Pırlanta ticareti yapan bir dostum, elindeki belgeyi göstererek, “Bu belge, şu öbür elimde tuttuğum pırlantanın kimlik kartıdır. Dünyanın neresine giderse gitsin oradaki pırlanta ticareti yapan kişi kimlik kartı numarasıyla, bu pırlantanın çıkış yerini, tıraş yerini, satıldığı yeri, kalitesini… görür ve ona göre değerlendirir” demişti.
Ashab-ı kiramdan bazılarının tanıtımında “Ensab ilmini iyi bilirdi” denir.
Rabbimiz de yeryüzünde yarattıkları arasından insanı en değerli olduğunu bildirdiğinden insanın da kimliğini korumak için ona neseb/soy ağacı kılmıştır.
“Sudan insanı yaratan O’dur. O, insanı nesep ve evlilik yoluyla akraba kılandır. Rabbin, her şeye gücü yetendir.” (Furkan Sûresi, ayet 25/54)
Sur'a üfürüldüğünde o gün aralarında akrabalık bağı kalmaz. Birbirlerini(n halini) sormazlar. (Herkes kendi derdine düşer.)
Kimin tartısı ağır gelirse, işte onlar felaha erenlerdir.
Kimin tartısı hafif gelirse, işte onlar cehennemde ebedi olarak kendilerine zarar verenlerdir.” (Mü’minun Sûresi, ayet 23/101-1013)
Şecere, soy kütüğü, ensab ilmi, nüfus tezkiresi, hüviyyet cüzdanı, kimlik kartı… gibi belgeler, bu kıymetli, değerli insanın yalnız Allah’a kulluk yapması,
Kula kul olmaması,
Bu dünyasının ve ahiretinin güzel olması,
Cehenneme atılarak israf edilmemesi,
Akrabalık bağlarının kurulması,
Kaybolanların bulunması
Nikâhı haram olanlarla evlilik yapılmaması,
Miras hukukunun sağlanması… için kimlik belirleme en önemli ilimlerden sayılmıştır.
İnsanlar bu ensab/soy ilmini devam ettirirken Rabbimiz, o kimlik kodunu genlerimize koymuş.
Günümüzde kişinin kimliğinde ihtilaf edildiğinde, gen koduna bakarak tespit edilmeye başlandı.
Mekke-i Mükerreme’de, ensab ilmini bilenlerin başında Hazreti Ebu Bekir gelirdi.
Bu konuda Ebu Cehil’in de iyi bildiği nakledilir.
Yaratılanların en değerlisi, insandır. Onun için iki dünyasının da korunması ve iki cihan saadeti için Yaratan Allah celle celalüh, peygamberler ve onları örnek ve önder kabul eden âlimler göndermiştir.
Hazreti Adem’den beri insan neslinin nikâh yoluyla korunduğunu Sevgili Peygamberimiz şöyle ifade eder:
“Ben zina yoluyla doğurulmadım, ancak İslam nikâhı gibi bir nikâhla doğuruldum.” (Beyhaki, Süneni Kübra, K. Nikâh, bab 178)
İbni Ebi Şeybe rivayetinde bu nikâh yolunun Hazreti Adem’den beri devam ettiğini şöyle haber verir:
“Ben Hazreti Adem’den beri devam eden nikâhla çıktım, zina yoluyla değil. Bana cahiliyenin zinası bulaşmadı.” (İbni Ebi Şeybe, Müsannef, K. Fazail, bab 1)
İki milyar Müslüman halen bu nikâhı devam ettirirken, İslam dışında kalanlardan da nikâha önem veren, zinadan kaçınan Yahudi, Hıristiyan, ateist, deist, Budist, animist… Her ne ise hâlâ zinanın kötü olduğunu, nikâhın iyi olduğunu kabul edip uygulayanlar vardır.
Kâfirlerin nikâhının geçerli olduğunu Rabbimiz, “Leheb Sûresi’nde Ebu Leheb’e yardım eden karısı için “Odun taşıyan karısı da cehenneme yaslanacak” buyurarak, nikâhın geçerli olduğuna işaret etmiş.
Onun için “Eşiyle beraber Müslüman olanlar için yeni bir nikâh gerekmez” demiş fakihlerimiz.
Mekke’de herkesin bir soy ağacı olduğu gibi, Sevgili Peygamberimiz’in de soy ağacı, nesebi, nesli, siret kitaplarında şöyle verilir:
1. Babası Abdullah, 2. Abdulmuttalip, 3. Haşim, 4. Abd-i Menaf, 5. Kusay, 6. Kilab, 7. Mürre, 8. Ka’b, 9. Lüey, 10. Galib, 11. Fihr, 12. Malik, 13. Nadr, 14. Kinane, 15. Huzeyme, 16. Müdrike, 17. İlyas, 18. Mudar, 19. Nizar, 20. Ma’ad, 21. Adnan.
Sevgili Peygamberimiz’in nesli Hazreti Ali ile Hazreti Fatıma yoluyla silsile devam etmiş.
Hazreti Hasan’dan gelenlere “Şerif” denmiş, Hazreti Hüseyin’den gelenlere “Seyyid” denmiş.
Hazreti Ebu Bekir, Hazreti Ömer, Hazreti Osman (r.a.) döneminde herkes ehl-i beyti biliyor, devlet onlara gereken ihtimamı, sevgi, saygı ve bakıma özen gösteriyordu.
Zamanla o mübarek neslin sayısı çoğalınca Abbasiler döneminde özel kayıt sistemi başlamış.
Kurulan bütün İslam devletlerinde saygı, sevgi ve yüksek makamlar vermişler.
Osmanlı Devleti’nde miladi 1400 yılında Yıldırım Bayezit döneminde “Nakibü’l-Eşraflık” adı altında bir devlet kurumu oluşturulmuş ve o kurum, 3 Mart 1924 yılına kadar 524 yıl devam etmiş.
E-Devlet’ten kendi üç nesil, bazen dört nesil atalarınızı ve kardeşlerinizi görebilirsiniz.
Soyu sopu tertemiz olan Hazreti Ali (r.a)
“Şeref, soy ve zenginlikle değil, akıl ve edepledir” demiş.
Güzel kokulu sümbülün aslı soğandır.
Nuh aleyhisselamdan kâfir bir oğul dünyaya gelmiştir.
Kâfir bir babadan İbrahim aleyhisselam dünyaya gelmiştir.
Getiren de, götüren de Allah celle celalühtür.
Bakın O ne buyuruyor:
“Ey insanlar, biz sizi bir erkekle bir kadından yarattık. Tanışasınız diye sizi milletler ve kabileler halinde kıldık. Şüphesiz Allah katında en değerli olanınız, takvada en ileri olanınızdır. Şüphesiz Allah her şeyi bilendir, her şeyden haberdardır.” (Hucurat Sûresi, ayet 49/13)
Bütün insanlığın aslı Adem aleyhisselamdır; ona ilk öğretilen, isimlerdir.
Biz aslımıza sahip çıkacağız ve Kur’an’da bildirilen peygamberlerin özellik ve güzelliklerini üzerimize elbise gibi giyecek, ilik gibi içimize alacak, kan gibi tüm hücrelerimizi onların haliyle hallendirerek aslımızı ve neslimizi korumaya dikkat edeceğiz.