KENDİMİZİ HESABA ÇEKELİM
Mahmut TOPTAŞ
Sabahtan akşama kadar, ağzınızdan çıkan kelimeleri kaydeden bir alet taksanız ve yatacağınızda bir düğmeye basarak bütün kelimeleri en çoktan en aza kadar, kaç defa geçtiğini size gösteriverse, birinciliği hangi kelime kazanır?
O kelimenin sahibinin sizin üzerinizde ne kadar etkisi var?
Neden o kelimeyi en çok tekrarlarsınız?
Hani bir ara arabaların görünen yerlerine, evin en dikkat çeken yerine “Bu gün Allah için ne yaptın” yazılarını yazmıştınız.
Hiç hesap ettik mi akşama kadar ağzımızdan en çok kimin adı çıktı?
Tekasür süresinin son ayetinde Rabbimizin bize verdiği her nimetten hesaba çekileceğimizi haber verir.
Adaletsizlik yapılmayacağını:
وَنَضَعُ الْمَوَازِينَ الْقِسْطَ لِيَوْمِ الْقِيَامَةِ فَلَا تُظْلَمُ نَفْسٌ شَيْئًا وَإِنْ كَانَ مِثْقَالَ حَبَّةٍ مِنْ خَرْدَلٍ أَتَيْنَا بِهَا وَكَفَى بِنَا حَاسِبِينَ (47)
47- Kıyamete ait adalet terazilerini koyarız. Hiç bir kimseye hiç bir şeyle zulme¬dilmez. Eğer (yap¬tığı) hardal tanesi ağırlığında bile olsa, biz onu geti¬ririz. Hesaba çekici olarak biz yeteriz.” ayetiyle haber verir. (Enbiya süresi ayet 47)
Sevgili peygamberimiz de:
عَنْ شَدَّادِ بْنِ أَوْسٍ عَنِ النَّبِىِّ -صلى الله عليه وسلم- قَالَ « الْكَيِّسُ مَنْ دَانَ نَفْسَهُ وَعَمِلَ لِمَا بَعْدَ الْمَوْتِ وَالْعَاجِزُ مَنْ أَتْبَعَ نَفْسَهُ هَوَاهَا وَتَمَنَّى عَلَى اللَّهِ ». قَالَ هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ. قَالَ وَمَعْنَى قَوْلِهِ « مَنْ دَانَ نَفْسَهُ ». يَقُولُ حَاسَبَ نَفْسَهُ فِى الدُّنْيَا قَبْلَ أَنْ يُحَاسَبَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ. وَيُرْوَى عَنْ عُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ قَالَ حَاسِبُوا أَنْفُسَكُمْ قَبْلَ أَنْ تُحَاسَبُوا وَتَزَيَّنُوا لِلْعَرْضِ الأَكْبَرِ وَإِنَّمَا يَخِفُّ الْحِسَابُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ عَلَى مَنْ حَاسَبَ نَفْسَهُ فِى الدُّنْيَا.
Akıllı/yiğit kişi, kendini hesaba çeken, ölümden sonrası için amel yapandır. Aciz kişi ise, nefsinin isteklerine uyan ve Allahtan da olmayacak şeyleri umandır” buyurmuş (Tirmizi, Sünen, K. Zühd, bab 90)
Tirmizi bu hadisin devamında Hazreti Ömer'in, “Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekin, büyük günde Allaha arz olunacaksınız o gün için süsleniniz, dünyada kendini hesaba çekenlerin ahirette hesabı kolay olacaktır” sözünü de rivayet edivermiş. (Tirmizi, Sünen, K. Zühd, bab 90)
Hiç ağzımızdan çıkanların hesabını yaptık mı?
Rakamsal olarak hesabını yaptığımız gibi kelimelerde de seçici olmamız gerekir.
Kirli, kırıcı, yaralayıcı, yakıcı kelimelerden uzak durmamız gerekir.
Sevgili peygamberimizin mübarek ağzından Ebucehilin şahsını, ailesini hedef alan tek kelime çıkmamıştır.
Ashab-ı kiram da kendi aralaırnda oturup Ebucehil şöyle demiş filan böyle böyle yapmış diye sohbetleri olmamıştır.
Onlar, kendilerine öğretileni aralarında müzakere ediyorlar, bilmeyene öğretiyorlar, bilenden soruyorlar.
Yani gülün gölgesine oturmuşlar, gül koklarlarken, gül üzerine, gül kasidesi okuyorlar.
Dikenin sertliği, uzunluğu, zararı, zarar verdiği şeylerin ne durumda olduğu konusuyla dillerini ve gönüllerini yaralamaıyorlardı.
Günümüzde biz, cehaletimizden bir şey söyleyecek durumda olmadığımızdan, başkasının iki bin basan dergisinde İslama saldırdığı sözün üzerine abanıyoruz ve iki bin satan, yüzü okunan o derginin ulaşamadığı yüreklere o çirkefi ulaştırma görevini de biz üslenmiş oluyoruz.
Belli olmaz belki o dergide o makaleyi yazan adam telefonla “Ağabey filan dergide İslama saldırı yazısını okudum, çok üzüldüm” diyerek kendi adının daha fazla kişilere duyulmasını da kendisi sağlamaktadır.
Biz, ömür sermayesini bize bu sermayeyi verenin yolunda tüketelim.
Yolumuzun tam ortasına oturup, put gibi duranların leh ve aleyhinde ömür sermayemizi tüketmeyelim.
İster az sayıda olsun ister çok olsun, doğru, güzel ve iyi olanlar yazılmalıdır.
Kirli havaya küfretmek yerine, ağaçlar ekerek, çiçekler dikerek, temiz hava salmak daha iyidir.