Mahmut TOPTAŞ
Babanın iki oğlu vardır.
Biri yaramaz mı yaramaz. Top oynar, cam kırar, yolda doğru gitmez, tenekeye tekme atar, derenin üstünden atlar, zıplar, dersleri de iyidir, öğretmeniyle de anlaşamaz, itirazları vardır.
İkinci çocuk, “Otur” dediklerinde oturur, “Kalk” deninceye kadar yerinden kalkmaz. Atlamaz, hoplamaz, zıplamaz, top oynamaz, denileni yapar, verileni yutar.
Mahallenin akıldaneleri babayı yönlendirirler: “Şu hayırsızı üniversiteye gönder, bu iyi okur, yırtıcı mahluk gibi işini bilir ve sana da faydası olur.
Bu sessiz sakin, pasif çocuğa gelince bunu da “Hafız yap” diye nasihat ederler.
Onların nasihatine gerek yoktu zaten baba da öyle düşünmekte idi.
İşte bundan dolayı dini hizmetlerde bulunanlar, bir çok imkana sahip olmalarına rağmen başarılı olamıyorlar.
Bu durum yalnız bizde böyle değil.
Arap ülkelerinde de böyle. Hareketli çocuk petrol mühendisi yapılıyor, sessiz sakin olan hafız yapılıyor.
Onun için yapılan yanlışları yalnız bu yanlışı yapan yetkililere yüklemeyelim.
Mescid-i Haram’ın imamı Abdürrahman es-Südesy, “Rabitat’ül Alem’il İslami” nin tertip ettiği “Amerika Birleşik devletleri ile İslam Alemi arasında kültür buluşmaları” adlı konferansta Suuda ait “İhbariyye” televizyon kanalına 17 Eylül günü konuşurken: “Suud ve Amerika Birleşik Devletleri, etki bakımından dünyanın iki kutbudurlar. Hamd ve minnet Allaha olsun ki Mekke ve Medine haremişeriflerine hizmet edenin (Kral Selman) ve Amerika başkanının yönetiminde dünyayı ve insanlığı güvene, istikrara ve bolluğa doğru yönetmektedirler” demiş ve bunun üzerine İslam aleminde dil kılıçları çekilmiş.
“Aklını yitirdi, ardında namaz olmaz” diyerek fetva verenlerden aşağılayanlardan, hakaret edenlere kadar her şey söyleniyor.
Asıl kızılması gereken bu türden yanlışı yapanlar değil, onu oraya sürenler tenkit edilmeli.
Kral ailesinin çocukları Amerika’da teknik okullarda yetişirken, bu kuzu gibiler de Hafız yetiştiriliyor.
Bu tiplerin şu anda makamımdan olmayayım, bir üst makama geçeyim diye kimlere nasıl yağ çekildiğini bir bilseniz..
Halbuki o hareketli olan çocuk, hareketin olduğu her yerde bereketin olduğunu bilir. Kimsenin kimseye rızk veremeyeceğini de bilir, “Ekmeğimi taştan çıkarırım” der ve doğru olanı yapmaya devam eder.
İstanbul’a geldiğim 1981 yılından beri İmam-hatip okullarında yaptığım her konuşmada “Okulun en zeki, en hareketli çocukları, size sesleniyorum, muhakkak İlahiyat fakültelerine gidiniz.
Şu anda Türkiye’nin ihtiyacı en fazla İslam’ı çok iyi bilen İslam alimlerinedir.
Hastalansam Müslüman doktor da Müslüman olmayan da beni tedavi eder.
Müslüman Mühendis de Müslüman olmayan da ihtiyacımı karşılar ama dini bilgi için müracaat ettiğimde herkes “Bana göre” diye başlıyor.
“Bana göre” ye göre hareket edecek olsam ben de “Bana göre” der ve kimseye sormam.
İşte şu anda hocalar arasındaki çatışmanın sebebini anlamak için hepsinin “Bana göre” demesi, ama dinin sahibi olan Allah celle celalühün ne dediğinin bilinmemesidir.
Doktor veya mühendis, okuduğu kitabın kurallarına göre hareket ediyor.
Ama hocalarımızın çoğunluğu, yüzde doksan dokuzu, devamlı okuduğu Kur’an’ın manasını bilmeden okur, sorulduğunda da “bana göre” der.
Dediğimi test edebilirsiniz.
“Çelik gibi hafız” diye bilinen birine bir ayetin manasını soruverin.
Müslüman babalar ve anneler, bütün çocuklarınızı İslam ahlakına göre yetiştirmekle görevlisiniz.
İslam aleminin en büyük ihtiyacı İslam’ı bilen Alimleredir ve en zeki en hareketli çocuklarınızı bu ilimlere yönlendiriniz.
Devleti yönetenler, siz de dikkat ediniz ve gereğini yapınız, özendiriniz, özendirirken helal olmasına da dikkat ediniz.
Yoksa midesi haramla dolu alimden boşalacak kelimeler, ortalığı kokutur.