Keşkelerimizi toplasak bütün isteklerimize ulaşmak için merdiven olur ama geçen geçmiştir bir kere.
Geçene hasret, geleceğimizi de karartmaya sebep olabilir.
Onun için, geride kalanı geri getiremediğimiz için,
Çocukluğumuza değil, dünü bile bu güne getiremediğimiz için, geçene hasretle içimizin geleceğe yönelik arzularımızı köreltmeyelim.
Sevgili peygamberimiz :
أَبِى هُرَيْرَةَ رضي الله عنه أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال : الْمُؤْمِنُ الْقَوِىُّ خَيْرٌ وَأَحَبُّ إِلى اللهِ مِنَ الْمُؤْمِنِ الضَّعِيفِ وَفِى كُلٍّ خَيْرٌ احْرِصْ عَلى مَا يَنْفَعُكَ وَاسْتَعِنْ بِاللهِ وَلاَ تَعْجِزْ وَإِنْ أَصَابَكَ شَىْءٌ فَلاَ تَقُلْ لوْ أَنِّى فَعَلْتُ كَانَ كَذَا وَكَذَا. وَلكِنْ قُلْ قَدَرُ اللهِ وَمَا شَاءَ فَعَل فَإِنَّ لوْ تَفْتَحُ عَمَل الشَّيْطَانِ )
“Allah katında, (imanen, aklen, bedenen) kavi/güçlü mü’min, zayıf mü’minden daha hayırlı ve daha sevimlidir. Her şeyde hayır vardır. Sen sana faydalı olanı yapmaya çalış.
Allahtan yardım iste.
Tembellik ederek acizlik gösterme.
Başına bir iş geldiğinde "“Keşke şöyle yapsaydım böyle olurdu” deme.
“Bu Allah’ın takdiridir. O, dilediğini yapar” de. Çünkü “Keşke” kelimesi şeytanın eylemine yol açar” buyurmuş. (Müslim, Kader, bab 4, hadis 2664, İbni Mace Sünen K. Kader, bab79 Hadis 4168, Ahmet, Müsnet Ebu hüreyre hadisi)
Kur’an-i Kerimde Lev, Levla, Leyte gibi edatlarla “Keşke” kelimesi çok geçer.
Kıyamet gününde kafirlerin “Keşke” diyeceklerini haber verir:
وَيَوْمَ يَعَضُّ الظَّالِمُ عَلَى يَدَيْهِ يَقُولُ يَا لَيْتَنِي اتَّخَذْتُ مَعَ الرَّسُولِ سَبِيلًا
“O gün zalim, ellerini ısırır ve der ki: "Keşke Peygamberle beraber yol alsaydım."
يَا وَيْلَتَا لَيْتَنِي لَمْ أَتَّخِذْ فُلَانًا خَلِيلًا
"Yazık bana keşke filanı dost edinmeseydim." (Furkan süresi ayet 25/27-28)
Peygamberlerin, Hazreti Meryem’in de “Keşke” si vardır ama onlarınkisi bize ders olması içindir.
Kafirlerin “Keşke” si ahirette kimseye faydası olamayacaktır, çünkü amel dönemi bitmiş, azap veya mükafat dönemi başlamıştır.
Rabbimiz, kafirlerin ahirette “Keşke” diyeceklerini bu dünyada haber veriyor ki, kafirliğin dipsiz kuyusuna düşebilmek için yarış yapanlara, Müslümanlar uyarılarını yapsınlar diye haber vermiştir.
Nebe/Amme süresinin son ayetinde:
إِنَّا أَنْذَرْنَاكُمْ عَذَابًا قَرِيبًا يَوْمَ يَنْظُرُ الْمَرْءُ مَا قَدَّمَتْ يَدَاهُ وَيَقُولُ الْكَافِرُ يَا لَيْتَنِي كُنْتُ تُرَابًا
“Şüphesiz biz yakın bir azapla sizi uyardık. O gün kişi elleriyle önceden gönderdiği (ameli) ni görür ve kâfir: "Keşke toprak olsaydım." der.
Bu konuda Tahavi, bundan bin yüz sene önce “Müşkil-ül-âsâr” isimli eserinde 1/100 üç sayfalık bir makale yazar ve “Keşke”nin temenni için söylenebileceğini, pişmanlık için söylenemeyeceğini iki tarafında delillerini Kur’an ve sünnetten getirerek açıklar.
Temenni için, ders vermek için, örnek olmak için, doğrusunu göstermek için “Keşke” denebilir.
Temenniye örnek olarak Hayali’nin:
“Keşke sevdiğimi sevseydi kamu halkı cihan
Sözümüz cümle heman kıssa-i cânân olsa.”
Yani: Keşke benim sevdiğimi bütün insanlar sevseydi, herkesin anlattığı o olurdu.
Geçen günleri geri getirmek mümkün olmadığından geçmişe pişmanlığın faydası olmadığından “Keşke” demeyelim ve demeyecek işler yapalım.
Ben de yazımı temenni “Keşke” siyle bitireyim: Keşke aydınımız, önce sevgili peygamberimizin getirdiği mesajı okuyabilseydi.