Sunday Express gazetesinin muhabiri olarak gizlice Afganistan’a giren ve Taliban tarafından yakalandıktan sonra ellerinde esir olarak kalan Yvonne Ridley, 10 Ekim 2001 tarihinde serbest bırakılır.
İngiltere’ye dönünce Müslüman olduğunu ilan eder ve gerekçe olarak:
Amerikan ağzıyla yayın yapan dünya basın yayın kuruluşlarının “Gazeteci bayan Yvonne’ye Taliban askerleri sırayla tecavüz ettiler” haberine içerlemesi.
Filistin’de kiliseye sığınan Müslümanlara dünyanın hiçbir yerindeki dini otoritelerden tepki gelmemesi.
Dağlarda bomba altında yaşayan ve kendisini kaçıran Taliban’ın kendisine tecavüz etmediği gibi çok nazik davranmaları. (Bakınız, 22/08/2002 tarihli Türk gazeteleri)
Şu anda İngiltere’de İslam’ı tebliğ eden sohbetler ve konferanslar verdiği haberleri gelir.
Gazzeli mücahitlerin elinde esir olarak kalanlardan, geçen sene serbest bırakılanların görüntüleri dünyanın gözlerini İslam’a çevirmişti.
İşgalci İsrail’in elinden kurtulan Gazzeli esirlerin ayakta duracak halleri yokken, Yahudi esirlerin yüzleri gülüyor ve kendilerini takas yerine getiren Gazzeli mücahitle hatıra fotoğrafı veriyor, gülümsüyor, el sallıyor ve öyle ayrılıyor.
Şimdi bu yeni takasla salıverilen Yahudilerin her biri, İsrail’de anlattıklarıyla Müslümanların temsilcisi olacaktır.
Yurt dışına çıktıklarında kendileriyle yapılan röportajların hepsi Siyonistlerin aleyhine olacaktır.
Netanyahu’nun psikologları da onun gibi olduğundan, serbest kalan esirlere psikolojik destek de onların Müslüman olmasına veya Müslüman sever olmasına yardımcı olacaktır.
Örnek mi, buyurun: İngiliz Seafield kontunun oğlu Lord James Reidheaven, Müslüman olunca, babası hemen Amerika’dan yardım ister.
Amerika da Vietnam’da deliren Amerikalı askerleri tedavi eden Dr. Luis Weste’yi gönderir.
Doktor tedavisi, Lord’un Müslümanlığının kuvvetlenmesine sebep olur. (Bak, Aktüel dergisi, 24-30 Kasım 1994)
Aynı topraklarda doğup büyüyen birinin Netanyahulaşarak dünyaya yepyeni bir canavar sunarken, öbür tarafta, şehit İsmail Heniyye gibi rahmet ve merhamet abidesi biri nasıl yetişir?
İnsanların yediği, içtiği şeylerin etkisi ve kokusu kendi üzerinde göründüğü veya koktuğu gibi, okuduğu, inandığı şeylerin de etkisi görülür.
Şerbet içenin araba sürerken yalpalamadığı halde, aynı üzümün şarabını içenin kaza yaptığı gibi, okuduğu da insanı ya melekleştirir veya şeytanlaştırır.
Netanyahu’nun okuduğu tahrif edilmiş Tevrat’ta:
“Ele geçen her adamın gövdesi delik deşik edilecek ve tutulan her adam kılıçla düşecek. Yavruları da gözleri önünde yere çalınacak, evleri çapul edilecek ve karıları kirletilecek.” (Muharref Tevrat, İşaya 13/15-16)
Gazze’de serbest bırakılan Yahudi esirler ise Müslümanların zor şartlar altında bulabildikleri nimetlerden esirlerine de vermişlerdir.
Eğer ambargo uygulanmamış olsaydı, yiyecek ve içecekler gümrük kapılarında tutulmasaydı Yahudi esirler de o nimetlerden yararlanacaklardı.
Müslümanların iman ettikleri, okudukları ve yoluna can verdikleri Kur’an-i Kerim’de Müslümanları tarif ederken Rabbimiz:
Biz ancak Allah rızası için yediririz, sizden bir karşılık ve teşekkür istemeyiz” (derler) buyurur. (İnsan süresi, ayet 76/8-9)
Âlemlere rahmet, Hazreti Muhammed sallallahü aleyhi ve sellem bize:
“Layık olana da olmayana da iyilik yapınız. İyilik, layık olana isabet ederse o zaten layıktı. Eğer layık olmayana iyilik isabet ederse o zaman sen, iyilik yapmaya ehil bir insansın” buyurmuş. (İmam Şafii, Sünenü me’süra, hadis no 386, K. Zekar, bab sadakatü fıtr, Şihab, Müsned 1/436, hadis no: 747 Kelabazi, Bahr’ul fevaid ev Mean’il-Ahbar 1/244)
Böyle söyleyen bir peygambere ümmet olma şerefinden daha büyük bir makam mı var dünyada?
Bizi, kendisine kulluğa kabul ederek, çağdaş putların kulu olmaktan koruyan, Rasülü’ne ümmet kılan Allah’a hamdüsenalar olsun.