Mahmut TOPTAŞ
Şehrin meydanında bir adam, herkesin gözleri önünde kendini yakacağını söylese ve benzini üstüne döküp çakmağı eline alsa, herkesin yüreği ağzına gelir.
İtfaiyeye ve polise haber verilir.
İtfaiye arabasının o kulakları patlatan, yürekleri hoplatan sesi, hızı, hortumu, baltası, merdiveni, maskesiyle bir gelişi vardır ki alkışı binlerce kere hak eder.
Yenikapı’da balık pazarının orada kendini yakmak isteyen adamın üzerine polis memuru atladı ama adam çakmağı çaktı.
İkisinin de elbiseleri alev almıştı.
Haberlerde seyrettiğim o polis, beni çok etkilemişti.
Başta kendim olmak üzere, yakınlarım, mahallem, şehrim ve bütün insanlık inkara, harama, talana, yalana, faize, soyguna, dalarak sonsuz senelerde cehennemde yanmak için koşarken ben, başta kendime ve çevreme o polis gibi, itfaiye eri gibi davranamıyorum
Bazen kendini sessizce yakanlar da olmuştur.
Beş dakika içinde yanar ve öbür dünyaya gider.
İtfaiye eri kadar eğitimli, çevik, etik, işini bilen, kendini tehlikeye atarak kurtarmaya çalışan kaç insanımız var?
Körpecik dimağa sahip çocuklar, İslam eğitiminden geçirilmeden hangi inkarcı eğitime teslim edilirse onun mikrobuyla hastalandırılır ve bu dünyada Kelime-i şehadetle temizlenmeyen o insanlar, cehennem ateşinde sonu gelmez senelerde yanarlar.
İşte bu duruma Müslüman yüreği dayanmadığından bütün insanlığın Müslüman olması için malını ve canını bu cehennem yolunun üzerine yığar ve cehenneme düşmeyi engellemeye çağırır.
Rabbimiz haber veriyor:
أُولَئِكَ يَدْعُونَ إِلَى النَّارِ وَاللَّهُ يَدْعُو إِلَى الْجَنَّةِ وَالْمَغْفِرَةِ بِإِذْنِهِ وَيُبَيِّنُ آَيَاتِهِ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ
“Onlar/müşrikler ateşe çağırır¬lar, Allah ise iz¬niyle Cennete ve mağfirete ça-ğırır. O âyetlerini insanlara açıklar, umu¬lur ki düşünüp ibret alırlar.” (Bakara süresi ayet 2/221)
Sevgili peygamberimiz de bu ayete göre hareket ederken:
هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ أَنَّهُ
سَمِعَ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ إِنَّمَا مَثَلِي وَمَثَلُ النَّاسِ كَمَثَلِ رَجُلٍ اسْتَوْقَدَ نَارًا فَلَمَّا أَضَاءَتْ مَا حَوْلَهُ جَعَلَ الْفَرَاشُ وَهَذِهِ الدَّوَابُّ الَّتِي تَقَعُ فِي النَّارِ يَقَعْنَ فِيهَا فَجَعَلَ يَنْزِعُهُنَّ وَيَغْلِبْنَهُ فَيَقْتَحِمْنَ فِيهَا فَأَنَا آخُذُ بِحُجَزِكُمْ عَنْ النَّارِ وَهُمْ يَقْتَحِمُونَ فِيهَا
“Benim ve sizin haliniz şuna benzer: adamın biri karanlık gecede ateş yakınca kelebekler o aleve doğru hücüm ettiklerinde o ateş yakan adam, kelebekler yanmasın diye onların ateşe doğru uçmalarını engeller ya işte ben de sizin cehenneme hücum etmemeniz için kemerlerinizden tutuyorum” demiş. (Buhari, sahih, Rikak bab 26, hadis 6118, Müslim Sahih, fezail, bab 6, hadis 2284, Tirmizi, Sünen, 5/154 hadis 2874)
Kelebekler, aslında ateşe aşık değillermiş.
Onlar ışığa aşıkmışlar.
Ateşte de ışık olduğundan ona atılırlarmış.
Hiçbir insan da cehennem ateşinde yanmak istemez ama inkarın, şirkin, haramın, yalanın, rüşvetin, faizin, zulmün, soygunun, sömürünün, katliamın…kendine göre bir çekiciliği olduğundan akılsızlar, üç günlük dünyalarında kendilerini yaratana değil de kendileri gibi birinin kurallarına uyarak kula kulluk şirkine bulaşarak, haramlara dalarak kendilerini yaktıklarının farkına ancak yandıklarında varacaklar ama o zaman “eyvaaaah” demenin faydası olmayacak.
Biz yine o rahmet ev şefkat peygamberi sevgili peygamberimiz, Muhammed Mustafa sallallahü aleyhi ve sellemin yolundan giderek mal ve canımızı cehenneme akan selin önüne set yapalım.
Başta kendimiz olmak üzere kaç insan kurtarırsak kardır.