Her Müslüman, bildiği kadarıyla bu değerli mirastan payını almış ve varis olmuş sayılır. Türkiye’nin en zengini vefat ettikten sonra akrabalık bağlarınızı ortaya çıkarsalar ve size de birkaç milyar mirastan pay gelse… Çoğunluğu, İlahiyat ve İmam-Hatip mezunlarından oluşan, belirli makamlarda görev yapan, İslam’a hizmet yarışında olan, hizmet uğruna kurs açan, burs toplayan, seminerler yapan, konferanslar veren, hutbeler okuyan, vaazlar veren bir topluluğa, konuşmaya başlarken ilk cümlem: “Sevgili peygamberimizi örnek alan sizler, son bir sene içerisinde, ayağına kadar gidip ondan bir üst makam, mevki, imkân istemek için bir siyasi yetkili veya bir üst makamın kapsında beklemeyenler parmak kaldırsın” dediğimde çok azı kaldırdı.
Peki, sevgili peygamberimiz, hangi etkili ve yetkiliden, şahsı için istekte bulundu? 100 voltluk ampulü, bodrum katta yaksanız aynı ışığı verir, en üst katta yaksanız yine aynı ışığı verir. Siz, nurunuz olan Kur’an ayetlerini sevgili peygamberimizin yaşadığı şekilde yayın.
İllerimizden birinde 65 yıldır bordum katında hafız yetiştiren bir hocanın elini öptüm ben.
Hizmet ehli bir müftü, kitabına uydurmuş onun haberi yokken Kur’an kursunda hademe kadrosuna yerleştirmiş ve ona kurs hocalığı görevi vermiş. Ay başında eline maaş tutuşturulunca, gerçeği öğrenmiş ve istifa ederek yine bodruma dönmüş, “Ben parayla okutmam” demiş.
1980 darbesinde bodrumda okutmasını da yasaklayacaklarken emniyet müdürü engellemiş ve hocanın eline yazılı bir kâğıt vererek “kapatmaya gelenlere bunu göster” demiş.
Sevgili Peygamberimizin eğitiminden geçmiş ashabı kiramın da böyle bir dünyevi isteği olmamıştır. Eserlerinden yararlandığımız değerli ilim adamlarının künyelerine bir bakınız: Kuduri/Çömlekçi, Zeccac/Camcı, Gazali/İplikçi, Cessas/Kireççi gibi her biri bir iş yaparak, kendi elinin emeğini yiyerek İslam’a hizmet ediyor ve Allah da onların eserlerinin bir yıl yaşamasına fırsat veriyor.
Türkiye Diyanet Vakfı’nın yayınladığı İslâm Ansiklopedisi’nin “İcazet” maddesinde İbn-ülEkfani’nin (ö. 749/1348) “İrşad-ülKasıd ila esne’lmakasıd” isimli eserine dayanılarak icazetnameleri/diplomaları devlet vermeye kalkınca Maveraünnehir âlimleri ilmin ölmesi nedeniyle matem tuttuklarını haber verir.
Bağdat’ta devletin açtığı okuldan mezun olanlara diploma ve memuriyet verilmeye başlandıktan sonra, değerli eserler de verilmiş ama hep ihtiyatla bakıldığından kaynak eserler arasına girememişler.
Günümüzde televizyonlarda İslam’a zarar vermek için konuşma yapan din profesyonellerine bir bakıverin de İbn’ülEkfani’ye hak vermeyin.
Profesyonel futbolcular, bu sene oynadığı takım adına gol atarken yeni sene karşı takım satın aldığında eski takımına gol atarlar ya işte din profesyonellerimiz de aynı konuyu, Vatikan’da konuşurken ayrı, sağcı televizyonda ayrı, solcu televizyonda yine ayrı konuşuveren ve karşı takıma gol attım diye de sırıtan insanlarımız.
Allah hepimizi korusun. Âmin. Güzel hizmetleri olan bir arkadaşım ve iyi bir yönetici anlattı: “Devletin en üst makamlarında kırk yılı aşkın hizmet eden, Teheccüd namazını da kılan, hizmette yorulma bilmeyen bir ağabeyimizle bir toplantı esnasında: Bakın, İslam’ın emirleri ile devletin emirlerinin çatıştığı bir konuda, benim kararlarıma uymayın. Siz, İslam’ın emirlerini yerine getirin. Bizim mantığımız devlet mantığına bağımlı hale gelmiştir” demiş.
İslam’ın emir ve yasaklarına aykırı bir emir ve yasak, ister Birleşmiş Milletlerin ittifakla aldığı karar olsun, İster Avrupa Birliği kararı olsun her ne olursa olsun, bu kararları alanların karar esansında kalbini çalıştıran, kanını saçından tırnağına kadar ihtiyaçları oranında dağıtan, akıllarını çalıştıran, dillerini konuşturan, ellerini yazdıran Allah cellecelaluh ile o ölümlü insanların kararlarını kıyaslama tarafına gitmediğimiz gibi, gönlümüze o düşüncenin gölgesini bile düşürmemeye dikkat edelim.
Rabbimiz buyurur: “Eğer yeryüzündekilerin çoğunluğuna uyar¬san, seni Allah¬’ınyolun¬dansapı¬tırlar. Onlar ancak zanna uyarlar. Onlar ancak yalan söylerler.” (En’am süresi ayet 6/116)
Hayat ölçümüz, kaşı, gözü, kirpiği, yüzü, güneşi, ayı, yıldızları, denizleri, çiçekleri, böcekleri, taşları, kuşları ve her şeyi ölçülü yaratan Rabbimizin öğrettiği İslam’ın ölçüleridir.
Terazinin olduğu yerde, göz kararıyla, oy birliğiyle malımızı satmayıp tarttığımız gibi, malımızdan daha değerli hayati kararlarımızı da biz, İslam’ın ölçüsüne vururuz.