Mahmut TOPTAŞ
Geçen günlerde televizyonda bir haber vardı.
Habere göre Almanya’da ki bir hayvanat bahçesinde yaşayan bir ayının tüylerinin döküldüğü, derisinin uyuz olduğu, şeklinin tamamen değiştiği haber veriliyor ve ayı da ekranlarda tarif edildiği şekilde görülüyordu.
Halbuki o ayı kutuplarda yaşasaydı bir kış boyu uykuya dalacak ve yiyeceksiz yaşayacaktı.
Hayvanat bahçesinde ise yediği önünde yemediği ardında, her şeye sahip yaşıyordu.
Kendinden gayet emin adımlarla ormana dalan aslan, akşama kadar yiyecek bir şey bulamadan inine döndüğü günler olur.
Ormanda aslan, kurt, çakal, avcı korkusuyla yaşayan ceylan endişe içinde otlarken karnını tam doyuramayabilir.
Bu hayvanlar ormanda yakalanıp hayvanat bahçesine konulsalar, ormandaki arkadaşlarından daha fazla bakımlı olsalar bile çeviklikleri, cesaretleri, asaletleri ve güzellikleri yok olur.
İşte makamın, servetin, şöhretin esiri olanlarda da bakım iyi olabilir, kafes gibi rezidanslarda kalabilirler, ışıklı salonlarda korumalar gözetiminde yaşayabilirler ama hem uyuz olurlar hem uyuz ederler.
Meydanlarda “Özgürlük isteriz” diye bağıranlardan biri yönetimin nimetlerinden faydalanmaya başlayınca yamıştığını, yan gelip yattığını yıllardır görüyoruz.
“Özgürlük isteriz” diyenlerin sesinden rahatsız olunca ağızlarını kapattığını görüyoruz.
Nedenine gelince bu sloganları söyleyerek o bahçeye girmeye çalışmak olduğu anlaşılıyor.
İki göbek köle yaşayanların çocukları özgürlük isterlermiş ama verilince kabul etmezlermiş.
Amerika’da kölelik kaldırıldığında özgür kalan zenciler, sevinçle çiftliklerden çıkmışlar ama birkaç hafta sonra gelip eski sahiplerinin çiftliğine geri gönmüşler.
“Esaretin bedeli” isimli bir filimde otuz yıl hapishanede gardiyandan izin alarak tuvalete giden mahkum, dışarı çıkınca tuvalette işeyemedi.
Birinden izin almak istedi, buldu, ondan izin aldı ve öyle işedi.
Her gün beş vakit namazlarında kırk defa “İyyake na’büdü/biz, ancak sana kulluk ederiz” diyerek dünyanın bütün meydanlarında söylenen özgürlük sloganlarının en güçlüsünü söyleyenler bile belirli kafeslere girince değişiveriyorlar.
Papaz, Zangoca bağırmış: “Buradaki şarapları sen mi içtin?” demiş.
Zangoç: “Duyulmuyoooor” diye bağırmış.
Papazla Zangoç yer değiştirmişler.
Zangoç bağırmış: “Buradaki paraları sen mi aldın?” demiş.
Papaz cevap vermiş: “Duyulmuyooooor.
Eskiden fısıltınızı duyanlar şimdilerde feryadınızı duymuyorsa yer değişimindendir.
Siz de o yere aynı gayelerle talipseniz, siz de duymayacaksınız demektir.
Kula kulluktan zevk alır hale gelen İsrail oğullarını Hazreti Musa özgürlüğüne kavuşturduğunda özgürlük havası onları çarptı.
Hazreti Musa, İsrail oğullarının Kudüs’te özgürce yaşamalarını temin için oraya girmelerini istediğinde:
İsrail oğulları “Dediler ki: “Ey Musa, orada zorba bir kavim vardır. Onlar oradan çıkma¬dıkça biz oraya katiyyen girmeyiz. Eğer onlar oradan çıkarlarsa biz gireriz.” (Maide 22)
“Ey Musa, onlar orada kaldıkça biz oraya hiçbir zaman girmeyiz. Sen ve Rabbin gidiniz ve onlarla harp ediniz. Biz burada oturacağız” (Maide 24) dediklerini haber verir.
İşte o Hazreti Musa kölelik havasıyla büyüyen İsrail oğullarını Tih sahrasına alır ve orada kırk yıl yaşarlar.
Onlardan doğan çocuklar özgürce büyürler ve onlarla Kudüs alınır.
Günümüzde makam, servet, şöhret, şehvet kafeslerinden zevk alır hale gelmiş ve ancak bunlarla hizmet edileceğine inanmış insanların çocuklarına bari köleliğin sirayet etmemesi için çalışmalı ve eğitime ağırlık verilmeli.