KÜÇÜK GÖRÜNEN BÜYÜK HİZMETLER
Mahmut TOPTAŞ
Halil Ürün beyefendi 1994 de ikinci defa Konya Belediye Başkanlığını kazanmıştı.
İslami cemaatlerden birinin lideri, bana “Biz, hiçbir zaman Necmeddin Erbakan’a oy vermedik. Hep Süleyman Demirel’i destekledik. Demirel’in maddi olarak hiçbir faydasını görmedik. Adalet Partisinin il başkanları seçime yakın zamanlarda bize dikkatli olmamızı söylerler, askerin bütün kurslarımızı kapatacağını ama bin bir dil dökerek engellediklerini söylerler biz de onun bu yardımına karşılık Adalet Partisini destekledik. Ama oy vermediğimiz Halil Bey başkan olunca Devlet desteğinin ne olduğunu gördük.
Bir Kurs yapacak olsak temel kazma işini hallediyor. Çimento veriyor, kurslarımızın yollarına asfalt döküyor, kursun bahçesini çiçeklerle donatıyor” demişti.
Kursları açan hükümet değil, açılanları kapatmayan hükümet iyiydi.
Geceleri gizli zikir yapanları basmayanlar iyiydi.
Namazımıza, orucumuza, zikrimize karışmayanlar desteklenirdi.
1969 yılında Necmeddin Erbakan merhumla beraber milletimiz, bu dinin 1400 yıldır devlet olarak yaşadığını ve adaletin ve medeniyyetin nasıl olduğunu dünyaya öğrettiğini hatırlattı.
Batılıların desteğinde Sırp ordusunun Müslüman Boşnakları balkanlardan temizleme savaşına girdiği günlerde Balkan Müslümanlarının yalnız olmadığını göstermek için birkaç işadamımız Bosna’ya gider.
Yetkililere nasıl yardım edebileceklerini sorarlar.
Yetkililer, “Paradan fazla silaha ihtiyacımız var” derler.
Hiç işimiz olmadığı halde “Bize ihtiyacınız olan silahları yazınız” derler.
İşadamının bana o günlerde anlattığına göre, komutanlar listeyi hazırlarlar ve işadamlarının eline verirler.
İşadamı şöyle anlatmıştı, “Silahı nereden nasıl bulacağız diye düşünürken Erbakan hocamız aklımız düştü ve hemen Ankara’ya gittik, durumu anlattık, hoca efendi listeyi aldı ve kime telefon ettiyse, listeyi ona okudu. Bir ay sonra silahları teslim alanlardan haber geldi, biz de parayı ödedik” demişti.
Bizler, iyi insanların iyi işlerinin en büyüklerini görürüz de küçük gibi görünen ama aslında çok büyük olanları göremeyiz.
Şehirde kurulan fabrikayı görürüz de şehrin hayatına kazandırılan, hava gibi şehre can veren ahlak ve maneviyat hizmetini göremeyiz.
Görememek ne onların hatası, ne de bizim hatamızdır.
Bazı zamanlarda dağı seyrederken yalçın kayalarını, dağların yüzünü ağartan karlarını, asırlık çam ağaçlarını görürüz de bir kayanın dibinde açan sümbülü fark edemeyiz ama o sümbül kokusu çeker bizi dağlara.
Aynı dağa bakan maden mühendisiyle, orman mühendisi aynı şeyleri görmezler.
Ressamla aşık da aynı şeyi görmez.
Siz, biz, insanlık ailesi olarak hepimiz, hiçbir kimseyi kendimizin kurallarına boyun eğdirerek, onları küçülttüğümüz gibi kendimizi de küçültmek yerine evreni/kainatı yaratanın kurallarına uyarak, bu başı secdeye koyarak, yüceler yücesi Allah celle celalühe “Sübhane Rabbiyel a’la” diyerek her insanın yücelmesi için çalışalım. “Balık Bilmezse Halık bilir”