Rabbimiz, bu dünyadaki şirretlerin şerrinden bütün yaratılanları yaratana sığınmamız gerektiğini,
قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِ
“De ki: Sığınırım sabahın Rabbine,
مِنْ شَرِّ مَا خَلَقَ
Yarattıklarının şerrinden.” (Felak süresi ayet 113/1-2)
Korktuklarımızı da korkularımızı da yaratan Rabbimize sığınmamız gerektiğini haber verirken bir çok ayette de gücümüz oranında tedbir almamızı, tedbirde kusursuz olduğumuz zaman, Rabbin yardımının da geleceğini haber verir.
Kureyş süresinde insanın en zayıf taraflarından ikisine dikkatimizi çekiyor:
Açlık ve güvenlik.
Güvenlik deyince akıl güvenliği, din güvenliği, can güvenliği, mal güvenliği, namus güvenliği akla gelir.
Çünkü İslam, bu beş şeyin güvenliğine yönelik emir ve yasaklar getirmiştir.
Kureyş süresinde ise, o gün için muhatapların en fazla önem verdiklerinin başında açlık, ikinci sırada can güvenliği geldiğinden Rabbimiz, onlara ve kıyamete kadar gelecek bütün insanlara, açlık sorununun çözülmesini mi, can güvenliğini mi istiyorsunuz, buyurun “Şu Kâbe’nin Rabbine kulluk ediniz” diyor, Kureyş süresinde.
Yani, kendi ve kendisi gibi ölümlü insanların heva ve heveslerine göre dünyayı, ülkeyi, köyü, kabileyi yaratmadığı halde, yönetmeye kalkan Firavunvari davranışlara girenlere itaat etmeyin, ederseniz bütün korktuklarınız başınıza gelir anlamınadır.
Helalından kazanmak için çalışmanın ibadet olduğuna iman ederek çalışan,
Az kazanmışsa da, çok kazanmışsa da şükreden ve ihtiyaç sahipleriyle paylaşan,
Az kazanınca ısyan, çok kazanında taşkınlık yapmayan,
Rızkın taksimini Allah’ın yaptığına iman eden,
Semirmek için sömürerek kazanma yoluna giden haramilerin, haram paralarından helalından kazanılmış kuru ekmeğin hem bu dünyada hem ahirette başarının anahtarı olacağına inanlar, hayal kırıklığına uğramazlar.
Bir anda milyarlar kazansa gönül grafiğinin ibresi yukarı doğru yükselmez.
Milyarlar kaybetse gönül grafiğinin ibresi aşağı doğru düşmez.
Her iki halde de düzenli hareket eder.
Ecelin değişmeyeceğine iman ettiğinden, dünyanın bütün ajanları, mafya babaları, kiralık katilleri, üzerine gelse, hepsinin gücünün toplamı, Rabbinin kudreti karşısında sinek pisliği kadar yer tutmayacağını bildiğinden, gönlünde boş yer olmadığından korkuya kapılmaz.
Öldürseler ten kafesinden kurtulur.
Kafesten kurtulan bülbül gibi sevinir.
Malına el koysalar “İmtihan sorularımı azalttılar” diye sevinir.
Dövseler “Günahlarımı çırparak döküyorlar” diye sevinir.
O, bütün hücreleriyle, benliğiyle Rabbinin rızasına kilitlenir.
Karıncanın gönlünü kazanırsam Süleyman’a (a.s) layık olurum,
Bir köpeğe su verirsem Ashabı Kehfe arkadaş olurum.
Bir deveye yem verirsem Salih aleyhisselamla beraber olurum.
Bir kediyi okşarsam Ebu Hüreyre (R.A) ile olurum.
Bütün insanlara Rabbimin rahmeti olan ayetleri rahmet gibi yağdırır gönüllerinde iman çiçekleri açtırırsam peygamberime komşu olurum” diye her adımı atışında, her bakışında Rabbine rağbet eder.
Hiçbir zorluk onu yolundan alıkoyamaz.
Yolu denize uğrasa Musa gibi geçer.
Hapishaneye uğrasa Yusuf gibi orayı medreseye çevirir.
Ateşe atsalar İbrahim’in gülistanına dönüşür.
Her bir zorluk için iki kolaylık olduğunu bilir. (İnşirah süresi 6-7)
Olayların zor tarafını kolaya çevirir.
Gözünün önüne olumsuzlukları dikmez.
Gönlü hep olumlu ve kolaylıklar sergiler.
İşini bitirirse ibadete kalkar.
İbadetini bitirirse Kur’an okumaya geçer.
Kur’andan okuyacağını bitirince kendi alanıyla ilgili eserleri takip eder.
Onu bitirince dost yüzünü görmeye gider.
Yakınlarını ziyaret eder.
Yani yorulmaz.
Bir işten yorulursa bir başka işe girişerek dinlenir.