Mikroplardan korkmayalım.
Hastalanmasından korktuğumuz tenimizin temizliğine, temiz hava almasına, gıdasına ve hareketli olmasına dikkat edelim.
Dinimiz ve imanımıza karşı düşmana ve düşmanlıklarına bakıp bize yaptıklarını sayıp durmayalım.
Kalbimizi imanla süsleyen Allah celle celalühün emir ve yasaklarını, elçisi sevgili peygamberimiz Muhammed aleyhisselamın anladığı ve yaptığı şekilde uygulamaya/ameli salihe dikkat edelim yeter.
Temiz, sağlıklı ve hareketli bedenlere mikroplar bir şey yapamadığı gibi, sağlam ve halis iman sahiplerine şeytan ve şeytanlaşmış insanların fitneleri, fesatları, düşmanlıkları, vesveseleri zarar veremez.
Rabbimiz buyurur:
إِنْ تَمْسَسْكُمْ حَسَنَةٌ تَسُؤْهُمْ وَإِنْ تُصِبْكُمْ سَيِّئَةٌ يَفْرَحُوا بِهَا وَإِنْ تَصْبِرُوا وَتَتَّقُوا لَا يَضُرُّكُمْ كَيْدُهُمْ شَيْئًا إِنَّ اللَّهَ بِمَا يَعْمَلُونَ مُحِيطٌ
“Size bir iyilik dokunsa onları tasalandırır. Size bir kötülük dokunsa onunla neşelenirler. Eğer sabreder ve sakınırsanız onların hilesi hiçbir şeyle size zarar veremez. Şüphesiz Allah yaptıklarını kuşatmıştır.” (Al-i Imran süresi ayet 3/120)
Rabbimiz bizden bu yolda iki şey istiyor:
Takva/Sakınma ve sabır.
Allahın her yerde bizi gördüğünü, gönlümüzden geçirdiğimiz her şeyi bildiğini, işittiğini hatırdan çıkarmadan, kamera karşısındaki adamın sakınması gibi sakınarak emir ve yasaklarına göre hareket etmemiz ve bu yolda ayağımıza batan mayınlara, başımıza dökülen kurşun ve kimyasal silahlar, servet, şöhret ve şehvet silahları karşısında sabretmek.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا عَلَيْكُمْ أَنْفُسَكُمْ لَا يَضُرُّكُمْ مَنْ ضَلَّ إِذَا اهْتَدَيْتُمْ إِلَى اللَّهِ مَرْجِعُكُمْ جَمِيعًا فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
“Ey iman edenler, size gereken kendinizi (ve toplumunuzu) düzeltmektir. Siz doğru yolda olduğunuz zaman sapıtanlar size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah'adır. O, size yaptıklarınızı haber verecektir.” (Maide süresi ayet 5/105)
Batının üretip beyinlerimize boşaltıverdiği “Tarihsellik” pisliğinin biz de etkisi altındayız.
Mesela, Hicret günü sevgili peygamberimiz, hazreti Ebubekir’le beraber, düşmanlardan gizlenmek için mağaraya girdiklerinde, düşmanların mağaranın kapısının üstüne kadar hatta kapısına kadar geldiklerinde ürperen hazreti Ebubekir’e sevgili peygamberimiz:
لَا تَحْزَنْ إِنَّ اللَّهَ مَعَنَا
“…Üzülme, Allah bizimle beraberdir…” (Tevbe süresi ayet 9/40)
dediğini biliriz, vaazlarımızda, yazılarımızda, hicret kutlamalarında okur ve yazarız bu ayeti ama tarihi bir olaymış gibi okur ve yazarız da kendi hayatımızda pek hatırımıza bu ayet veya Rabbimiz gelmez de filan ağabeyimiz, liderimiz, güçlü bildiğimiz birileri gelir.
Bize bizden daha yakın olan Rabbimizdir.
Şahdamarımızdan geçen kan damlalarının her damlasında milyonlarca alyuvar ve akyuvarları yaratan, yaşatan ve yöneten Rabbimiz.
Biz, “Kan” deyince yalnız kırmızı rengini biliriz.
Bill Cliton’ın ABD başkanlığı döneminde, bilimde yüz yılın en büyük keşfi diye bilimsel bir çalışmanın açıklanmasını Üniversite, Clintona vermişti.
