İnternet üzerinden arama motorlarına, “En çok insan öldüren seri katiller kimlerdir?” diye sorsanız her ülkede rekoru elinde tutanların adlarını ve öldürdükleri insan sayısını da verirler.
Aynı arama motorları, “En yüksek rakamlı soygun veya hırsızlık yapanları” da verir.
Bizi de teknoloji yönettiğinden, beynimizi kabirdeki kurtların yemesi için beynimizi çalıştırmadan, yormadan, hırpalamadan putların, hırsızların, katillerin, soyguncuların, fuhuş tacirlerinin, uyuşturucu baronlarının kimler olduğunu bizi şaşırtarak bilgi veriyor.
Son yirmi yılın en fazla insan öldüren kişilerin isimleri arasında ABD başkanlığı yapan baba Bush ve oğlu Bush’ların tanımadığı, ülkesine uzaklığı on bin kilometre uzakta yaşayan insanlardan öldürdüğü insan sayısı üç milyonu geçtiği halde “seri katiller” arasında sayılmadığı gibi saygınlar listesine alınıyor.
Bir buçuk yılda on yedi bini çocuk olmak üzere kırk bin Gazzeliyi öldürüp evlerini ve yurtlarını ayağıyla pisleyen işgalci Siyonistlerin başı Netanyahu ve onu destekleyenlerin adı da seri katiller arasında sayılmıyor.
Rus Devlet Başkanı Putin’in, Çin Devlet Başkanı Şi’nin… ve diğer cani yetkililerin adı da anılmıyor.
Bir ülkede hırsızlıktan hapis cezası almış hırsızların hepsinin çaldıklarını, gasbettiklerini toplasanız, bir tek yetkilinin korumakla görevli olduğu kasadan çaldığına denk olamıyor.
“Hırsızlıkta rekor kimde?” diye sorsanız, acar ve araştırmacı gazeteciler, hemen mahkeme kayıtlarındaki rakamları toplamaya kalkarlar ve, “Bu sene rekor filanda” diye haber yaparlar ama aklına, kitabına uydurarak çalanların adı bile gelmez.
İşte beyin yıkama diye buna derler.
“Gör” dediklerini görüyoruz, “görme” dediklerini de görmezden geliyoruz.
Gözümüzün önünde son yetmiş beş yıl içinde bir başbakan ve iki bakan mahkeme kararıyla asıldı.
Bakanlar, milletvekilleri, profesörler, generaller… doğru veya yanlış, ben bilemem ama yargılandılar, ceza alanlar oldu, beraat edenler oldu.
Bilemem, hangisi doğru, hangisi yanlış.
Ama bildiğim bir şey var ki; bunların hepsi, bütün bir millete önder ve örnek olacak makamdalar.
Suç isnat edenin de, edilenin de, yargılayanın da “Başını iki elinin arasına koyup düşünmesi gerekir” demeyeceğim.
Çünkü bu durum, çaresizlerin kaçtığı ve sığındığı mağaradır; giren çıkamıyor.
Hazreti Ömer (r.a.) cahiliye döneminde Mekke parlamentosunda, Ebu Leheb, Ebu Cehil ve Ümeyye bin Halef gibilerinin Sevgili Peygamberimiz’in öldürülmesi işini teklif ettikleri Hattab oğlu Ömer, kılıcını çekip “Ben öldürürüm” deyip gittikten Sevgili Peygamberimiz’i görüp dinleyince, başını iki elinin arasına koyup düşünmeden şehadet kelimesini getirdikten sonra yine aynı Ka’be’nin etrafındaki parlamentoya ve Ka’be etrafındaki elleriyle yaptıkları helvaya tapanlara, Müslüman olduğunu ilan etmesi gibi, hemen yanlışlardan dönülmeli.
Bir şeylerin yanlış gittiğini herkes biliyor.
Bu eğitimden geçenlerden her kademede en üst makama gelenlerden birçoğunun yanlış yapması araştırılırken hepsinin aynı yerden, aynı eğitimden geçtiğine de dikkat edilmesi gerekir.
Milli Eğitim bakanlarını övenler, yaptıkları binaları, masaları, sıraları, atamaları, kitapların renkli baskıları… gibi şeyleri abartarak anlatırken, sövenler de bütün bunların daha iyi olması gerektiğini söylüyorlar.
Aslında iki taraf da aynı eğitimden geçtiğinden aynı yanlışları söylüyorlar.
Kitapların içeriğine, öğretmenlerin özgür olması gerektiğine dikkat çeken yok.
“Fatih’in fethettiği yaşta” olan delikanlılarımız, “Z kuşağı mı, yoksa alfa kuşağı mı?” tartışmasındayız.
Beynimiz kurtlara kalsın diye bizi yormayan, hazır paketlenmiş, içinde köleleştirme toz fikirlerle medeniyet öğretiyorlar.
Ebubekir, Ömer, Osman, Ali (Allah hepsinden razı olsun) gibi yönetici,
Taberi, İbni Kesir, Fahreddin Razi, Kutubi (Allah hepsine rahmet etsin) gibi tefsirci,
Ebu Hanife, Şafii, Malik, İbni Hanbel (Allah hepsine rahmet etsin) gibi fakih/hukukçu,
Alparslan, Selahaddin Eyyubi, Fatih (Allah hepsine rahmet etsin) gibi komutan,
Mimar Sinan, Karahisari, Şey Hamdullah (Allah hepsine rahmet etsin) gibi mimar ve hat sanatçısı çıkaran eğitime gönül verdiğimiz gibi, bir de göz atıp uygularsak, bu çağın malzemeleriyle yine bu çağın öncüsü ve örneği olabiliriz.