Mahmut TOPTAŞ
İnsan olmamız nedeniyle herkes ailesinin, sülalesinin, aşiretinin, partisinin, devletinin tarafında olur.
Bu tabii bir olaydır.
Taraftarlık ruhunun şiddeti, şahıslara göre değişir.
İnanç birliği de taraftarlık ruhunu oluşturur.
Toplumların havasının bozulduğu anlarda en fazla sığınağı toplum ruhudur.
Büyük şehirlerde il veya ilçe Dayanışma derneklerinin kurulması aynı hava, su ve kültürle büyüyen insanların büyük şehirde sarıla, tutunma, kaybolmama ihtiyacından kaynaklanır.
İyi yapılırsa çok iyi de olur.
Toplum ruhunun hastalıklarından biri de taraftarı olduğunun yanlışlarını, hatalarını, haksızlıklarını, günahlarını savunma savunma durumunda olmasıdır.
İnsan en çok kendini sever, anne ve babasını sever, akrabalarını sever, sevdiğini sever…
En çok sevdiğiniz biri, hiç sevmediğiniz bir insanla kavgalı olsalar, sevdiğiniz insanın haksız olduğunu bilseniz hangi tarafta yerinizi alırsınız?
Ne olursa olsun babam haklıdır, parti başkanım haklıdır, eşim haklıdır, annem haklıdır, Müslüman haklıdır, kafir haksızdır mı diyeceksiniz?
Her konuda olduğu gibi bu konuda da Rabbimizi dinleyelim:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا كُونُوا قَوَّامِينَ بِالْقِسْطِ شُهَدَاءَ لِلَّهِ وَلَوْ عَلَى أَنْفُسِكُمْ أَوِ الْوَالِدَيْنِ وَالْأَقْرَبِينَ إِنْ يَكُنْ غَنِيًّا أَوْ فَقِيرًا فَاللَّهُ أَوْلَى بِهِمَا فَلَا تَتَّبِعُوا الْهَوَى أَنْ تَعْدِلُوا وَإِنْ تَلْوُوا أَوْ تُعْرِضُوا فَإِنَّ اللَّهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرًا
“Ey iman edenler, Kendiniz, anne-babanız ve akrabanız aley¬hine de olsa Allah için şahitlik ya¬pa¬rak adaleti yerine geti¬renlerden olun. İster zen¬gin, ister fakir olsun fark etmez. Allah onlara daha ya-kındır. Adaletten yüz çevirerek nef¬sin arzu-suna uy¬mayın. Şayet dilinizi eğer veya yüz çevirirse¬niz, iyi bilin ki, Allah yaptıkları-nızdan haberdardır.” (Kur’an-i Kerim, Nisa süresi ayet 4/135)
Çok sevdiğim bir avukat vardı. Allah rahmet eylesin. Tefsir derslerine düzenli gelirdi. Bu ayetin tefsirinden sonra bana bir olayı anlattı: “Fabrikada iş kazası olmuş, işçinin eli kopmuş. Ben işçinin avukatıyım. Fabrika yeni kurulmuş ve iş kanununun istediği her şeyi eksiksiz yerine getirmiş.
Kanuna göre işveren suçsuz. Ama avukatların da her durumda söyleyecekleri vardır. İşçinin mağduriyetine acıyarak ben haksızken ahklı çıktım ve davayı kazandım. Ayette ise “İster zen¬gin, ister fakir olsun fark etmez” diyor” dedi.
Yani haklı olan zenginse önce haklılığını tescil etseydin de sonra bu işçiye yardım önerseydin ve o aldığını gönül rızasıyla alsaydın verir miydi? Dediğimde “verirdi” dedi.
Cemaatimizi seveceğiz ama haksızken ahklı yapmaya çalışmayacağız.
Babamız, hiç sevmediğimiz birine olan borcunu inkar ediyorsa, biz de onu biliyorsak, babamıza haksızlık yaptığını söyleyeceğiz, varsa cebimizden babamız adına biz ödeyeceğiz.
Bu haklı duurmda olan kişi dünyanın bütün suçlarını işlemiş biri de olsa haklı olduğu yerde haklılığını, savunacağız, haksız olduğu yerde karşısına dikileceğiz.
Müslümanlar, aynı Allah’a iman ederler, aynı peygambere iman ederler, aynı kitabı okurlar, günde beş vakit namazda aynı Ka’beye dönerler, dünya genelinde bütün Müslümanlar olarak Ka’be etrafında daire oluşturarak ibadet atmosferinde birleşirler ama hiçbir zaman taraf ruhuyla haksızı haklı, haklıyı haksız çıkarma tarafına gidemezler çünkü yukardaki ayet sınırdır, sınırı aşamazlar.
Aynı saftaki Müslümanı sever, sayar ama karşı taraftaki kafirin şahsını aşağılamaz, hakaret etmez, yalnız onu cehennem götürecek olan pis düşünceden arınması için çalışır.
Müslüman hiçbir zaman, hiçbir mekan, hiçbir durumda adaletten ayrılmaz.
Adaletten kastım, İlahi adalettir.
Merkel adaleti, Putin adaleti, Trump adaleti değil.