ar damarımızın çatlamaması, hayâ elbisemizin kirlenmemesi için daha çok dikkat etmeliyiz.
Hayâ elbisesi kirlenirse ar damarı çatlarsa, yüzsuyumuz dökülürse, biz de, utanmaz bir yüzle, yaptığımız kötü şeyleri allandıra ballandıra anlatır duruma düşeriz Allah korusun.
Kimseye yüzsuyu dökerek şahsiyetimizi sıfırlatmayacağız. Damarımızdaki kan akarsa şahsiyetimiz şehadetle şereflenir ama yüzümüzün suyu çekilirse suyu çekilmiş gül gibi küllüğe atılmayı hak eder.
Allah bize can vermiş, ten vermiş, kan vermiş, koklanacak çiçekler, koklayacak burun vermiş.
Görülecek güzellikler, görecek göz vermiş.
Bir dil ile milyonlarca tadı ayıracak özellik vermiş, sayısız nimetleri arasında bir ömürlük yolculuk yaparken onun kullarına karşı gelmekten utanırken onun isteklerini yerine getirirken güzel yapamamaktan dolayı Allah’a karşı utanç içinde olmalıyız.
Saygı duyduğumuz, sevdiğimiz bir insanın yanında yapmaktan utandığımız bir eylemi, yapayalnız olduğumuzda da yapmamalıyız. Yalnızken de Allah’tan utanmalıyız.
İnsanların ve hayvanların haklarını gözetmeyen insan, onlara karşı hayâsızlık yapmaktadır.
İnsanlardan utanarak yapmadığı şeyi tek başına kaldığında yapabilen bir insan da kendisinden utanmayan insandır.
Biz başta Rabbimizden, kendimizden ve kendimizin dışındakilerden utanarak hareket edeceğiz.
Sevdiğine kırmızı gül verirken bile yanakları al al olan insan, verdiği ve veriş şeklindeki kusurların mahcubiyetini dile getirerek sevdiğine, “Sen daha güzellerine layıksın” mesajını vermiş olur.
Sanat eserini insanlar ilgi ile izlerken yüzü kızaran sanatkâr, gönül ufkunda kanat çırpan yeni eserler avlamaya çalışan sanatkârdır.
Hayâlı/utangaç insanların başarılı olamayacağı kanaati, günümüzde bir kısım insanlarda hâkim durumda.
Ama bilinsin ki, kapalı kapılar ardında Mısır’ın en güzel ama yüzsüz kadınına uçkur çözmeyen Yusuf Aleyhisselâm, Mısır’a hem peygamber hem sultan olmuştur.
Mekke’nin arsızı, yüzsüzü, hayâsızı olan Ebu Cehil, malıyla, mülküyle, otoritesiyle yok olup gitmiştir.
Ama bekâr bir kızdan daha utangaç olan Sevgili Peygamberimiz, milyarlarca dil ve gönül tarafından rahmetle, salâvatla anılmaya devam etmektedir.
“Hayâ ancak hayır/iyilik getirir.”
Kasas Suresi’nde bahsedilen kızların hayâsı onlardan birinin Musa Aleyhisselâmla evlenmesine ve Kur’an okundukça hayırla anılmasına sebep olmuştur.
İşinde zirveye çıktığı halde kendisini birileri takdim ederken yüzü kızaranların, başarısı devam edecek demektir.