Bu konuda o gün benim okuduklarımdan anladığım kadarıyla Genetik şifrenin çözümü ve bilgisayara aktarılmasını, canlı yayında anlatmış ve İngiltere Başbakanı Tony Blair de canlı yayında bazı şeyler söylemişti.
“Her hücredeki DNA kodu içinde 3 milyar gen harfi bulunduğu belirtilirken, vücutta 75 trilyon hücre bulunduğu da hatırlatılıyordu.”
Bak: https://www.hurriyet.com.tr/.../tanri-nin-dilini-ogrendik...
Biz tenimizin kilosunu kantardan tanırız. Kanımız ve hücrelerimizin sayısını ve görevlerini bilmeyiz ama her hücre kendi görevini yerine getirirken Allah’ın verdiği görev gereği hücrelerin ayakta tuttuğu bir çok insan, inkar/mikrop, ve isyan tarafına yöneliveriyor.
İlmiyle, kudretiyle, bize bizden de yakın olana yürekten tevekkül eden bir Müslümanın kalbine insan ve şeytan korkusu giremez.
وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنْسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
“And olsun insanı biz yarattık. Nefsinin ona vereceği vesveseyi biz biliriz. Biz ona şah damarından daha yakınız.
إِذْ يَتَلَقَّى الْمُتَلَقِّيَانِ عَنِ الْيَمِينِ وَعَنِ الشِّمَالِ قَعِيدٌ
“Sağında ve solunda oturan iki alıcı (melek) vardır.” (Kaf süresi ayet 50/16)
Dünya boks şampiyonuyla, Taksimde gezerken herhangi bir serserinin size sataşmasından korkmazsınız.
Peki Rabbimiz, “Her nerede olursanız olun, O sizinle beraberdir” buyurur:
هُوَ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ يَعْلَمُ مَا يَلِجُ فِي الْأَرْضِ وَمَا يَخْرُجُ مِنْهَا وَمَا يَنْزِلُ مِنَ السَّمَاءِ وَمَا يَعْرُجُ فِيهَا وَهُوَ مَعَكُمْ أَيْنَ مَا كُنْتُمْ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ
“O, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra arş üzerine istiva edendir. Yeryüzüne giren her şeyi ve ondan çıkan her şeyi bilir. Gökyüzünden inen her şeyi, gökyüzüne çıkan her şeyi de (bilir). Her nerede olursanız olun, O sizinle beraberdir. Allah yaptıklarınızı görür.
لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَإِلَى اللَّهِ تُرْجَعُ الْأُمُورُ
“Göklerin ve yerin mülkü O’na aittir. Bütün işler Allah'a döndürülür” (Hadid süresi ayet 57/4)
إِنَّ اللَّهَ مَعَ الَّذِينَ اتَّقَوْا وَالَّذِينَ هُمْ مُحْسِنُونَ
“Şüphesiz Allah, Mütteki/iyi korunanlarla ve iyilik yapanlarla beraberdir.” (Nahl süresi ayet 16/128)
Günlük ibadetimize sabah namazıyla başlayalım.
Eşimizi gülümseyerek namaza kaldıralım.
Kahvaltıda helal lokmayı besmeleyle yemeye ve hamd ile kalkmaya dikkat edelim.
Evden çıkarken arkada üzülecek, kırılacak bir söz veya hareket bırakmayalım.
Komşulara el sallayarak dille de selam vererek çıkalım.
Günlük en az bir ayet ve Hadis okuyalım ve bulunduğumuz çevreyi onlarla tatlandıralım.
Hakka ve halka hayırlı hizmeti olanları ziyaret ederek onlar gibi olmaya,
Hakka ve halka zararı olanları da ziyaret ederek zararlarını hayırlı işlere yönlendirmeye çalışalım.
Bunları yaparken kendimiz ganati cennetlik sanmayalım, inkara ve isyana düşebileceğimiz endişesiyle Sevgili Peygamberimizin şu duasını da hep hatırda tutalımı:
عَنْ أَنَسٍ قَالَ
كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يُكْثِرُ أَنْ يَقُولَ يَا مُقَلِّبَ الْقُلُوبِ ثَبِّتْ قَلْبِي عَلَى دِينِكَ
“Ey kalpleri evirip çeviren Allah’ım, Kalbimi/kalplerimizi dinin üzerinde sabit kıl” diye dua edermiş. (Tirmizi, Kader bab 7, Hadis 2141, İbni Mace, Mukaddime bab 13, hadis 199)
Hastalanmasından korktuğumuz tenimizin temizliğine, temiz hava almasına, gıdasına ve hareketli olmasına dikkat edelim.
