Bir insan, kendi dininden ve kendi ırkından olanlara bu kadar kötülük yapabilir mi?
Bir insan kendi milletinin tamamına akını ülkeyi terk etme durumuna düşürebilir mi?
Bir insan, bütün insanlık âlemine karşı işlediği zulümler nedeniyle uluslararası mahkemede “nerede bulunursa tutuklansın” kararı çıkartabilir mi?
Bir insan, kendi milletini dünyanın en acımasız korkağı ve merhametsiz zalimi gösterip bütün insanlığın kendi milletine diş bilemesine ve hangi ülkeye girerse zarar verilmesine sebep olabilir mi?
Cevap hiçbir insan bunu yapamaz deriz.
Ama olanları da görüyoruz.
O zaman kendi ırkından olan İsa aleyhisselamı bile jurnalleyen, asılmasını sağlayan dedelerinin yolundan giden ve hangi devlete sığınsa onun ciğerini yemeye çalışan bu insanlar için Rabbimiz onların hayvandan da aşağı olduğunu haber verir:
Yemin olsun ki cehennem için cin ve insanlardan birçok kişi yarattık. Onların anlamayan kalpleri, kendisiyle göremedikleri gözleri, kendisiyle işitemedikleri kulakları vardır. Onlar hayvanlar gibidirler. Hatta daha da sapıktırlar. İşte onlar gafillerin ta kendileridirler.” A’raf süresi, ayet 7/179)
Kimin söylediğini bilemediğim bir beyitte:
"Ne kendi eyledi rahat ne verdi halka huzur
Geberip/yıkılıp gitti cihandan, dayansın ehl-i kubur/kabirdekiler"
Çevreye rahatsızlık verenler, kendileri kendi iç dünyalarında dünyanın en acılı ızdırabından yanıp kavrulurken, dışardakileri de önce göynütüyor, sonra yakıyor.
Müslüman’ın evini yıkıp içinde yaşayanları yaktıktan sonra yaktığı insan külleri üzerinde köşk, villa gibi konutunda bir gün oturamayıp, korkudan bir ömrü sığınakta geçiren, yastığının altına her gece tabanca koyan bu huzursuzlar grubu, kendileri yanarken yakıyorlar.
Yaktığı her Müslüman’ın ecelinin geldiği saniyede, dünyanın en gelişmiş silahlarıyla yakarak cennete şehit unvanıyla gönderme işini de yapıyorlar.
Bu millet, her sene Receb’in 27’nci gecesini Mi’rac gecesi olarak kutladığı sürece, milyonlarca Müslüman, İsra süresini okuduğu sürece, Siyonistler Kudüs’te gönül rahatlığıyla uyku uyuyamazlar.
Sevgili Peygamberimiz’in, Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya hicret ettiğini her duyuşlarında o anda Mescid-i Aksa’nın Siyonistler tarafında kan ağlatıldığını düşündükçe Siyonistler orada huzur bulamazlar.
Sevgili Peygamberimizin bütün peygamberlere namaz kıldırdığı Mescid-i Aksa’da kanlı Siyonist ayakların dolaşmasına bu millet dayanamaz.
İsra süresinin birinci ayetinde çevresinin mübarek ve bereketli bir yer olduğu bildirilen Kudüs’te kanlı katillerin elleriyle Müslümanlara kıtlık hayatı yaşatan Siyonistler, ambargolarına devam ettikleri sürece kendileri de kırılmaktan kurtulamazlar.
Hz. Musa’nın adalet dağıttığı yerlerde işkence, zulüm, katliam yapan Siyonistler kendi kabirlerini kazmaya devam ederler.
Hz. Süleyman’ın mescit yaptığı mekânları mezbah/insan kesim hanesi yapanları bir gün gelir kan tutar.
Öldürmeye teşebbüs ettikleri İsa aleyhisselamın dolaştığı yerleri kirleten Yahudilerden bir gün gelir Kudüs temizlenir.
Yahya aleyhisselamın başını kestikleri yerlerde o katillerin yolundan gidenler, Yahya aleyhisselamın yolundan gidenleri kesmeye devam ederlerse iki bin yıl dünyada yurtsuz dolaşmış ataları gibi yeni bir sürgün hayatına başlayabilirler.
Harun aleyhisselamın peşinden gittiklerini söyleyen Siyonistler, Harun aleyhisselam gibi değil, Karun gibi yaşadıkları için kan dökmeye devam ediyorlar.
Paraya, sermayeye yön veren Karun karşısında, Harun aleyhisselamın başarılı olduğu gibi, Harun yolunda olan Müslümanlar, er geç Karun gibi dünya piyasasını elinde tutan Siyonizm’i mağlup edeceklerdir.
Namazını Mirac bilen, bayramdan bayrama namaz kılan Müslümanlar dahi, Kudüs’ün her gün kana bulanmasına ve Müslüman kanıyla kızartılmasına karşılar.
İsra süresinin ilk ayetlerinde Musa aleyhisselamın, İsrail oğullarına kılavuz kılındığını, İsrail oğullarının kibirlendiğini, bozgunculuk yaptıklarını ve sonunda bu dünyada büyük bir cezaya çarptırıldığını haber verirken Rabbimiz bizi uyarıyor: Kılavuzumuz Allah Rasülü olsun, bu yürüyüş esnasında kibirlenmeyelim. Bozgunculuk yapmayalım.
Biz, bozguncuları dahi ıslah etmeye, düzeltmeye memuruz.
Her gün beş vakitte kıldığımız kırk rekâtta okuduğumuz Fatiha süresinde 365 gün “Ğayril mağzubi aleyhim velezzalin”/“Bizi, kendilerine nimet verdiğin (Nebiler, Sıddıklar, Şehitler ve Salih) kimselerin yoluna ilet, gazaba uğrayan (Yahudi)ların ve sapık (Hıristiyan)larınkine değil.” diye dua ediyoruz.
Dilimizle yaptığımız duaya halimizle de uyalım.