Teftiş,
seyahat, ticaret… için dolaşanlar, gittikleri yerlerde gündüzleri kendi
işlerini gördükleri gibi akşamları, konakladıkları yerde o şehirde tanıdıkları
veya adını duydukları insanları konak yerine davet ederek sohbetler
yapabilirler.
Sohbet
konusu mevcut durumdan şikayetin yakınından bile geçmesin.
Herkes
o konuda benden senden çok iyi bildiğini zannediyor.
Mevcut
duruma İslami bakış açısından uygulanabilir teklifler üzerinde konuşulsun.
Gezip
gördüğünüz başka şehirlerden örnekler verebilirsiniz.
Çin’le
iş yapanlara yaptığım konuşmada, “Akşam, yatsı ve sabah namazlarını en yakın
camide kılınız. Çin’de 130 milyon Çin ırkından Müslüman vardır. Onların
ihtiyaçlarına yardımcı olunuz veya ihtiyaçlarını sorunuz ve çare üretiniz”
diyorum.
Müfettişler,
il il, ilçe ilçe dolaşırlar. Gezdikleri yerlerde çok değerli insanlar
tanıdıkları gibi çok değerli bilgi ve tecrübelerin dağıtıcılığını yaparlar.
Karaman’da
bir imam arkadaşın, Ankara’yı sarsacak bir mektubu o günün başbakanına
yazdığında, onu teftiş için gelen bir müfettiş, imamı soruşturma yaparken
cezalandırma yerine tebrik ve teşekkür ettiği gibi ayrıca müftüye bütün
görevlilerle konuşmak istediğini söylemiş ve biz onu ilk defa dinledik.
O
bize öyle şeyler söylemiş ki hâlâ onun verdiği gaz, bize hız veriyor.
Şehre
her gelişinde, yatsı namazından sabah namazına kadar gözümüzü kırparsak kelime
kaçırırız diye dikkatle dinlerdik.
Gittiği
her il ve ilçede binlerce insanımızı, iyi yönde çok güzel etkilemiş biriydi.
O
müfettiş, “Yedi Güzel Adam”ın Ankara’da her hafta saygıyla dinledikleri ve gönlünden
gelen hikmet çağlayanından aldıklarıyla
şiir veya hikaye yazdıkları bir kaynaktı.
Milli
Selamet Partisi’nden milletvekili olmuştu.
Diyanet
murakıpları, yalnız bulunduğu şehrin içinde gezen görevlidirler.
Yalnız
kanun kırbacıyla gitmesinler görevlilerin yanına.
İmamlarımıza
hizmet aşkı verecek, cemaati çoğaltacak, gelen cemaati bilgilendirme yollarını
gösterecek, gelmeyenleri getirecek taktikler verecek.
Teftiş
için gittiğinde, cemaati sayacak, ikinci teftişte yine sayacak ve yerinde
sayanla, geriye gideni de, ileri götüreni de rapor edecek.
İki
sene önce, büyük şehirlerimizden birinin başsavcılığından emekli olan bir
dostum, yıllarca Adalet Bakanlığı müfettişi olarak görev yaparken, binlerce
kitabı da teftiş için gittiği ilin yöneticilerine hediye ettikten sonra
teftişine başlardı.
Darbe
dönemlerinde dahi Diyanet Yayınları’ndan seçtiği kitapları hediye ederdi.
“OHAL”
Olağanüstü Hal devam ederken bile Diyarbakır’da valiye, komutana, hakim ve
savcılara kitapları hediye ettikten sonra görevine başlardı.
Sağdan
da soldan da hep saygı görmüştür.
Maliye
Bakanlığı’nda müfettiş iken, teftişe gittiği her ilde daha önceden okulda,
dernekte veya vakıfta çalışırken tanıdığı insanlarla bir araya gelmeye ve o
şehirde olmayan bazı güzel hizmetlerin de o şehre gelmesi için fikir jimnastiği
yaptığını ve birçok yerde başarılı olduğunu biliyorum.
Her
geceyi Kadir Gecesi bilen, her gördüğümüzü Hızır kabul eden bir kültürün
kaynağı olan Kur’an-ı Kerim’de Leyl/Gece Suresi vardır.
Geceler,
ömrümüzün yarısıdır.
Gece
Kur’an okumak, ibadet yapmak, sohbetler etmek daha etkilidir.
Rabbimiz,
ilk indirdiği surelerden biri olan Müzzemmil Suresi’nde şöyle buyurur:
“Şüphesiz
gece kıyamı, daha dokunaklı ve söz/okuma yönüyle daha sağlamdır.” (Müzzemmil
Suresi, Ayet 73/6)
Biz,
gece baskınlarını, kapı kırmaları, tacizleri ve tecavüzleri, nara atmaları,
kırmızı şarap içerken kan pazarlığı yapmaları bilmeyiz.
Biz,
rahmet peygamberinin, rahmet ümmetiyiz.
Rahmet,
gülün üzerine de yağar dikenin üzerine de yağar.
Rahmet,
bülbülün üzerine de yağar, akrebin üzerine de yağar.
Gece
baskınları, kapı kırmaları kitabımızda yok bizim.
Sarhoş
naralarının atıldığı, mazlumların kanına girildiği, yetim gözyaşlarından köpük
danslarının yapıldığı geceleri bilmeyiz biz. Bu bilgisizliğimizle de iftihar
ederiz biz.
Şehit
kanlarından çıkar sağlayan, kan pazarında kazandığı paralarla kırmızı şaraplar
içenler için bu karanlık gecelerde hepimizin ıslâhı için dua edip, gözyaşı
dökenleriz biz.