Dinimiz ve imanımıza karşı düşmana ve düşmanlıklarına bakıp bize yaptıklarını sayıp durmayalım.
Kalbimizi imanla süsleyen Allah celle celalühün emir ve yasaklarını, elçisi sevgili peygamberimiz Muhammed aleyhisselamın anladığı ve yaptığı şekilde uygulamaya/ameli salihe dikkat edelim yeter.
Temiz, sağlıklı ve hareketli bedenlere mikroplar bir şey yapamadığı gibi, sağlam ve halis iman sahiplerine şeytan ve şeytanlaşmış insanların fitneleri, fesatları, düşmanlıkları, vesveseleri zarar veremez.
Rabbimiz buyurur:
إِنْ تَمْسَسْكُمْ حَسَنَةٌ تَسُؤْهُمْ وَإِنْ تُصِبْكُمْ سَيِّئَةٌ يَفْرَحُوا بِهَا وَإِنْ تَصْبِرُوا وَتَتَّقُوا لَا يَضُرُّكُمْ كَيْدُهُمْ شَيْئًا إِنَّ اللَّهَ بِمَا يَعْمَلُونَ مُحِيطٌ
“Size bir iyilik dokunsa onları tasalandırır. Size bir kötülük dokunsa onunla neşelenirler. Eğer sabreder ve sakınırsanız onların hilesi hiçbir şeyle size zarar veremez. Şüphesiz Allah yaptıklarını kuşatmıştır.” (Al-i Imran süresi ayet 3/120)
Rabbimiz bizden bu yolda iki şey istiyor:
Takva/Sakınma ve sabır.
Allahın her yerde bizi gördüğünü, gönlümüzden geçirdiğimiz her şeyi bildiğini, işittiğini hatırdan çıkarmadan, kamera karşısındaki adamın sakınması gibi sakınarak emir ve yasaklarına göre hareket etmemiz ve bu yolda ayağımıza batan mayınlara, başımıza dökülen kurşun ve kimyasal silahlar, servet, şöhret ve şehvet silahları karşısında sabretmek.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا عَلَيْكُمْ أَنْفُسَكُمْ لَا يَضُرُّكُمْ مَنْ ضَلَّ إِذَا اهْتَدَيْتُمْ إِلَى اللَّهِ مَرْجِعُكُمْ جَمِيعًا فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
“Ey iman edenler, size gereken kendinizi (ve toplumunuzu) düzeltmektir. Siz doğru yolda olduğunuz zaman sapıtanlar size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah'adır. O, size yaptıklarınızı haber verecektir.” (Maide süresi ayet 5/105)
Batının üretip beyinlerimize boşaltıverdiği “Tarihsellik” pisliğinin biz de etkisi altındayız.
Mesela, Hicret günü sevgili peygamberimiz, hazreti Ebubekir’le beraber, düşmanlardan gizlenmek için mağaraya girdiklerinde, düşmanların mağaranın kapısının üstüne kadar hatta kapısına kadar geldiklerinde ürperen hazreti Ebubekir’e sevgili peygamberimiz:
لَا تَحْزَنْ إِنَّ اللَّهَ مَعَنَا
“…Üzülme, Allah bizimle beraberdir…” (Tevbe süresi ayet 9/40)
dediğini biliriz, vaazlarımızda, yazılarımızda, hicret kutlamalarında okur ve yazarız bu ayeti ama tarihi bir olaymış gibi okur ve yazarız da kendi hayatımızda pek hatırımıza bu ayet veya Rabbimiz gelmez de filan ağabeyimiz, liderimiz, güçlü bildiğimiz birileri gelir.
Bize bizden daha yakın olan Rabbimizdir.
Şahdamarımızdan geçen kan damlalarının her damlasında milyonlarca alyuvar ve akyuvarları yaratan, yaşatan ve yöneten Rabbimiz.
Biz, “Kan” deyince yalnız kırmızı rengini biliriz.
Bill Cliton’ın ABD başkanlığı döneminde, bilimde yüz yılın en büyük keşfi diye bilimsel bir çalışmanın açıklanmasını Üniversite, Clintona vermişti.
