Yeni evlilerin ilk aldıkları sevindirici haber, “Çocuğunuz olacak” müjdesidir.
Anne, eşine, eşi babasına ve ailesine ışıl ışıl yanan gözlerle, sevinç yüklü sözlerle haber verir.
Anne adayı, kendi annesine ve tüm akrabalarına haber verir ki, onlar da sevinsinler.
Ailelerde sevgi yumağı dolaşır, muhabbet rüzgârı eser, yüzlerde sevda çiçeği açar.
Aylarca yolu gözlenirken onun beşiği hasret ve muhabbetle hazırlanır.
Hava gibi, sevgi de aklımızı, fikrimizi, gönlümüzü, tenimizi kuşattığı için farkında değiliz.
85 milyonluk Türkiye’de, 8 milyarlık dünyada ve trilyonlarca hayvanlarda, katrilyonlarca çiçeklerde sevgi çokluğundan hissedilmez.
Ama birkaç insanın canavarlığı, birkaç hayvanın yırtıcılığı, beyaz elbise üzerindeki kara leke gibi görüldüğünden, gaddarlığın, zalimliğin daha fazla olduğu zannedilir.
Çocuk hastanede dünyaya geldiğinde, gülen yüzler, parlayan gözler görür, sevincinden çığlık atan yakınların sevgi yüklü sesini duyar ve dünyadan ilk aldığı gıda, sevgi gıdası olur.
Şiddet içeren filmler, dünyamızın kötü insanlarla dolu olduğu hissini verse de, senaryoyu yazanların, yapımcıların, kameramanların, oynayanların hepsinin gönlünde eş sevgisi, anne, baba, kardeş, akraba sevgisi dolu.
Severek yediğiniz, içtiğiniz, giydiğiniz, gördüğünüz, tattığınız, tuttuğunuz, kokladığınızın hepsi gül dalından gülerek gül toplar gibi sevgi alışverişidir.
Mavi ipek halı gibi gökyüzüne pırlanta gibi yıldızları saçıveren Rabbimiz, onları bizim gece lambamız ve geceleri yolumuzu bulmamız için yarattığı gibi, yeryüzüne de çiçekleri saçıvermiş ve bizim gönlümüze de sevda tohumu atıvermiş.
Rabbimiz haber veriyor:
“Kendilerinde sükûn bulasınız diye kendinizden sizin için eşler yaratması O’nun ayetlerindendir. O, aranıza sevgi ve rahmet kıldı. Şüphesiz bunda düşünen bir kavim için ibretler vardır.” (Rum süresi ayet 30/21)
Tenimizi, canımızı, kalbimizi, kalıbımızı O yarattığı gibi, sevdiklerimizin, nefret ettiklerimizin hepsini yaratan da O’dur.
Sümbüle renk verip gözü doyururken güzel kokusuyla burun ve tenimizin tamamını O sevindirir.
Biz, sevgi ve nefretlerimizi yönlendirirken sevap veya günah kazanırız.
Bu dünyada sevdiklerimizin hepsi bu dünyada kalacak ama insanlardan sevdiklerimiz amellerimize göre ahirette yerini bulacak.
Bize düşen sevdiğimiz, anne, baba, eş, evlat, akraba, arkadaş, komşu, mahalle, köy ev gücümüz oranında bütün dünyadakilerin Allah ve Resulünün sevdiğini seven, sevmediğinden nefret eden insanlar haline gelmesi için çalışırsak dünyamız güzel olduğu gibi bu dünyadaki sevdiklerimizle cennette beraber olmak daha güzel olur.
Kara topraktan kırmızı lale, mor sümbül, beyaz gül ve ayrı ayrı, burcu burcu kokan güzel kokuları yaratan Rabbimiz sevgiyi ve rahmeti de bizim içimize koyuvermiş.
Öyle ise önce O’nu seveceğiz.
Sonra O’nu bize tanıtan peygamberleri ve en son gönderilen Muhammed aleyhisselamı seveceğiz.
Sonra rahmetinden dağıttığı bütün yarattıklarını seveceğiz.
O’nu sevenleri seveceğiz.
Bizi O’na yaklaştıracak ilim ve ameli/eylemi seveceğiz.