Alnı ak, yüzü pak, ay yüzlü insanlar yetiştirmek gerekir.
Onun için lekesiz anne ve babalar olmalı.
Özü doğru, sözü doğru ailelerin oluşması için doğrunun ne olduğu bilinmeli.
İnsanın insana doğruluk ölçüsü koyması kadar gülünç bir şey olamaz.
Gücüne güvenerek doğruluk ölçüsü koyanların çatışmasıdır sağcılık, solculuk, komünistlik ve kapitalistlik kavgaları.
Her insani sistem, koyucusunun iç dünyasının dışarda sınır çizen demirden duvarlar gibidir.
Onun için karanlık işlerden, kara kalplilikten, karamsarlıktan arınmış bir toplum meydana getirmek gerekir.
Açık sözlü, güler yüzlü, temiz özlü çocuklarımızın önünü açalım, kendi karamsarlık halimizle yollarını pusulamayalım.
Hapishanede annesiyle beraber kalmak zorunda kalan bir yaşındaki çocuk, yedi yaşına kadar orada kalırsa, hayatı hep hapishane gibi algılar ve dünyayı hapishane zanneder ve ona göre davranır.
Bizim çocuklarımız da bizim sınırlarımız, yani hapishanelerimiz içinde büyüyorlar.
Bizim veya bizim gibilerin hayat anlayışının mahkumu oluyorlar.
Mahkumlar, kendi kanunlarını yazıyorlar ve onun dışına çıkanı cezalandırma tarafına gidiyorlar.
Özgürce dünyayı gezmeye çıkan kişinin kendini özgür zannetmesi gibi bir hayat yaşıyoruz.
Ve bu hayatın alternatifinin olmadığını kabul ediyoruz.
Halbuki o özgür adam, babasından ve çevresinden dünyayı gezmenin kurallarını öğrendiğinden, kendini ona göre şekillendirirken, kendine sınır çizen gardiyanın varlığını bile aklına getirmemektedir.
Bir dostumla otururken seçimlerden konuşuyor ve oy verme kabinini bulan kişinin iyi bir şey yaptığını ve hiçbir kimsenin kime oy verdiği bilinmediğinden kırgınlıkların olmadığını anlattı.
Ben de ona bunun doğru olmadığını söyledim.
“Bu sistem, çok sistemli bir şekilde iki yüzlü insan yetiştirir.
Ve bu adamların iki yüzlülüğünü yapılan her seçimde kuvvetlendirir.
Kişiler arasında sü-i zannın/kötü zannın çoğalmasına sebep olur.
Bizim partiye verdiydi-vermediydi dedikoduları çoğalır.
Halbuki oy vermek için gelen biri, masa üstünde duran listeden dilediğine mührü oradaki görevlilerin önünde bassa ve sandığa öylece atsa, her partiden görevliler gülerek “Hayırlı olsun” deseler, daha iyi olmaz mı?
Zaten çoğunluğun hangi partiden olduğu biliniyor. Kişileri iki yüzlü bin sözlü yapmaya ne gerek var” dediğimde doğru söylüyorsun diyor.
Köyün tamamı şehre göçmüş ama köy muhtarlığı duruyor.
Şehirde yaşayan iki aday iki minibüsle şehirdekileri oy vermek için köye taşıyorlar.
Birinin arabasında on kişi, öbürünün arabasında on üç kişi var.
Köyde yarım saatte oy atma bitiyor, akşam beşe kadar bekliyorlar ve seçim sandığını açınca birine 22 oy, öbürüne bir oy çıkıyor.
Buyurun, on üç kişiyi götüren ve bir oy alan adamı düşünün.
Halbuki aynı aile, birlikte bir otobüsle gitseler, herkes kendi parasını ödese, açıktan ayrı ayrı yerlere oy verseler ve dönüşte güle oynaya, hayırlı olmasını dileyerek gelseler daha iyi olmaz mı.
Neden korkuluyor.
Korku varsa o korku genlere siner ve doğacak çocuklarımız da öncülerinin titrek izlerinde yürür gider.
Halbuki adaylar, oy verenle vermeyen arasında hizmet götürmede ayrım yapmadığı gibi, hizmet almak için memur atarken ehil olmasına önem verecek kalitede olsaydı, ihalelerde ehliyete, kaliteye ve milletin çıkarına uygun olana verseydi, oyu açıktan verme daha faydalı olurdu.
Oy verme anlamına gelen “Biat” veya “Bey’at” sevgili peygamberimizle başlamış. Hazreti Ebubekir’le devam etmiş.
Ancak “Biat”ın da kayıtsız şartsız o kişiye bağlanmak olmadığını doğrularını destekleyeceklerini, eğrilirse doğrultacaklarını ifade eden ayet indirilmiş:
يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ إِذَا جَاءَكَ الْمُؤْمِنَاتُ يُبَايِعْنَكَ عَلَى أَنْ لَا يُشْرِكْنَ بِاللَّهِ شَيْئًا وَلَا يَسْرِقْنَ وَلَا يَزْنِينَ وَلَا يَقْتُلْنَ أَوْلَادَهُنَّ وَلَا يَأْتِينَ بِبُهْتَانٍ يَفْتَرِينَهُ بَيْنَ أَيْدِيهِنَّ وَأَرْجُلِهِنَّ وَلَا يَعْصِينَكَ فِي مَعْرُوفٍ فَبَايِعْهُنَّ وَاسْتَغْفِرْ لَهُنَّ اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ
“Ey Peygamber, Mü'mine kadınlar sana: "Allah'a hiç bir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleriyle ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemek, iyilikte sana isyan etmemek üzere biat etmek için geldiklerinde, onların biatını kabul et ve onlar için istiğfar et. Şüphesiz Allah affedici, merhamet edicidir.” (Mümtehıne süresi ayet 60/12)
Dikkat ediniz, “İyilikte sana isyan etmemek üzere biat” ettiklerini söylemeleri isteniyor.
Yani, seçimle işbaşına gelenin çıkardığı kötü emir ve yasaklarının dinlenilmeyeceğine, dört yıl beklenmeyeceğine işaret diyor.