Bu konuda o gün benim okuduklarımdan anladığım kadarıyla Genetik şifrenin çözümü ve bilgisayara aktarılmasını, canlı yayında anlatmış ve İngiltere Başbakanı Tony Blair de canlı yayında bazı şeyler söylemişti.
“Her hücredeki DNA kodu içinde 3 milyar gen harfi bulunduğu belirtilirken, vücutta 75 trilyon hücre bulunduğu da hatırlatılıyordu.”
Bak: https://www.hurriyet.com.tr/.../tanri-nin-dilini-ogrendik...
Biz tenimizin kilosunu kantardan tanırız. Kanımız ve hücrelerimizin sayısını ve görevlerini bilmeyiz ama her hücre kendi görevini yerine getirirken Allah’ın verdiği görev gereği hücrelerin ayakta tuttuğu bir çok insan, inkar/mikrop, ve isyan tarafına yöneliveriyor.
İlmiyle, kudretiyle, bize bizden de yakın olana yürekten tevekkül eden bir Müslümanın kalbine insan ve şeytan korkusu giremez.
وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنْسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
“And olsun insanı biz yarattık. Nefsinin ona vereceği vesveseyi biz biliriz. Biz ona şah damarından daha yakınız.
إِذْ يَتَلَقَّى الْمُتَلَقِّيَانِ عَنِ الْيَمِينِ وَعَنِ الشِّمَالِ قَعِيدٌ
“Sağında ve solunda oturan iki alıcı (melek) vardır.” (Kaf süresi ayet 50/16)
Dünya boks şampiyonuyla, Taksimde gezerken herhangi bir serserinin size sataşmasından korkmazsınız.
Peki Rabbimiz, “Her nerede olursanız olun, O sizinle beraberdir” buyurur:
هُوَ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ يَعْلَمُ مَا يَلِجُ فِي الْأَرْضِ وَمَا يَخْرُجُ مِنْهَا وَمَا يَنْزِلُ مِنَ السَّمَاءِ وَمَا يَعْرُجُ فِيهَا وَهُوَ مَعَكُمْ أَيْنَ مَا كُنْتُمْ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ
“O, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra arş üzerine istiva edendir. Yeryüzüne giren her şeyi ve ondan çıkan her şeyi bilir. Gökyüzünden inen her şeyi, gökyüzüne çıkan her şeyi de (bilir). Her nerede olursanız olun, O sizinle beraberdir. Allah yaptıklarınızı görür.
لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَإِلَى اللَّهِ تُرْجَعُ الْأُمُورُ
“Göklerin ve yerin mülkü O’na aittir. Bütün işler Allah'a döndürülür” (Hadid süresi ayet 57/4)
إِنَّ اللَّهَ مَعَ الَّذِينَ اتَّقَوْا وَالَّذِينَ هُمْ مُحْسِنُونَ
“Şüphesiz Allah, Mütteki/iyi korunanlarla ve iyilik yapanlarla beraberdir.” (Nahl süresi ayet 16/128)
Günlük ibadetimize sabah namazıyla başlayalım.
Eşimizi gülümseyerek namaza kaldıralım.
Kahvaltıda helal lokmayı besmeleyle yemeye ve hamd ile kalkmaya dikkat edelim.
Evden çıkarken arkada üzülecek, kırılacak bir söz veya hareket bırakmayalım.
Komşulara el sallayarak dille de selam vererek çıkalım.
Günlük en az bir ayet ve Hadis okuyalım ve bulunduğumuz çevreyi onlarla tatlandıralım.
Hakka ve halka hayırlı hizmeti olanları ziyaret ederek onlar gibi olmaya,
Hakka ve halka zararı olanları da ziyaret ederek zararlarını hayırlı işlere yönlendirmeye çalışalım.
Bunları yaparken kendimiz ganati cennetlik sanmayalım, inkara ve isyana düşebileceğimiz endişesiyle Sevgili Peygamberimizin şu duasını da hep hatırda tutalımı:
عَنْ أَنَسٍ قَالَ
كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يُكْثِرُ أَنْ يَقُولَ يَا مُقَلِّبَ الْقُلُوبِ ثَبِّتْ قَلْبِي عَلَى دِينِكَ
“Ey kalpleri evirip çeviren Allah’ım, Kalbimi/kalplerimizi dinin üzerinde sabit kıl” diye dua edermiş. (Tirmizi, Kader bab 7, Hadis 2141, İbni Mace, Mukaddime bab 13, hadis 199)