Büyük Elçiliği, en uzun süre, esir edilen devlet hangisidir.
Patagonya Devleti değil, Muz Cumhuriyeti de değil, Güney Amerika ile Kuzey Amerika arasında toplam hepsinin nüfusu elli milyonu bulmayan o küçük küçük devletler de değil.
Bu devlet, USA veya ABD diye bilinen devlettir.
1979 yılında Humeyni’nin darbesi neticesinde, İran Şahı ve ailesi Amerika’ya sığındığında, İran’da Üniversite öğrencileri 04 Kasım 1979 da ABD nin İran Büyük Elçiliğinde çalışan 52 görevliyi esir almışlardı.
O günlerde basınımızda ABD başkanı Jimmy Carter’in tehditleri yayınlanır, ABD sevicileri tarafından o tehditler yüz kat büyütülürdü.
Carter, havada, denizde, karada savaş yapabilecek en üst seviyedeki askerleri, esirleri sade yağdan kıl çeker gibi kurtaracaklardı ama askerler çöl şartlarına göre yetiştirilmediklerinde çölde helikopterleriyle beraber kayboldular.
Carter, Başkanlık seçimini kaybetti.
“Kartondan Dev” in kabadayılığı pahalıya mal oldu.
Esaret 444 gün sürdü.
Amerika hiçbir şey yapamadı.
Sonunda nasıl tavizler verdiyse 20 Ocak 1981 yılında serbest bırakıldılar.
İlk tehdit şeytandandır.
Alllah celle celalüh, hazreti Adem ile eşine “Yeyin için ama şu ağaca yaklaşmayın” demesinin ardından hep kötülükler fısıldayan şeytan o ikisini kısa ömürlülükle tehdit eder ve “Eğer bu ağaçtan yerseniz ölümsüz olacaksınız” der. (Bak A’raf süresi ayet 7/21)
Hazreti Adem ve eşi, şeytanın sözüne kanarlar ama sonunda pişman olup tevbe edip, tevbeleri de kabul edilince kaybeden yine şeytan olur.
Ad, Semud, Firavun, Karun…Ebucehil…hep tehditle sömürü saltanatını devam ettirmek istemişler ama sonunda galip gelen hep peygamberler olmuş.
Ebu Süfyan tehdidi:
Uhud harbinden sonra Ebu Süfyan Mekke’ye doğru kaçarken “Küçük Bedir’de karşılaşalım” der.
Sevgili peygamberimiz de bu tehdit kokan teklifi kabul eder ve “Küçük Bedir” fuarının kurulduğu günlere hazırlık yaparken Ebu Süfyan korkar ve yalan haber yayıcısı Nuaym bin Mes’ud el-Eşcei’ye ücret olarak yüz deve vererek propaganda yapmak üzere Medine’ye gönderir.
Propaganda etkisini gösterir. Münafıklar, korkularından evlerinden çıkmazlar.
Sevgili peygamberimiz, sancağı Hazreti Ali’nin eline verir ve meydana çıkar.
Sevgili peygamberimiz, hazreti Ebubekir’le Bedir’e doğru yürüyünce bütün sahabe yola koyulur.
Haberi alan Ebu Süfyan Mekke’ye kaçar ve dönüşünde Ebu Süfyanın ordusu “Ekmek ordusu” diye alaya alınır.
Kur’an-i kerimde bu olayı şöyle anlatılır:
Nuaym bin Mes’ud el-Eşcei
الَّذِينَ قَالَ لَهُمُ النَّاسُ إِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُوا لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ إِيمَانًا وَقَالُوا حَسْبُنَا اللَّهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ
“Onlara (müminlere), (Karşı propagandacı) insanlar: "Şüphesiz düşmanınız olan insanlar, sizin için kuvvetlerini topladılar. Onlardan korkunuz" dedi de, bu onların imanını artırdı ve onlar: "Allah bize yeter o ne güzel vekildir" dediler.
فَانْقَلَبُوا بِنِعْمَةٍ مِنَ اللَّهِ وَفَضْلٍ لَمْ يَمْسَسْهُمْ سُوءٌ وَاتَّبَعُوا رِضْوَانَ اللَّهِ وَاللَّهُ ذُو فَضْلٍ عَظِيمٍ
“Bunun üzerine kendilerine hiçbir kötülük dokunmadan ve fazlu-ihsan ile geri döndüler ve Allah'ın rızasına uydular. Allah büyük fazlu-ihsan sahibidir.
إِنَّمَا ذَلِكُمُ الشَّيْطَانُ يُخَوِّفُ أَوْلِيَاءَهُ فَلَا تَخَافُوهُمْ وَخَافُونِ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ
“İşte o şeytan ancak kendi dostlarını korkutur (veya dostla¬rının top-landığını haber vermekle sizi korkutan ancak şeytandır.) Onlardan korkmayın benden korkun, eğer mü'min iseniz.” (Al-i Imran süresi ayet 3/173-
أَلَيْسَ اللَّهُ بِكَافٍ عَبْدَهُ وَيُخَوِّفُونَكَ بِالَّذِينَ مِنْ دُونِهِ وَمَنْ يُضْلِلِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ
“Allah, kuluna yeterli değil midir? Onlar seni Allah'tan başkasıyla korkutmaya çalışırlar. Allah kimi sapıtırsa ona yol gösterecek yoktur.” (Zümer süresi ayet 39/36)
Allah, kime yardım edeceğini Kur’an’ında bildirmiş.
Allah’a iman edip Allah düşmanlarının yolundan ayrılmayanlara yardım etmemiş tarih boyunca.
Nuaym bin Mesud, Hendek/Ahzab harbinde Müslüman olmuş ve Kureyş ordusu ile Yahudilerin arasını açmayı başarmış değerli bir
Kaportası sağlam, motoru hurda olmuş araba gibi adamlar için bizim köyde “Kelle kulak yerinde içerde yürek tirlo (korkudan titrer)” derler.
Aslında tehdit, korkunun çıkardığı gazdan ibarettir.
Hocanın heybesi kaybolmuş. Hoca köylülere “Eğer heybemi bulmazsanız ben yapacağımı biliyorum” demiş.
Korkan köylüler, aramışlar, taramışlar, heybeyi bulmuşlar ve hocaya teslim ederken “Bulamasak ne yapacaktın?” demişler.
Hoca “Evdeki çuvalı kesip heybe yapacaktım” demiş.