1430 yılında, yani İstanbul’un fethinden 23 yıl önce Arakan İslam Devleti’ni kuran ve 350 yıl adaletle ülkeyi yöneten Arakan Müslümanları, şimdilerde Myanmar Devleti içinde sığınmacı haklarından bile mahrum yaşamaya devam ediyorlar.
Öldürülenler, yolda ölenler, evleri yakılanlar ki görüntülü verdikleri yangınlarda 2600 evin yakıldığını haber vermişlerdi.
Hemen on gün içinde Bengaldeş’e yardım götüren bir tanıdığımın ifadesine göre 1 200 000 (bir milyon iki yüz bin) sığınmacı Müslüman, Bengaldeş’te bir kampta yaşamaya mahkûm edilmiş.
Rakam, Birleşmiş Milletler’in her gün verdiği ekmek ve su sayısıyla belirlenmiş.
Kamp dışına çıkmak yok. Eğitim yok, gıda ölmeyecek kadar. Hastalananlar için Türkiye’nin yapıp yönettiği çok modern bir hastahanede yapılmakta.
350 yıl devlet yönetmiş, İslam dışı bütün inançların sahiplerine adaletle davranmış Süleyman Şah’ın kurduğu bu devlet, İngilizlerin Hindistan ve çevresine hâkim olmalarıyla adalet zulme dönüşmüş.
Yönetimi Müslümanların elinden alıp Budistlere teslim edip giderken, “Bunları, eğitmeyeceksiniz, ekonomik hayata katmayacaksınız, vatandaşlık vermeyeceksiniz, hep baskı altında tutacaksınız ve din değiştirmeye zorlayacaksınız” telkininde bulunarak gitmişler.
Bir buçuk milyonu Bengaldeş’e gelmiş, bir milyon iki yüz bini bir kampta esaret hayatına mahkûm edilmiş.
Öldürülürlerken müdahale etmeyen hatta öldürülürlerken, evleri yakılırken, hicret yolunda Myanmar askerlerinin işkencelerine maruz kalırlarken ses çıkarmayan Myanmar lideri Aung San Suu Çii’ye verdiği Uluslararası Af Örgütü, “Vicdan Elçiliği Ödülü”nü iki gün önce geri almış.
Gazetelerde geri sayfalarda haber oluverdi.
Cemal Kaşıkçı’nın hunharca öldürülmesi kadar yer bulmadı Arakan Müslümanlarından öldürülen on binlerce Müslüman’ın katliamı dünya politikacıları yanında.
Uluslararası Af Örgütü içinde galiba vicdanı henüz yok olmamış birkaç kişi var ki verdikleri ödülden yüzleri kızarmış da ödülü geri almışlar. İyi de bu bir kâğıttan ibaret olan ödül, ölenleri geri getirmiyor.
Bengaldeş, Malezya, Endonezya gibi yerlere sığınanların hiçbir derdine derman olmuyor.
Turmp, televizyondan kendi sesiyle konuşuyor, “Kaşıkçı olayı üzerine Suud ile aramı açamam, yüz milyar doları geri tepemem” anlamında beyanat veriyor.
Yani, Kaşıkçı olayını gündemde tutarak Suud’u soymaya çalışıyor.
Soyamayan Batılı devletler de “ekonomik ambargo uygulamaya hazırlanıyoruz” diyerek soygundan paylarını bekliyorlar.
Göç yolunda, ihtiyar annesini, sepet içinde taşıyan delikanlının öldürülen babasından hiçbir şey kazanamayacaklarından, Arakan Müslümanlarının tamamı öldürülse vicdanlarında bir kıpırdama olmaz.
Nedennn?
Vicdanlarını, kâfirliğin katran karasıyla kapatanları tarif ederken Rabbimiz, onların kâfir olmalarından kaynaklandığını haber veriyor:
“İşte siz, (Müslümanlar) onlar sizi sevmezken onları seven ve kitapların hepsine iman edenlersiniz. Onlar size rastladıklarında ‘İman ettik’ derler. Yalnız kalınca da size olan kinlerinden parmaklarının uçlarını ısırırlar. De ki: ‘Kininizle geberin’, şüphesiz Allah göğüslerdeki özü hakkıyla bilir.
Size bir iyilik dokunsa onları tasalandırır. Size bir kötülük dokunsa onunla neşelenirler. Eğer sabreder ve sakınırsanız onların hilesi hiçbir şeyle size zarar veremez. Şüphesiz Allah yaptıklarını kuşatmıştır.” (Al-i Imran süresi ayet 3/119-120).
“Eğer sana bir iyilik isabet ederse, onlar bozulurlar. Eğer sana bir musibet isabet ederse, ‘Biz daha önceden tedbirimizi aldık’ derler ve sevinerek döner giderler.
De ki: ‘Bize ancak, Allah’ın yazdığı isabet eder. O, bizim Mevla’mızdır. Mü’minler ancak Allah’a tevekkül etsinler.’
De ki: Siz, bizim hakkımızda iki güzellikten (gazilik veya şehitlikten) başkasını gözetleyemezsiniz. Biz ise, Allah katından veya bizim ellerimizle bir azabın size isabet etmesini gözetliyoruz. Gözetleyin; biz de sizinle beraber gözetleyenlerdeniz” (Tevbe süresi ayet 9/50-52).
“Görelim, Mevla neyler, neylerse güzel eyler.”