Adam, dağda bir şey bulur, ne olduğunu bilemez.
Karşı yamaçtaki köylüsüne bağırır ve bulduğunu tarife çalışır ama tarif edemez.
Karşı yamaçtaki sorar “Eşeğe ver bakayım yiyecek mi?” der.
Eşeğin önüne koyar eşek onu koklar ve geçip gider, biraz ilerideki otları yemeye başlar.
Eşeğin yemediğini söyleyince, karşıdaki “Atıver” demiş.
Eşeğin yemediği, adamın atıverdiği şey de kitapmış.
Kitabın değerini bilmeyen için durum budur.
Şair Latifi, fazilet sahibi insanlara göre bin tane altın madeninden, kitabın bir tek yaprağı daha değerlidir.
Aynı kitap, cahil adamın yanında bir pula bile değmez haldedir.
“Yeg dürür bin kân-ı zerden ehl-i fazla bir varak
Câhil almaz bir pula n’itsün ne kârıdur kitâb” Latifi.
Kalbi, Allah sevgisiyle dolan nice değerli Müslüman alimlerin, Kur’an-i Kerim kıraati, Hadisi Şerif rivayeti için Endülüs’ten Mısıra, Buhara’dan Mekke’ye, Bağdat’tan Yemene….yaptıkları yolculuklar, ciltlerce kitap oluşturacak kadar fazladır.
Bunlar geçmişte olmuşta bu gün neden olmaz demeyin.
Eskisi kadar olmasa da tek nüsha olan bazı el yazmalardan yararlanmak için kitap ziyaretleri uzun mesafeli yerlere devam etmektedir.
Eskilerin üç ayda aldığı yolu, günümüz kitap aşıkları bir saatte veya üç saatte almaktadırlar.
Yolculuk zamanı kısaldığı oranda, kitaba olan aşk da azaldı.
Hatta günümüzde el yazmalarının ayağına da gitmeye gerek yok, bir tuşa basarak ilgili kütüphaneden indirivermek de mümkin.
Kitabı sevmediği halde bazı antika kitap alıp-satanlar da kitaba değil, kitabın getireceği paraya aşıklar.
Olsun, onların kitap parasına aşkları, kitabın korunmasını sağlamaktadır.
Aslı’sına aşık olan Kerem, bir bey oğlu iken, saltanat koltuğunu terk edip aşkının peşine düşer ve diyar diyar dolaşır.
Mehmet Akif Ersoy, Mısır’da iken İstanbul’daki dostlarından bir tek şey istemiş, o da Osman Şemsi efendinin:
“Gözü, dünyâ mı görür âşık-ı dîdâr olanın
Dilberi, sen gibi bir mâh-ı dil-âzâr olanın
Gayre meyli olamaz, aşkın ile yâr olanın
Yücedir rütbesi mihrinle hevâ-dâr olanın
Ayağı yer mi basar zülfüne berdar olanın
Aşk u şevk ile verir cân ü serî döne döne” diye başlayan yedi kıtalık şiirini istemiş.
Paragözler, hedefe varabilmek için parayla kendi arasına giren kişi, kurum, ahlak, namus, helal, haram gibi her ne varsa onları aşmaya ve onlara ulaşmaya çalışır.
Ferhat’ın Şirin’e kavuşmasında engel dağ idi ve o da dağı delmesini bildi.
Hindistan’da milyonlarca insanı katleden İngiliz komutan, başarılı olamama sebebini, “Ölüm kusan topları Müslümanların üzerlerine çevirdiğimde, topun deliğinden cenneti görmüşçesine topun üzerine koşuyorlar” diye rapor etmiş.
Çöldeki kara, kuru Leyla’sına aşık olan Mecnun, yeryüzünde ondan daha güzelini görmediğini söyler.
Politikacının oy sevgisi de böyledir. Oyla kendi arasına, babası veya anası girse o engeli aşmaya çalışır.
Sevdiğiniz ne ise onun hem bu dünyada hem ahirette size faydalı olanını seçiniz.
Sevgili peygamberimiz:
عَنْ عَبْدِ اللَّهِ
عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنَّهُ قَالَ الْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
"Kişi sevdiğiyle beraberdir" buyurmuş. (Buhari, Sahih, K. Edep, bab: alameti hubbillah, hadis 5816, 5817, 5818, 5819) buyurmuş.
Çiçekle arı arasına, gülle bülbül arasına engel olunamaz.
Tenlerini ayırırlar, gönüllerini ayıramazlar.
Batının, Müslümanla Rabbi arasını açmak için yüzlerce yıllık deneyimi vardır ama başarılı olamamıştır.
Kur’an’ını okuyacak Elif-Ba’yı değiştirmiş, Kur’an kurslarının kapısına kilit vurmuş, medreselerini kapatmış, seçkin alimlerini katletmiş ama onlar bir değil bin yolunu bulmuş ve dini ile arasına girmek isteyenlerin çalışmasını boşa çıkarmış.
Sevgiyi öldürecek silah icat edilmedi edilemeyecektir.